Pislik…


İbrahim Aslan*


“Bizim meselemiz kapının itiyle değil

Ol kapının kendisiyledir.

Bozuk düzende sağlam çark olmaz!”

Pir Sultan Abdal

Memlekette belki de devletin kuruluşundan bu yana isimler değişse de yapının değişmediği bir gerçek var. Bu gerçek, devletle-siyasi iktidarla içli dışlı bir mafya lideri tarafından çeşitli itiraflarla günlerdir açıklanıyor.

Meseleleri soldan okuyan, devlet, iktidar, sınıflar gerçeği, ezen ve ezilenler gerçeğinin farkında olan bizler için Sedat Peker denen devletin yıllardır pis işlerini yürüten mafya liderinin anlattıkları sürpriz mi? Hayır değil.

Yalan mı peki bunlar? Hayır. Hatta anlattıkları tabiri caizse buzdağının görünen kısmı dahi değil. Anlattıkları gerçek ve daha da fazlası var. Bundan devleti tanıyan, tarihini bilen hiç kimsenin şüphesi yok ve olamaz.

Ancak Peker, bunları anlatırken özellikle mevcut İçişleri Bakanı ve kendisinin ‘dönüş biletim’ olarak tarif ettiği Süleyman Soylu’nun, kendisine ‘pislik’ demesinin çok zoruna gittiğini belirtiyor. Evinin basılması ve özellikle kız çocuklarının kafasına silah dayanmasının kendisini çileden çıkardığını belirten Peker, ‘kızlarım için dünyayı yakarım’ diyor.

Peker’in YouTube hesabından yaptığı itirafların 7 bölümünü de izledim. Bahsettiği konularla kişilerle ilgili yazılan çizilen birçok makale ve habere baktım. Peker’in açıklamaları üzerine Soylu başta olmak üzere yapılan programları izledim ve değerlendirmeleri okudum.

Peker’in, ‘Derin Mehmet’ dediği eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar veya Ağar ile birlikte hareket eden devletin kirli işlerini yürüten kişileri, zaten Peker’in bize anlatmasına gerek yok.

Kürt siyasal hareketi içerisinde yer alanlar, sosyalistler ve devrimciler, bu bahsedilen kişileri ve işlevlerinin ne olduğunu Peker’den çok daha iyi bilirler. O Ağar’ın söylediği ‘Bir tuğla çekersem devlet çöker’ sözünün ne anlama geldiğini, Peker’in dilinin dahi dönemeyeceği ve hiç duymadığı cümlelerle tüm gerçekliğiyle analiz ettiler ve her zaman da ederler.

Buna Peker’in, ‘çakma solcular’ dediği, işin özü devletin ‘sol’ diyerek kullandığı kesimleri dahil etmiyorum. Onlar özü itibariyle sağcı, devletin aparatı olan sadece ve sadece sol adı altında sola, sosyalistlere, Kürt hareketine ve muhaliflere karşı kullanılan kesimlerdir. Devlet için nasıl ki Peker ve Peker gibi hareket eden yüzlerce kişi devletin bir aparatı ise, bu kesimler de öyledir. Bundan öteye başka bir şey değillerdir ve olamazlar.

Peker’in ‘Bir tripota bir kameraya yenileceksiniz’ diyerek anlattıklarını izledikten sonra yine uyuşturucu ticareti yapan ve şu anda Hollanda’da tutuklu olan ve Peker’in de itiraflarında ismini söylediği Hüseyin Baybaşin’in Med Tv’ye 90’lı yıllarda yaptığı 6 bölümlük itirafları tekrardan izledim.

Baybaşin’in o dönem Mehmet Ağar için söyledikleri Peker’in söylediklerinin çok çok ötesinde şeyler. Daha doğrusu Peker, kendisinin de dahil olduğu bu suç şebekesini devletin dışında tutup, devleti kutsallaştırmayı sürdürürken, Baybaşin bunun bir devlet yapısı olduğunu çok net cümlelerle dile getiriyor.

Ve şunu söylüyor Baybaşin: “Bu bir devlet yapısıdır. Devletin izni ve devlet dahil olmadan bu iş yapılamaz. Bu işte isimler değişebilir ama mekanizma değişmez. İşlemeye devam eder. Bunu bir çete işi veya bazı kötü kişilerin yaptığı bir iş gibi göstermeye çalışıyorlar ama öyle değil. Devletin tepesinden asıl kurumlarına kadar herkesin bilgisi dahilinde bu iş yapılır…”

Baybaşin’in ‘devletten bağımsız değil’ diye tarif ettiği yapıya ve bu yapının yaptığı işlere dair tüm ayrıntıları merak edenler, buradan izleyebilir. 6 bölümden oluşan bu itiraflarda emin olun Baybaşin, Peker’den daha yerinde tarif ediyor bu işleyişi. Peki Baybaşin, yalan mı söylüyor. Hayır bence yalan söylemiyor ve bu yapıyı Peker gibi devleti kutsallaştırarak veya işin dışında tutarak yapmıyor.

‘Ben de bu yapının içindeydim’ diyor ve bu yapının Cumhurbaşkanından Başbakanına Başbakanından İçişleri Bakanına oradan Emniyet Genel Müdürlüğü ve tetikçilere kadar nasıl işlediğini tüm gerçekliğiyle anlatıyor.

Şimdi tekrar gelelim Peker’in açıklamalarına. Peker, belli ki devlet içerisindeki hesaplaşmada pis işlerin içerisindeki kişilerden biri olarak bir kesimin desteğiyle bunu yapıyor. Ayrıca bu durumun sadece Türkiye’deki hesaplaşma veya it dalaşıyla da sınırlı olduğunu düşünmüyorum. Bu pis iş içerisindeki devletler ve onların bunu yürüten yapılarının hesaplaşması da var. Ve bu çıkar dalaşında anlaşma sağlanamadığı için Peker, konuşuyor.

Ülkenin mevcut İçişleri Bakanını tehdit ediyor, bir çocukla dalga geçer gibi dalga geçiyor. Eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü Ağar’ın kokain ticaretinin başında olduğunu söylüyor. Eski Başbakanın oğlunun yeni kokain transferinin içerisinde olduğunu söylüyor.

Peker, söylüyor da söylüyor. Doğru mu söylüyor. Kimsenin şüphesi olmasın doğru söylüyor ama çok eksik söylüyor. İşin sadece çökme, talan, uyuşturucu ticareti yani adli kısımda dolanıyor Peker. Bu pis yapının aslında siyasal alandaki işlevine gelmiyor.

Binlerce faili belli cinayetin, Suriye ve Rojava’da İslamcılık adı altında kullanılan çetelerin pisliklerini söylemiyor. Devlet içerisinde kuruluşundan bu yana var olan bu yapının, asıl olarak devrimcilere, sosyalistlere, Kürtlere karşı kullanıldığından bahsetmiyor. Ve bu asıl işini kendisinin de dahil olduğu, Soylu’nun da itiraf ettiği gayri nizami harbin aparatları oldukları için diğer pis işlerde de yetkili kılındıklarını söylemiyor.

Bu yapı gerek gayri nizami harpte gerekse uyuşturucu, çökme, talan, tehdit, şantaj… vs. vs. devletin pis işlerini yürüten yapıdır. Ve bu yapının yaptığı işlerin üzeri vatan, millet, Sakarya edebiyatı yapılarak her zaman bayrak ve devletin bekasıyla örtülür. Peker de bunu zaman zaman sadece işin adli kısmıyla ilgili olarak dile getiriyor.

Bu gerçeklerin üstü yakın dönemde defalarca örtüldü yine örtülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu yapının içerisindeki bazı kişiler harcanır mı? Evet harcanır. Bazı kişiler yer değiştirir mi? Evet değiştirir. Bu yapının hem resmi ayağında hem de sözde derin ayağında olan bazı kişiler susturulur mu? Evet susturulur.

Peki sistem değişmediği sürece bu iş sürer mi? Evet sürer.

Onun için resmi veya gayri resmi bu yapının içerisinde dönen hesaplaşmalara takılıp kalmaya, tabiri caizse, buradaki it dalaşından çıkacak sonucu takılıp kalınmamalı. Tabi ki, bu itiraflar üzerinden güncel politika geliştirilmeli, teşhiri yapılmalı, işin içerisinde olan iktidardakilere bu işin hesabı sorulmalı. Ancak, meselenin özü devletin bir organı olan ve belli ki daha da güçlendirilen bu yapının bir sistem sorunu olduğu görülmelidir.

Eğer hesap sorulacaksa bir bütünen bu sisteme karşı doğru tarz ve yöntemlerle mücadele yürütülmek zorundadır. Bu yapılmadığı sürece, Hüseyin Baybaşin’in, Abdulkadir Aygan’ın, Ayhan Çarkın’ın, bugün Sedat Peker’in anlattığı pislikleri yarın yine bu yapı içerisinde yer alan bir başkası kendi çıkar dünyası için yine kriminalize ederek anlatmaya devam edecektir.

Bu pisliklerin üzeri de emin olun yine vatan, millet, Sakarya, devletin bekası denilerek, bayrak ile örtülecektir.  Her türlü pisliği tuğla yapıp bina inşa edenler emin olalım o inşa ettikleri binanın bırakın bir tuğlasını çekmek, o binayı daha da güçlendirerek yollarına devam ediyorlar.

O tuğlayı ancak ve ancak halklar için hareket edenler eşit, adil ve özgür bir dünya kurmak isteyenler çekip, o binayı yerle yeksan edebilirler. Bunun dışında başka da bir yolda sanırım yok.


* Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. 10 yıl KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı’nda muhabir, editör ve haber müdürü olarak çalıştı. JİYAN Tv’de yayın koordinatörlüğü yaptı. JİYAN Tv’nin KHK ile kapatılmasının ardından KHK ile kapatılan basın kuruluşlarından bir grup gazeteci ile birlikte 1HaberVar Platformu’nu kurdu ve 1HaberVar’da editörlük yaptı. 2019’dan bu yana Gazete Karınca’da yazıları düzenli olarak yayımlanmaktadır.



Önceki Haber
Bilim ve toplumsal cinsiyet ilişkisi
Sonraki Haber
Erbil'de kendini ateşe veren mülteci yaşamını yitirdi