Ana SayfaManşetİki Deniz, bir yaşam

İki Deniz, bir yaşam

Deniz Nazlım


Herhangi bir klanda yönetim sorunu çıktığında, bazı avcı-toplayıcılar buna basitçe çözüm üretmişti. Klanı gruplara ayırıp, isimlere göre yeni ittifakları kurmaya akıl ettiler. İsim benzerliği onlar için bir akrabalıktı, daha da ötesi siyasal bir bağdı. Grubun geçmişte önemli bir üyesiyle ya da kan bağı olan kişilerle aynı ismi taşıyanlar, onunla aynı kaderi de yaşayacağını, onun kadar güzel hatırlanacağını düşünürlerdi.

İnsanlık isimlerle uyarlanmanın siyasal yanını tarih boyunca bırakmadı. Bugün Türkiye’de yeni doğan binlerce bebeğe Deniz ismi veriliyor; bıraktığı miras taşınsın, yarattığı değerler unutulmasın, arzuladığı hayat kurulabilsin diye.

1983 yılında doğan bebeğe, Deniz Poyraz’a, annesinin verdiği gibi.

İzmir’deki HDP saldırısında Deniz Poyraz katledildiğinde annesi Fehime Poyraz, şöyle seslendi: “Kürt halkı hep ayaktadır. Deniz Gezmiş’in ismini koymuştum. Deniz gitti, bin Deniz gelecek.”

Deniz’in katledilmesi herkesi bir yanından acıttı. Vicdana sahip herkesi öfkelendirdi, kinlendirdi ve herkes hep bir ağızdan Deniz’e söz verdi; bıraktığın miras taşınacak, yarattığın değerler unutulmayacak, arzuladığın hayat kurulacak.

***

Deniz Gezmiş, 6 Mayıs 1972’de asıldığında, son sözlerinin bir kısmı şöyleydi: “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!”

Deniz, mücadelesi, inancı ve idam sehpasındaki duruşuyla aslında hiç ölmedi çünkü, Fehime annenin dediği gibi “Bir Deniz gitti, bin Deniz geldi.”

İnsan hayatında ölüm hiçbir zaman anlık olmadı, o bir süreçti ve o süreç, sadece toplumun istediğiyle nihayete erdirilebildi. Hele ki yaşama umutla bağlanmış, güzellikle yoğurmuş, anlamla inşa etmiş devrimciler için, İki Deniz’de olduğu gibi, sosyal olan, toplumdan olan, değerler üreten hiçbir zaman ölmedi.

Fehime annenin adını koyduğu gibi Deniz, hesapsız, kitapsız, çıkarsız, umut ve direnç dolu güzel hatırlanacak bir hayatı, ardılı olduğu Deniz’in kader çizgisinde yaşadı, ölmedi çünkü adı böyle buyurdu.

***

Bu ülke Meclis’inin kararıyla idam edilen Deniz’in de devlet destekli olduğu her halinden belli olan bir katil tarafından öldürülen Deniz’in de failleri ortaktı, 40 yıldır aynı yerden beslenenler, “karanlıktan katiller yaratanlar.”

Denizler idam edildiğinde, Türkiye’de tam bir konsensüs vardı. Adalet Partisi, Demokrat Parti, MHP ve CHP’den milletvekilleri idama “Evet” dedi. Bazı vekiller, oylamaya katılmayarak, bazıları çekimser kalarak idamı onayladı.

Bugün Deniz’in katilleri de 49 yıl önce “Evet” diyen, çekimser kalan, oylamaya katılmayan zihniyetin devamıydı. Deniz’in çalıştığı parti HDP, bu katliamdan önce her kesime sürekli uyarılarda bulundu, “ses çıkartın”, “dur deyin”, “birlikte mücadele edelim” diye seslendi.

Ama bazıları açıktan “Hayır” dedi, bazıları çekimser kaldı, bazıları da ortalıkta görünmeyip oylamaya katılmadı. İzmir’deki katliam kapısı da işte böyle aralandı.

Deniz, 49 yıl önce ölüme giderken “Kürt” diyebildi. Deniz, 49 yıl sonra “Kürt” olduğu için öldürüldü. Ama bugün katliamı kınayanların çoğu “Kürt” diyemedi. Hatta onlar Kürtlerin oyuyla koltuklarında oturan, Kürtlerin oyuyla seçilenlerdi, sadece “huzurumuz bozulmasın” diyebildiler.

Katliamdan sonra HDP, “Bir Deniz daha kaybetmeyelim” diye bu süreci durdurma çağrısı yaptı, Meclis içinde ve dışında olan tüm partilere görüşme telkininde bulundu. Şimdi 17 Haziran sonrası söylenecek her söz Denizlerin kanının kimlerin eline bulaştığının gösterecek. Her siyasal pratik, kimlerin katliama kapı aralığının ifadesi olacak.

Hangi kesimin ne diyecek az çok belli ama Fehime anne de boşuna demedi: “Kürtler hep ayaktadır.” Deniz, idam sehpasına giderken yoldaşından bir dal sigara istediğinde ve Deniz, her türlü tehdide rağmen HDP’yi açıp, işinin başına geçtiğinde de Kürt ayaktaydı.

O yüzden yan yana olma çağrısı, öyle koltuk sevdalılarıyla, üst siyasetinin kirliği içinde olanlarla, rant ve çıkar peşinde koşan muhaliflerle değildir.

Yan yana derken, bize düşen, başını taşa koyabilecek kadar hesapsız olanlarla, açken yoldaşına verenlerle, tokken aç olandan utananlarla, vurulan yoldaşını bırakmayanlar, mevziden geri adım atmayanlarla ve hiç büyümeyecek olanlarla yan yana gelebilmektir.

Kürt anaları çocuklarının adını Deniz koyarken, bize düşen, Denizlerin dalgası olabilmektir.




Önceki Haber
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan: Erdoğan ve Biden Kabil Havaalanı'nı Türkiye'nin korumasında uzlaştı
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.