Ana SayfaManşetDün açılan hediyelerin ambalajlarını bugün annesiz çocuklar topluyor

Dün açılan hediyelerin ambalajlarını bugün annesiz çocuklar topluyor


Mehmet Elma


Mayıs’ın ikinci haftası, ilk Pazar… Bu pazar dünyanın her yerinde kutlanan “Anneler günü”nün pazarı. Kıymetin görece biraz daha anlaşıldığı, soğuklukların biraz daha giderildiği, online ticaret sitelerinin paketlemeye yetişemediği ve çiçekli böcekli pazarlama reklamlarını çok sık gördüğümüz bir hafta… Madem bu sayılanların hepsi görülüyor, bir de görünmeyeni görmek/göstermek gerekiyor…

Bağcılar B. sokakta bir kağıt toplama deposunda Türkiye’nin Afrin’e dönük harekatı sonrası ailesini yitiren, hiçbir zaman “Anneler Günü”nü kutlayamayacak olan iki kardeşin hikayesi. (Güvenlik gerekçesinden dolayı isimler mahfuz)

Sen sanıyorsun ki bu kağıtları para kazanmak için topluyoruz” diyerek söze başlıyor kardeşlerden büyüğü. Ailesinin 5 yıl boyunca Suriye’de yaşanan bütün çatışmalara göğüs gerdiğini, koşullar ne olursa olsun toprakları terk etmediğini söyleyen çocuklar “2018’in en soğuk aylarında evimize ateş düşürdü Türkiye ve çeteler” diyerek bu günün yarattığı boşluk hissiyle anlatmaya başlıyorlar. Soğuk bir depoda, büyük bir öfke ve yalnızlık ile.

Bazı şeyleri konuşabilmek için sadece yaşamak gerekiyor. Yaşayarak deneyimlemenin dışında hiçbir şey konuşulanı anlaşılır kılamaz. Neler yaşandığını sormak da bundan azade değildir. İki kardeşin bu hikayesi “S” çizen bir nehirde yol alan su gibidir. Dokunmadan, kirletmeden dinliyoruz.

“Hayatın üzerine kurulduğunu düşündüğümüz denge çok acımasız bir denge. Yarın toplayacağım kartonlar önceki gün birilerinin annelerine aldıkları hediyelerin ambalajları olacak. Severek yaptığımız her şeyin, başkalarının travmalarını tetikleyecek şeyler olduğunu bilmeden ya da bunu bildiğimiz halde umursamayarak hayatımıza devam ediyoruz. Bir noktadan sonra alışıyoruz ve umursamazlıkta da sınır tanımıyoruz. İki yıldır buradayız.

Başka bir evrende kimseye reva görülemeyecek şeyler yaşadık. Hem Suriye’de hem de Türkiye’de. Hatırlarım küçükken köyümüzden birileri ölürken (Afrin’in Kela köyü) dedem derdi ki eceli geldi öldü. Ben ölümün tek bir yanını tanırdım. Ecel gelir, ruh bedenden ayrılır ve ölüm gerçekleşir. Bu evren, bu insanlar bana ölümün başka başka türlerinin olduğunu da gösterdi. Ruh bedenden ayrılana kadar, bedenin binlerce parçaya ayrıldığını gördüm. Siz sanıyorsunuz ki biz bu kartonları toplayıp, para kazanmak için satıyoruz değil mi? Hayır! Dünyayı yakmama, ateşe vermeme yetecek kadar karton toplayacağım. Hayatımın sonuna kadar da sürse, bana Amerika’nın başkanlığını da verseler ben karton toplamaktan vazgeçmeyeceğim. Dünyanın bütün etrafını saracak kadar karton toplayıp, bu dünyayı ateşe verene kadar durmayacağım.

Burada bizimle beraber karton toplayan biri daha var. Buralı. Annesi yıllar önce hayatını kaybetmiş. Bugün annesinin mezarını ziyarete gitti. Sırf polisler onu görüp ceza yazmasınlar diye depodan boş arabasını peşine takıp mezarlığa gitti. Bu insanların anneler gününde yaşamasalar bile mezarlarını ziyaret edebilecekleri bir anneleri var. Benim ise bakıp bakıp kahrolduğum tek bir şey var. (Cüzdanından annesi ve babasının fotoğrafını çıkartıyor) Kışın ortasında bana cehennemi yaşatan, bu kardeşimle beni buralara düşüren hayatı, buna neden olan insanları ben nasıl affedebilirim. Ben mezarına çiçek götürmek istesem gidecek bir mezar bulamam. Hangi anneler günü? Kim yaptı bunu bize. Ecel gelmeden kim cellat oldu. Dünyanın mülkü senin olsun, sana aç mısın oğlum diyecek bir ses duymadıktan sonra neye yarar? Benim için çok bir hükmü yok artık. Sadece benim için değil, binlerce çocuk için bu böyle. Bu dünyada annesiz çocukların sayısı anneler günü kutlayanların sayısından daha fazla.

8-10 yaşlarındayken uyumadan annemiz gelir ayaklarımızın altından öperdi yatakta uyumak üzereyken biz. Ben bu depoda hala kardeşim uyurken gelip onun ayaklarının altından öpüyorum ona kimsesizliği hissettirmemek için. Kardeşimin bu hakkını kim ne hakla elinden aldı? Siz konuşmak için gelmeseydiniz ben yine bugünün anneler günü olduğunu bilmeyecektim. Bizim için artık her gün annesizlik günü. Herkes için anneler günü olan bu günü bana annesizlik günü olarak yaşatanları ne bu dünyada ne diğer dünya da asla affetmeyeceğim, hakkımı helal etmeyeceğim.”

Ara ara sohbeti dinleyip gözleri dolan küçük kardeşi konuşma bittikten sonra göremedim. Tam çıkmak üzereyken, “Ağabey gazeteye annemle babamın fotoğrafını koyar mısın herkes onları görsün” dedi. Dönüp abisine baktığımda gözleri ile olmaz dedikten sonra fotoğrafı isteyemedim.

İki kardeş iki yıldır Türkiye’de. Amcaları sayesinde gelmiş ancak amcaları onları Avrupa’ya götürecek parayı denkleştiremediği için “önden ben gideyim, daha sonra sizi alırım” demesine rağmen uzun bir süredir amcalarına da ulaşamıyor. İstanbul Bağcılar’da kağıt topluyorlar, dünyaya yakmaya yetecek kadar kağıt. Topladıkları kağıtlarla aynı depoda kalıyorlar…




Önceki Haber
Araştırma: Türkiye'de her dört kişiden biri 'temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor'
Sonraki Haber
İçişleri, İmamoğlu hakkında soruşturmaya izin vermedi