Ana SayfaGüncelSedat Peker gündeme getirdi: SADAT’ın dünü ve bugünü

Sedat Peker gündeme getirdi: SADAT’ın dünü ve bugünü

HABER MERKEZİ – Kimilerine göre AKP’nin JİTEM’i, kimilerine göre Mehdi Ordusu. Kesin olan bir şey var ki o da oldukça karanlık ve karmaşık bir yapı olduğu. Sedat Peker’in gündeme getirmesiyle bir kez daha konuşulan SADAT’ın yapısını ve misyonunu sizin için derledik.

Sedat Peker’in bugün yayınladığı videosunda ismi geçen SADAT, bir kez daha gündeme geldi. AKP döneminde kurulan SADAT ile ilgili önemli iddialar ortaya atan Peker, kendi adına Suriye’deki silahlı gruplara gönderilen askeri teçhizatların arasına SADAT tarafından silah da konulduğu ve bu silahların bir çok ülke tarafından ‘terör örgütü’ sayılan El Nusra’ya gönderildiğini dile getirdi.

Peker, El Nusra ile ticaretin de Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görevli bir yetkili ile AKP’ye yakın kişiler arasında yürütüldüğünü vurguladı ve şu iddiaları öne sürdü:

Suriye’de ticaret yapmak için ne yapmanız lazım, biliyor musunuz? Metin Kıratlı bey var, tam makamıyla söyleyeyim, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı. Külliye’de. Ona gideceksiniz, ama bir iki kamyonluk işleri söylemiyorum, büyük işleri diyorum. Kaçak ham petrol, çay, şeker, bakır, alüminyum, ikinci el araba, bunlar milyarlarca dolarlık işler, büyük paralar… Suriye mücadelesi için parayı kim verdi? Biz, devlet, kim şehit oldu orda, millet.

Araçların içinde ne olduğunu bilmiyoruz, bilmiyoruz dediysem silah var, saf çocuk değiliz. Bu da normal, olması gereken şey. Ama bu MİT tarafından, askeriye tarafından organize edilmiyor. SADAT tarafından organize ediliyor, SADAT’ın içindeki bir ekip tarafından.

Peker’in videosunun ardından SADAT tarafından yapılan açıklamada, “Şirketimizin terörist gruplara teslim edilen silahlarla hiçbir ilişkisi yoktur” denildi.

Peki ismi “terör gruplarının” finanse edilmesi ve silahlandırılmasıyla anılan SADAT nasıl bir yapı? Bu yazıda SADAT’ın misyonu ve yapısıyla ilgili bilinen ve perde arkasında kalan yanlarını irdeleyeceğiz.

Erdoğan el verdi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 15 Temmuz’un ardından emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’yi Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevine getirdi. Bu kritik atama beraberinde yüzlerce iddia ve soruyu da getirdi. Ama sonraki süreç, söylenenlerin iddia olmadığını göstermeye yetti. Bu iddialara geçmeden önce amacını “Dünya’daki İslam ülkelerine destek ve bünyesindeki 64 emekli asker ile bu ülkelerin savunma alanındaki ihtiyaçlarına cevap olabilmek” olarak açıklayan SADAT’ın ne olduğuna kısaca bakmakta fayda var.

SADAT nedir?

Kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’nin olduğu SADAT’ın resmi internet sitesine girdiğimizde, şöyle bir tanım ile karşılaşıyoruz:

SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askeri eğitim veren ilk ve tek Türk şirketidir. SADAT Savunma (E) Tuğgeneral Adnan TANRIVERDİ başkanlığında Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli birliklerinden emekli olan 23 Subay ve Astsubay tarafından kurulmuş ve Şirket Ana Sözleşmesi 28 Şubat 2012 tarihli ve 8015 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanarak faaliyetlerine başlamıştır. SADAT Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. Danışmanlık, Eğitim ve İkmal olmak üzere üç ana alanda hizmet sunmaktadır.

SADAT Savunma’nın misyonu uluslararası alanda Silahlı Kuvvetlerin ve İç Güvenlik Güçlerinin organizasyonu, iç güvenlik ve savunma alanında stratejik danışmanlık, iç güvenlik ve askeri eğitim ile donatım alanlarında hizmet vererek, İslam Ülkeleri arasında savunma ve savunma sanayi işbirliği ortamı oluşturmayı ve İslam Dünyasının kendine yeterli bir askeri güç olarak da Dünya Süper Güçleri arasındaki hak ettiği yerini almasına yardımcı olmaktır.

SADAT’ın kelime anlamı ve kurucu profilleri

SADAT, Arapça kökenli bir kelime olup, kelime anlamı Türkçede ‘Reis’, ‘Seyit’ anlamına gelmekte. Açılımı Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. SADAT’ın kurucuları asker kökenlidir ve bu askerlerin hemen hepsi NATO’nun Türkiye’de kurduğu Özel Harp Dairesi elemanlarından oluşuyor. Çoğunluğu YAŞ kararları neticesinde emekli edilmiş veya ayrılmıştır. Ulusalcı, Avrasyacı kanat ve onların mirasçıları 90’lı yılların başlarında işlenen suçları tümüyle İslamcı kliğe yüklemiş, faturayı da çoğunluğu Özel Harp Dairesi elemanı olan muhafazakar görünümlü, NATO’ya çalışan askerlere kesmişti.

Adnan Tanrıverdi de hem muhafazakar görünümlü hem de Özel Harp Dairesi elemanıdır. 1996 yılında İsmail Hakkı Karadayı’nın Genelkurmay Başkanlığı döneminde çeşitli nedenler öne sürülerek emekli edildi. SADAT herhangi bir kurum tarafından denetlenmemekte, kuruluşunda bizzat Saray’ın desteğinin olduğu bilinmekte. Erdoğan’ın SADAT’a maddi desteği ‘Örtülü Ödenek’ üzerinden yaptığı çokça dillendirilmekte.

Örgütlülük alanları

Kurucu üyeleri ve çalışanlarının büyük bir kesimi TSK’den ihraç edilmiş eski askerlerden oluşan SADAT, ordu, polis ve sivil silahlı birlikler halinde de Türkiye’nin farklı şehirlerinde örgütlü. Özellikle Kürt kentlerinde hem ordu içinde hem polisler içinde örgütlü olup Türkiye’nin diğer kentlerinde polisler içinde örgütlü. Son düzenlemeler ile getirilen bekçilerin de SADAT’ın şehir birlikleri ile ilişkili olduğu düşünülmekte. SADAT adı ise kurulduğu günden beri meclise sürekli taşındı. Gerek HDP’li vekiller herekse CHP’li vekiller tarafından adının en çok anıldığı 15 Temmuz sürecine kadar defalarca soru önergesi verildi. SADAT’ın ÖSO militanlarına sokak savaşı eiğitimi verip vermediği, devlet tarafından finanse edildiği yönündeki birçok soru hükümet tarafından yanıtsız bırakıldı.

Organizasyon şeması

SADAT her defasında, askeri birlik olmadıklarını, ticari bir kuruluş olduklarını, kendi yağı ile kavrulan, bağımsız, rakipsiz, milli ve manevi mefkuresi olan bir ticari şirketten ibaret olduklarını savunmakta. Son beş yıldır kendilerine yönelik her türlü iddiayı reddeden SADAT A.Ş, hizmet alanında şöyle bir kapsama sahip:

Yani anlaşılacağı gibi her cebe ve yapıya uygun “paketleri” olan bir şirket. “Gayri nizami harp kursu” bunlardan biri. Tahrip kursu eğitim paketi, polis özel harekât temel eğitim paketi, hudut karakol emniyeti eğitim paket, topçu ve havan ileri gözetleyicilik kursu eğitim paketi diye gidiyor.

15 Temmuz’dan sonra gözde oldu

Adnan Tanrıverdi göreve başlamadan önce yaşanan kimi gelişmeler de irdelenmeye değer nitelikte. Erdoğan liderliğindeki AKP ve hükümeti ile Gülenciler arasındaki çatışma 15 Temmuz’da doruk noktasına ulaşıp, Erdoğan tarafı galip gelince devlet içi tasfiye de başladı.

Ordu ve Emniyet’teki hakimiyetin yetmeyeceğini düşünen Erdoğan, dostluğu eskiye dayanan (Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğu dönemde, Tanrıverdi de İstanbul Maltepe’de Tugay Komutanı olarak görev yapıyordu. Bu sırada, ortak bir tanıdıkları vasıtasıyla tanışan Erdoğan ve Tanrıverdi’nin ilişkisi zamanla dostluğa dönüştü. İkili, 28 Şubat döneminden sonra giderek yakınlaştı) Tanrıverdi’nin başında bulunduğu SADAT’ın da önünü açtı. Öyle ki İdlib’deki gözlem noktalarının kurulmasını SADAT’ın istediği iddia edildi. SADAT’ın Kuzey ve Doğu Suriye’ye salınan paramiliter grupların organizasyonunda Türkiye’ye taşeronluk yapması pek gündeme getirilmedi ama Libya’nın uluslararası bir sorun olarak öne çıkmasıyla buradaki SADAT varlığı da sorgulanmaya başlandı.

SADAT’nın kurucusu ve başkanı, devlet içi çatışma sonrası hem Erdoğan’ın güvenlik danışmanı oldu hem de devletin güvenlik toplantılarında MİT Başkanı’nın yanında yer bulacak kadar önemsendi. SADAT ile ilgili iddiaların hiçbirisi soruşturma konusu olmadı, yargı zırhı delinmedi. Meclis’e 8 yıldır verilen hiçbir soru önergesine yanıt verilmedi. Sermaye transferiyle öne çıkardığı işverenlerle askeri sanayiye ağır veren Erdoğan’ın, silah pazarlaması için de SADAT’a görev verdiği biliniyor.

Özel askeri şirketlerin gerçek temsiliyeti

SADAT kendini özel askeri şirket olarak tanımlıyor, oysa bu şirketlerin ortaya çıkışı, gelişimi ve yapıp ettikleri, tablonun karanlık yüzüne dair gerçeği yansıtmıyor. Bu tür şirketlerin iki ayırt edici özelliği var. Tüzel yapıya sahip olmaları ve politik nedenlerden çok kâr amacıyla yapmaları.

Bugünlerde adları daha çok paralı askerler ile anılsa da devletler, uluslararası örgütler, sivil toplum örgütleri, kalkınma ve insani yardım kurumları, çokuluslu şirketler ve hatta bireyler özel askeri hizmet satın alabiliyorlar. Bu anonim şirketler ya uluslararası müdahale adı altında yapılan operasyonların önemli bir parçası olmakta ya da ABD ve Rusya başta olmak üzere diğer güçlü devletlerin ekonomik çıkarlarının bulunduğu bölgelerde kullandıkları güçler olmakta. Güçlü devletlere, bu şirketler birçok olanak sunar: Askeri müdahalenin getireceği maliyet ve risklerden kurtulurlar. Irak’ta olduğu gibi kendi kamuoyunun tepkisini engellemiş olurlar. İnsan hakları ihlalleri için ‘hesap vermek’ durumunda olmazlar.

SADAT’ı ‘Yeşil Türkçülük’te aramak

Aslında bugün bahsettiğimiz SADAT vb. yapılanmalar ilk değil, 90’lardan çokça aşina olduğumuz Hizbul-kontra ve JİTEM’in farklı versiyonu, şekil değişse de öz aynı. Yeşil Kuşak, 1970’lerde gündemdi ve basit bir amacı vardı. Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’da yayılmasını önlemek, Sovyet Rusya’yı Afganistan’dan atmak, Orta Asya’da sorunlarla uğraştırmak ve İslam ülkelerinin demokrasiye ve sosyalizme kayışını önlemek isteyen ABD’nin ırkçı milliyetçiliğe göre daha kullanılır görmesi ve desteklemesi sonucunda gelişim sağlamak. Türkiye de bu kulvara sokulan ülkelerden biri.

Hatırlanacağı üzere 80 darbesi sonrası ‘Beyaz Türkçü’ yapı yerini ‘Yeşil Türkçülüğe’ bırakmıştı. Bu süreçte eğitim, sağlık, ekonomi, dış ve iç işler vs. tüm resmi ve özel kurumlar askeri vesayet altına alındı ve bu vesayetin atadığı kişiler tarafından yeni bir güzergâha itildi. Devrimci, sol ve demokratlara karşı savaş yürütüldü. Binlerce devrimci bu faşist vesayetin atadığı hakimler tarafından müebbet hapislere, idamlara mahkûm edildi.

Denilebilir ki 12 Eylül sonrası, NATO endeksli, Batı hegemonyasının istediği zaman istediği şekilde yön verebildiği, resmi veya gayri resmi yollarla istediği ülkeye bünyesinde çalıştırdığı bir askeri şirket gibi askerlerini, yetiştirdiği çeteleri gönderebildiği bir hal aldı. Bu minvalde bugünkü SADAT, AKP’nin ihtiyaç duyduğu bir boşluğun dolmasıdır.

Öyle ki İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bir konuşmasında SADAT’ı işaret ederek Tokat ve Konya’da silahlı eğitim kampları olduğunu açıklamıştı. Ancak Konya ve Tokat’ın yanı sıra Düzce, Kocaeli, Kayseri ve İstanbul ile Orta Karadeniz’de kampların olduğuna dair haberler çıkmıştı.

Türkiye neden müsaade ediyor?

Global ve yerel krizlerin ortasında olduğumuz bir gerçek. Orta Doğu bir yenilenmeyi dayatıyor. Türkiye bu krizin ortasında duran ülke. Toplumun çoğunluğunu oluşturan kesim ile birlikte iktidar gücü, her zaman kullanıma açık nitelikte. Türkiye’nin kendisi bu yönden, büyük devletler için büyük bir özel askeri şirket misyonuna sahip. Böyle bir misyona sahip bir ülke neden bir Özel Askeri Şirket’e ihtiyaç duysun denilebilir. Veya tersten sorulacak olursa, neden Türkiye’de bir Özel Askeri Şirket kurulumuna müsaade edilsin? SADAT’ın durumu, bir açıdan da sınırları aşan bir yerde.

SADAT’ın kendi sitesinde yazdığı üzere “TSK’nin ancak 24 İslam ülkesine hizmet götürebilmesinin” belirtilmesi sıradan bir gerekçe değildir. ABD Türk Devleti eli ile birçok Müslüman ülkeyi kendi politikalarına hizmet eder hale getiriyor. Şimdiye kadar Türkiye bu ülkelerde muhalif tüm kesimler üzerine terbiye sopası olarak salındı. Türkiye’nin bulunduğu ülkelerde Batı devletlerinin çıkarlarının üst düzeyde tutulmadığı herhangi bir oluşum kesinlikle başarıya ulaştırılmadı ve bunda Türkiye’nin rolü her zaman ön plandaydı. Türkiye çevresindeki tüm ülkelerde sistem bozucu olarak kullanıldı.

‘Mehdi ordusu’ kimin? 

Bu anlamda ‘sınırları aşan konumda’ diyen görüşün akla getirdiği soru şu: SADAT, Türkiye’nin resmi olarak adım atamadığı, ulaşamadığı ülkelere ulaşmak için mi kuruldu? Bir bilinmez olarak, Özel Askeri Şirketler politik nedenlerle değil, kâr yani para kazanma amaçlı hizmet sunmaktadırlar. Özel Askeri Şirketlerin bu özelliğine her yerde rastlanıyorken, SADAT için durum aynı değildir.

Kendini ‘Mehdi ordusu’ olarak gören SADAT, tam olarak bu ifade ile ne demek istiyor? Çünkü Mehdi İslam inancına göre bütün Dünya için gelecek. Mehdi’nin gelişi bütün Dünya’ya savaş açılacağı anlamını taşıyorsa, SADAT neden sadece 60 İslam ülkesine hizmet sunmak için kurulduğunu söylüyor? Bu durumda akla şu ihtimaller geliyor.

Birincisi, SADAT Mehdi’nin ordusu değil, söylendiği üzere Erdoğan’ın ordusudur. (Kızıl Elma ve Neo-Osmanlı tahayyüllerinin yerli ve milli ikamesi bağlamında)

İkincisi, SADAT 60 İslam ülkesini dolaylı yoldan kendine bağlamaya çalışan bir projedir. (60 İslam ülkesinin hedeflenmesi ile ABD’ye ekonomik ve askeri pazarda rakip olan Rusya ve Çin etrafına yeşil kuşak örülmesi bağlamında.)




Önceki Haber
CHP'li Sağlar'dan Davutoğlu'na çağrı: Suriye'de dönen pislikleri tek tek anlatmalı
Sonraki Haber
'Clara Zetkin Onur Ödülü' Gültan Kışanak’a verildi