Ana SayfaManşet‘İnsan Hakları Eylem Planı’ndaki çelişkiler

‘İnsan Hakları Eylem Planı’ndaki çelişkiler

HABER MERKEZİ – ‘İnsan Hakları Eylem Planı’nı gazetemize değerlendiren İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, eylem planının Türkiye’nin insan hakları sorununu çözmeyeceğine dikkat çekerek, “Eylem planında demokratikleşme adımları beklersiniz ama baktığımızda her gün daha baskıcı daha yasakçı, daha otoriter adımlar geliyor. İnsan hakları sorunlarını çözecek algısı yaratan ama tam tersini yapan bir iktidar var karşımızda. Ciddi bir değişim beklemiyoruz” diyor.


Haber: Yadigar Aygün


“İnsan Hakları Eylem Planı” ile ilgili genelge, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlandı.

Genelgede, söz konusu eylem planının, “11’inci Kalkınma Planı” ile “Yargı Reformu Strateji Belgesi” temelindeki reform iradesinin devamı olarak tüm bakanlıklar ile kamu kurum ve kuruluşlarının faaliyetlerini kapsadığı belirtildi.

Eylem planıyla, detaylı bir mevzuat taramasıyla, hak ve özgürlükler alanında genişletici değişikliklerin yanında, kamu hizmetlerinin erişilebilir, hesap verilebilir, eşit, şeffaf ve adil bir şekilde sunulmasına ilişkin standartların yükseltilmesinin hedeflendiği ileri sürüldü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ekonomide ve hukukta reformlar yapacağız” dese de, hak savunucularına göre Türkiye’de baskıcı yönetim anlayışında ve insan hakları ihlallerinde artış yaşanıyor.

Türkiye’de her geçen gün artan baskılar ve yaşanan hak ihlalleri uluslararası raporlara da yansıyor.

İsveç merkezli V-Dem Enstitüsü’nün demokrasi raporunda Türkiye 179 ülke içinde 149’uncu sırada yer alıyor. Türkiye son 10 yılda en fazla otoriterleşen ülkeler arasında ise Polonya ve Macaristan’dan sonra üçüncü sırada yer alıyor.

Ayrıca, Freedom House’un “Demokrasi Kuşatma Altında” başlıklı raporuna göre Türkiye, son 10 yılda özgürlükler konusunda en büyük gerilemenin yaşandığı ülkeler arasında bulunuyor.

‘İtirafnamedir’

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, “İnsan Hakları Eylem Planı”nı Gazete Karınca’ya değerlendirdi.

Gülseren Yoleri

Yoleri, eylem planının dış dengeleri sağlayabilmek ve toplumdaki gerginliği azaltmak için göstermelik bir plan olduğunu vurguladı.

Türkiye’de insan hakları ihlallerinin giderek arttığının altını çizen Yoleri, “Bu genelge daha önce yayımlanan İnsan Hakları Eylem Planı’nın nasıl uygulanacağına dair ayrıntıları içeriyor. Bu eylem planının nasıl hayata geçireceğine dair genelge yayımlandı. Eylem planı açıklandığında bunun yaşanan hak ihlallerinde yönelik bir itirafname olduğunu söylemiştim. Bir kez daha tablonun ne kadar kötü olduğunu tekrar göstermiş oldular” dedi.

Yoleri, “Türkiye’de yurttaşlar çok huzursuz. Hak ve özgürlüklere yönelik saldırılar var. Bir yandan da içerisinde bulunduğumuz uluslararası dengeler açısından Türkiye’deki bu kara tablonun değişeceğine dair bir görüntü verilmesi gerekiyordu. Eylem planında hak ve özgürlüklere yönelik belirlemelerin yapılması nedeni buydu zaten. Bütün dünyanın bildiği sorunların itiraf edilip sorunların çözüleceğine dair bir algı yaratmaya yönelik eylem planıdır” ifadelerini kullandı.

‘Ciddi bir değişim beklemiyoruz’

İnsan Hakları Eylem Planı kapsamında bir izleme heyeti oluşturuldu. Yaşanan hak ihlalleri ile Türkiye’deki insan haklarının durumu bu izleme heyeti tarafından izlenecek ve raporlanacak.

Yoleri, bu izleme heyetinin eşit, adil ve objektif raporlama ve veri girişi sağlamayacağına dikkat çekti:

İzleme heyetinin kimler olduğuna baktığımızda devlettin resmi kurumlarından oluştuğunu görüyoruz. Devlet kendi yaptığı hak ihlallerini ne kadar objektif raporlar ya da ortaya koyar? Bu kurulun içerisinde, sivil uzmanlar, siyasi parti temsilcileri, STK’lar, sendikalar, meslek örgütleri gibi bu alanlarda temsilcileri yok. Bu alanlarda yaşanan sorunların takibi konusunda objektif veriler sunabilecek ve bu verileri objektif değerlendirecek unsurlara yer verilmemiş. Tamamen sadece devletin resmi kurumlarına yer verilmiş. Bu aslında İnsan Hakları Eylem Planı’nda yer alan sorunların çözüme kavuşturmayacağı bir tablodan söz etmiş oluyoruz, çünkü devlet zaten kendi kendini denetliyor olsaydı biz bugün devletin yol açtığı insan hakları ihlallerinden söz ediyor olmazdık. Ciddi bir değişim beklemiyoruz. Yaşadığımız sorunların devam edeceğine hatta daha da artacağını düşünüyorum.

‘AKP, sorunları çözmek istemiyor’

Yoleri, artan baskıcı uygulamalara ve yaşanan hak ihlallerine karşı toplumda ciddi bir tepki oluştuğunu belirterek, AKP’nin bu tepkiyi engellemenin yol ve yönetmeni aradığını söyledi.

Gülseren Yoleri, “İktidar bu sorunları demokratikleşerek ya da insan haklarına saygılı bir yönetime geçerek çözme yanlısı değil. Daha baskıcı, daha otoriter bir rejimi oluşturup insanları susturarak, engelleyerek sorunları görünmez kılmaya çalışıyor. Kendisine yönelik tepkileri bu yasaklarla susturmaya çalışıyor. Eylem planında demokratikleşme adımları beklersiniz ama baktığımızda daha baskıcı, daha yasakçı adımlar geldi. Bunu düzeltecek algısı yaratan ama tam tersini yapan bir iktidar var karşımızda. AKP, insan hakları sorunları çözmek istemiyor” diye belirtti.

‘İşkence mekanı haline geldi’

Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olmasına rağmen işkence olgusu, Türkiye’nin en başlı insan hakları sorunlarından biri.

İnsan hakları savunucuları, AKP iktidarının ‘baskı ve korkuya dayalı yönetim şekli’ sonucunda günümüzde tüm ülkenin adeta birer “işkence mekanı” haline geldiğini ifade ediyor.

11 Eylül 2020’de Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından gözaltına alınan ve daha sonra helikopterden atılarak işkenceye maruz bırakılan Osman Şiban ve Servet Turgut’la ilgili yaşananları haberleştiren dört gazeteci tutuklanmıştı.

Diyarbakır’da ise DTK’ye yönelik soruşturma kapsamında evine polislerce baskın yapılan TJA üyesi Sevil Rojbin Çetin köpeklerin de kullanıldığı işkenceye maruz kalmıştı.

Bu örneklerin yanı sıra İHD Dokümantasyon Birimi’nin verilerine göre, kolluk güçlerinin toplanma ve gösteri özgürlüğü kapsamında yapılan eylem ve etkinliklere müdahalesi sonucu en az 2 bin 190 kişi işkence ve kötü muameleye maruz bırakıldı.

Cezaevlerinden de işkence ve kötü muamele haberleri gelmeye devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshine karşı eylem yapmak isteyen kadınlar ve LGBTİ+’lar polis şiddetine maruz kalıyor. Hakları için sokakta olan işçi ve emekçiler polis şiddetiyle engelleniyor.

Bu arada TİHV’in “Boğaziçi Üniversitesine Cumhurbaşkanı Tarafından Rektör Atanmasına Yönelik İtiraz Sürecinde Yaşanan Hak İhlallerine Dair Ön Değerlendirme Raporu”, son dönemdeki öğrenci eylemlerinde yaşanan saldırıların boyutunu gözler önüne serdi.

Rapora göre, “Barışçıl toplantılara kolluk güçlerinin müdahalesi sırasında ve ev baskınlarında en az 801 kişi işkence ve kötü muamele niteliğinde şiddete maruz kalarak gözaltına alındı. En az 13 kişi yaralandı. İşkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldıkları gerekçesiyle TİHV’e 60 kişi başvurdu. Tutuklama, ev hapsi ve diğer adli kontrol uygulamaları bir tedbir olmaktan çıkarılarak cezalandırma aracı haline getirildi. 11 kişi tutuklandı. 228 kişiye adli kontrol, 29 kişiye ev hapsi tedbiri uygulandı.”

Çocuklar bile gözaltına alınıyor

İnsan hakları savunucularının bir diğer dikkat çektiği suçlama konusu ise “Cumhurbaşkanına hakaret”.

CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın açıklamasına göre “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın göreve başladığı 2014 yılından 2019 yılı sonuna kadar olan dönemde, ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan 63 bin 41 kişiye dava açıldı. Açılan bu davalardan 9 bin 554 kişi mahkum oldu.”

Geçtiğimiz günlerde de Hakkari Şemdinli’de 14 yaşında bir çocuk, sosyal medya paylaşımında “Cumhurbaşkanına hakaret ettiği” iddiasıyla gözaltına alınmıştı.

Basın özgürlüğünde son sıralar

Öte yandan Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün (RSF) 2021 Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke içerisinde 153’üncü sırada yer aldı.

Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ) da 2020 yılında gazetecilerin karşılaştıkları hak ihlallerini raporlamıştı.

Bu rapora göre Türkiye, “dünyada en fazla gazeteciyi tutuklayan ülke” konumunda.

MLSA’nın verilerine göre, Türkiye’de şu an 69 gazeteci cezaevinde.




Önceki Haber
Son 24 saatte 28 bini aşkın vaka, 372 can kaybı
Sonraki Haber
Desteksiz kapanma can alıyor: 24 saatte dört intihar