Ana SayfaGüncelBu gece Hıdırellez: Gökte birleşen yıldızı görürseniz dileğiniz kabul olabilir

Bu gece Hıdırellez: Gökte birleşen yıldızı görürseniz dileğiniz kabul olabilir

HABER MERKEZİ – Bu gece dünyanın en eski inanışlarından biri olan Hıdırellez. Dileklerin dilendiği bu gecede karaların ermişi Hızır ile denizlerin ermişi İlyas’ın buluşacağına, bu anı gözünü kırpmadan görenin dileğinin kabul olacağına inanılır.

Bu gece Ortadoğu ve Balkanlar’da birçok halk ve inançtan insan Hıdırellez’i kutlayacak.

5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan bu gecenin her toplumda farklı anlamları olmakla birlikte, bolluk, bereket, doğanın uyanışı, birlik ve iyilik gibi ortak yönleri de var.

Alevilik geleneğinde Hızır, binyılların uygarlıkları içerisinde yaratılan ve insanlara esin kaynağı olan, gönüllerde yaşatılan ve kutsallık yüklenen, gerçekleştirilmeyen dileklerin ve duyulan özlemlerin yardımcısıdır.

Hıdırellez de insanların dileklerinin kabul olması için yıl boyunca bekledikleri bir gün olarak bilinir.

Asur, Sümer ve Hititlerden süzülüp geldi

Halk arasında birçok inanmalara vesile olan Hıdırellez çok eski bir gelenektir. Bu geleneğe ait törenler baharın gelmesiyle başlar ve bahar mevsimi içerisinde devam eder.

Geçmişte Hıdırellez günü insanlar kadın, erkek, büyük, küçük bütün halk tercihen beyaz giysiler giyerek eğlenceye çıkarlardı.

Çünkü inanç ve geleneğe göre Hızır da beyaz elbiseler giymiştir.

Hızır’ın gezdiği kabul edilen yeşil yerlerde dolaşarak, her derde deva bilinen çeşitli çiçekler (kırkbir çeşit) toplanır, salıncaklar kurulur, türküler söylenir, oyunlar oynanır.

Hasan Kılavuz’un aktarımına göre Asur, Sümer, Hitit ve daha nice uygarlıklardan süzülerek gelen bu törenlerin ve geleneklerin inançsal sebepleri şöyle sıralanır:

  • Sağlık ve şifa
  • Yeşillik ve bahar
  • Bereket ve bolluk
  • Uğur ve şans
  • Mucize ve keramet
  • Talih ve kısmet

Yaşar Kemal’in usta kaleminden Hıdırellez

Hıdırellez birçok kitap ve ezgide de konu edinmiştir.

Yaşar Kemal’in en ünlü kitaplarından Binboğalar Efsanesi’nde de Hıdırellez etkileyici bir dille işlenir.

Toroslar ile Çukurova arasında yaşayan yörüklerin Osmanlı döneminde zorla yerleşik hayata geçirilmek istenmesi ve zulme uğramasının işlendiği kitapta, Hıdırellez şöyle anlatılır:

Bu gece beş Mayısı altı Mayısa bağlayan gecedir. Bu gece denizlerin ermişi İlyas’la karaların ermişi Hızır buluşacaklar. Dünya kurulduğundan bu yana bu iki ermiş her yıl, yılın bu gecesinde buluşurlar. Eğer bir gün buluşmayacak olsalar denizler deniz, topraklar toprak olmaktan çıkar. Denizler dalgalanmaz, ışıklanmaz, balıklanmaz, renklenmez, kururlar. Topraklar çiçeklenmez, kuşlar, arılar uçmaz, ekinler yeşermez, sular akmaz, yağmurlar yağmaz, kadınlar, kısraklar, kurtlar, kuşlar, börtü böcek, tekmil yaratık doğurmaz. Eğer onlar buluşamazlarsa… Kıyametin habercileri Hızır’la İlyas olacaktır.

Hızır’la İlyas her yıl dünyanın bir yerinde buluşurlar. Onlar o yıl hangi yerde buluşmuşlarsa orada bahar bir başka türlü patlar, o yıl çiçekler daha bol, daha büyük, her yılınkinin birkaç misli iri açarlar. Arılar daha renkli, daha kocaman olurlar. İneklerin, koyunların sütleri daha bol daha besleyici olur. Gök daha arı, daha başka mavilenir. Yıldızlar daha irileşir daha parlaklaşırlar. Saplar başakları, ağaçlar çiçekleri meyveleri götüremezler. İnsanlar o yıl daha sağlıklı olurlar hiç hastalanmazlar. O yıl ölümde olmaz. Ne bir kuş, ne bir karınca, ne arı, ne kelebek ölür.

Hızır’la İlyas’ın buluştuğu an, biri mağrıptan, biri maşrıktan iki yıldız doğar, yıldızlar Hızır’la İlyas’ın buluştuğu yerin üstüne kayarak gelirler, tam Hızır’la İlyas birbirlerinin elini tutarlarken onlar da birleşirler, tek bir yıldız olurlar Hızır’la İlyas’ın üstüne ışık olup sağılırlar. Hızır’la İlyas’ın el ele tutuştuğu, yıldızların gökte birleştiği an dünyada her şey durur, akarsular kirp diye oldukları yerde donmuşçasına durur kalırlar, yerler esmez, denizler dalgalanmaz, yapraklar kıpırdamaz, damarlardaki kan akmaz, kuşlar uçmaz, arıların kanatları titremez. Her şey durur, hiç, hiçbir şey kıpırdamaz. Yıldızlar akmaz, ışıklar yürümez. Dünya bir an için ölür. Sonra her şey birden uyanır, dehşet bir yaşam patlar.

İşte bu gece sabaha kadar insanlar birleşen yıldızları görmek için evlerden dışarılara uğrarlar, yüksek yerlere dam başlarına, minarelere, tepelere, dağ başlarına çıkarlar. Bir de su başlarını beklerler. Çeşmelerin, pınarların, çayların başlarını beklerler. Gözlerini sulardan ayırmazlar.

Kim ki gökyüzünde yıldızların birleştiğini görür, o anda ne isterse olur. Ama ne isterse. Bir keresinde Kul Hüseyin adında bir çiftçi bekliyormuş. İki yıldızın geldiğini görmüş , yıldızlar birleşmişler, ışık olup gökten aşağı süzülmüşler. Kul Hüseyin bu durumdan o kadar şaşırmış ki, ne isteyeceğini o an bir türlü aklına getirememiş, eli ayağına , dili diline dolaşmış: “Ya Allah”, demiş. “Ya Allah, ya Hızır … Ya İlyas…”Vakit geçiyor. Hemen bir şey istemeli… Hiçbir şey gelmiyor aklına. “Ya Allah, ya Hızır, ya İlyas… Şu aklımdaki tepeyi al da şu ırmağın öte gecesine götür.”

Asıl isteği az sonra gelmiş aklına ama, çoktan iş işten geçmiş. Ve Hüseyin orada, tepenin üstünde uyumuş kalmış. Sabahleyin gözünü açmış bakmış ki ne görsün, tepeyle birlikte ırmağın öte gecesindeki düzlükteler.




Önceki Haber
Vartinis Katliamı: Yargıtay yüzbaşı Karaoğlu'nu sorumlu buldu
Sonraki Haber
İTÜ'lü akademisyenden Gürcü öğrenciye ayrımcılık