Ana SayfaÖzelDevlet krizi, Ankara kulisi ve olası çıkışlar!

Devlet krizi, Ankara kulisi ve olası çıkışlar!


Sinan Çetin


Ankara’da ilişki, çelişki ve çatışma her gün biraz daha derinleşiyor. Gerçekler, artık Beştepe’nin bin bir odalı ‘Binbir Gece Masalları’na da ihtişamıyla anlatılan yeni MİT yerleşkesine de sığmayacak kadar ortalığa saçılmış durumda.

Son gelişmeler Ankara kulislerini daha da hareketlendirdi. Bu kriz iktidar içinde şimdilik daha çok kapalı devre biçiminde sürüyor.

Sedat Peker ifşaatları sonrası yaşanan süreci anlamak için, bir süre iktidarda siyaset yapan, hala yakınlığını koruyan ve devlet bürokrasisi içerisinde hatırı sayılır kimi kaynaklardan bilgiler akmaya başlıyor. Devletin kritik kademelerinde bulunan bürokratlar ve ilişkili siyasetçiler bir süredir yeni limanlar arıyorlar. Bazıları da “muhalefete” sığınıp paçayı kurtarma hesabı yapıyor.

İktidarın en büyük korkusu, Rıza Zarrab, 17/25 Aralık ve MİT tırlarına benzer hadiselerin yaşanması.

Türkiye; Suriye, Libya, Azerbaycan ve Akdeniz’den yeni krizlerle eve döndü.  Suriye savaşında tarihin en büyük kara para, uyuşturucu ve kaçak petrol trafiğinin nereye ve kimler gittiğini iktidarından muhalefetine bilmeyen yok. İktidarı ve muhalefetiyle adeta bir devlet politikasıydı. Şimdi bu politika iflas etmiş durumda. İçerde ve dışarda yürüttüğü tüm politikalar Pirus zaferine dönüştü!

Büyük oranda bu ilişkiler zaten deşifre olmuş. Sedat Peker; ABD, Rusya ve Avrupa devletlerinin bildiklerinden çok daha azını biliyor. İlk videodan günümüze kadar Devlet bekası” adı altında Erdoğan’a MİT’e ve Ordu’ya yani “Devlete” bağlı olduğunu ısrarla vurguluyor.

Zorlandıkça Erdoğan’ın yakın çevresine dokunuşlar yaparak taraf belirlemeye zorluyor. Hatta yeni metaforlarla Erdoğan’a ‘beyaz sayfa ve aile’ metaforuyla hala uzlaşmaya hazır olduğu mesajını vermeye devam ediyor. Yüksek bir ihtimalle bu hafta ‘Tayip Abisi’ne yakın salvolar savurmaya devam edecek. İlkinde “Reisi Cumhur” iken son videoda “Tayip Abi’ oldu. Bir sonrakinde çok zorlanırsa “Hadi Abisi” gibi ifşalar saçılabilir.

Fakat Peker’in videolarında söylenenlerden daha çok söylenmeyenlere de bakmak lazım. Bu da IŞİD petrollerinin ticaret ağı.

Dikkat edilirse Peker bazı videolarında Erdoğan ve ailesine çok yakın petrol şirketi sahiplerinin ismini zikretmektedir. Örneğin Mansimov. Bir zamanlar Azerbaycan’daki bütün petrol transferini elinde tutan Mansimov, bütün mal varlığını Türkiye’ye taşıyacak kadar Erdoğan’la yakın ilişki kurmuştur. Hatta Fransız ve Rus basınında Mansimov ve Erdoğan ailesinin kaçak petrol ticaretindeki rolünden sıkça bahsedilmiştir. Son videoda ise yine Erdoğan’a yakın ve petrol şirketi olan bir isimden bahsetmesi, ilerleyen süreçlerde doğrudan Erdoğan ve ailesini hedef alabileceğini ima etmektedir.

İki senaryo

Çıkış için iki senaryo öngörülüyor: Peker devleti ve esaslı kurumları olan ordu, MİT ve yeni Şef olan Reis-i Cumhur’u korumaya alarak yeniden dizaynın zemininin oluşturulması ve bunun üzerinden bu kriz ve kaostan çıkış…

Peker, aynı zamanda yeni bir uzlaşma zemini yaratarak bu durumdan çıkmayı hedefliyor. Bunu da Türk/İslam teorisine sürekli vurgu yaparak mesaj veriyor.

İlk senaryo: Mevcut iktidarın yeniden bir revizyona girişmesini öngörüyor. Fakat bu konuda içteki çelişki ve çatışma bu revizyonun yapılması için ellerini kollarını bağlamış durumda.

AKP içinde yeni güç dengeleri var. Soylu’nun öne çıktığı milliyetçi ve ulusalcı ittifak ile “atsan atılmaz, satsan satılmaz” misali devre dışı bırakamayacak kadar iç içe geçmiş durumda. Dolayısıyla buradaki çelişki ve çatışma sanıldığı gibi Peker ve Soylu ya da Erdoğan arasında değil. Erdoğan ve ittifakları ve parti içinde kendisine yönelik gelişmeye başlayan “paralel” yapılarla ilgili.

Soylu’yu şimdilik savunmasının ya da göz ardı edememesinin sebebi de bu. milliyetçi ve ulusalcı yapıya teslim olmuş durumda. Cemaatle olan iktidar kavgasında bu güçlere dayanarak çıktı. Şimdi dayanacağı başka güç kalmamış.

Böylesi krizleri ya da kaos süreçlerin çok iyi yönetip kendi lehine çevirmeyi başardığını biliyoruz. Fakat bu seferki o kadar kolay görünmüyor. Şimdiye kadar çoğunlukla yol arkadaşlarına bunu yaptı. Ama bu sefer milliyetçi ve ulusalcı akım iktidarda kontrolü hala denetiminde tutmaya devam ediyor. Eninde sonunda bu durumla yüzleşmek ya da hesaplaşmak durumunda kalacak.

MİT ve ordunun büyük bir kısmı bu konuda “Tayip Abi”den yana taraf olmuş durumda. Fakat bu durum bile devlet içi uzlaşmayı mümkün kılmamaktadır. Kısacası ne “Tayip Abi” Soylu’yu görevden alabilecek güce sahip ne de Soylu “Tayip Abi”nin koltuğuna geçecek güce. Böylesi bir uzlaşamama durumu devam ettikçe iki tarafın kaybedeceği bir sürece evrildiğini hatırlatmakta fayda vardır.

Soylu, ilk TV programında seçtiği mekanla emniyetin, bekçilerin ve paramiliter grupların kendisine bağlı olduğu açıkça ilan etti. İkinci programda da para kutularını hatırlattı.  Erdoğan’a aba altından sopayı da göstermiş oldu. “Konuşursam sende yanarsın” mesajına net olarak verdi. Her iki TV programında da açıkça bu mesajını verdi.

İkincisi Senaryo: Yine devletin esaslı kurumlarını korumaya alarak “devletin bekası” için yeni bir alternatif koalisyon ya da yeni ittifaklarla yeniden bir dizaynın yapılması. Başta da ifade etmiştik. Bu iktidar krizinden çok devlet krizi. Dolayısıyla ikinci senaryoda “muhalefetten” Akşener’in Erdoğan sonrası için Beştepe’ye hazırlandığı ve CHP’nin de dolaylı olarak bu palanın bir parçası olduğu konuşuluyor.

Erdoğan bunun farkında ve zaman kaybetmeden ilk hamlesini yaptı. Akşener’e yönelik Rize’deki linç girişimi bir mesajdı. AKP bu linç ile hem Millet ittifakına hem de devletin bazı kurumlarına, bürokrasisine ve muhalefete mesaj vererek koltuğu öyle kolay bırakmayacağını ilan etmiş oldu. “Bu daha iyi günleriniz” demeyi de ihmal etmedi!

En güçlü ve konuşulan ihtimal ise zamanında Ergenekon operasyonlarında kendisine destek veren dönemin başkan yardımcısı ve şimdiki Başkan Biden’a sığınarak kendisini “temiz” ve her zaman olduğu gibi çevresini “kirli” ilan edecek bir dizi operasyon gerçekleştirebilir. Bu sebeple Erdoğan’ın 14 Haziran’daki Biden görüşmesinde Erdoğan’ın “şahsi” gündemlerinden biri ve en önemlisi. Tüm bu gündemlerin ve dosyaların önüne getirileceğinin farkında. Biden için her zamankinden daha kullanışlı bir durumda olduğu da aşikar.

Beştepe ve MİT yerleşkesinde yeni “kontrolsüz senaryolar” konuşulmaya ve o duvarların dışına taşınmaya başlanıyor. İçerde toplumu karşı getirebilecek gerilimi ve çatışmayı körükleyip yeni çıkışlara başvuracak kadar körleşmiş durumdalar. Suikastlar, sabotajlar, komplolar, “Sınırın öbür tarafına geçip bu tarafa bir roket sallarsın olur biter” kafası hala bu mekânlarda işliyor. Çoğunlukla “Cemaat, terör, gizli servisler, dış güçler” söylemiyle zemin yaratılmaya çalışılıyor. Böyle bir zamanda HDP’ni kapatılma davasının yeniden güncellenerek açılması da oldukça düşündürücü ve büyük tehlikeler barındıran bir gelişme.

Tüm bu senaryoların dışında yeni bir toplumsal muhalefet seçeneğinin ortaya çıkma zemini de her zamankinden daha fazla mümkün görünüyor.

Cumhur ittifakı içerde ciddi çözülmeler yaşarken esas çözülmesini toplumsal zemininde yaşıyor. Ne revizyon ne de restorasyonlarla bu sürecin içinden çıkması mümkün görünüyor.

Toplumsal muhalefet ihtiyacı

Benzer bir biçimde Cumhur İttifakı’na yönelik bu çözülme Millet İttifakı’na olan güvensizlik nedeniyle çok sınırlı bir akışa neden oluyor. Toplumda hem Cumhur hem de Millet İttifakı’na dönük ciddi bir güvensizlik kendini koruyor. Sokağa dayalı yeni bir toplumsal muhalefetin gelişebilmesi ciddi bir seçenek olabilir. İlk defa EMEP, HDP, Halkevleri, Sol Parti, TİP, TKP ve TÖP’ün bir araya gelmesi yeni bir gelişme olarak ele alınabilir. “Yaşanabilir bir ülke için Suçlular ittifakı ile mücadeleye” söylemi Demokrasi Bloku biçiminde toplumsal muhalefeti geliştirebilirse Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’na alternatif bir seçenek oluşturabilir.

Toplumsal muhalefet sanal ve “sosyal” medyadan yeniden sokak ve meydanlara dönüşmeden bu senaryolardan farklı ve Türkiye’nin geleceğine yöne verecek bir gelişmenin olması ufukta görünmüyor.

Ne seksen yıllık “Eski Cumhuriyet” ne de “Yeni Türk Modeli Başkanlık” Türkiye’nin siyasal, toplumsal ve kültürel sorunlarına çözüm üretebilecek kapasitede. Toplum hala gerçek bir muhalefet arayışında.




Önceki Haber
ABD Dışişleri Bakanı Blinken: Türkiye NATO müttefiki gibi davranmıyor
Sonraki Haber
Bilim Kurulu toplanıyor: Aşı programına yeni meslekler dahil edildi