Ana SayfaManşetKürt olmak hafifletici sebepse…

Kürt olmak hafifletici sebepse…


Sabiha Temizkan


Her gün yeni bir ağıda uyanıyoruz. Kürt olmanın bedeli var çünkü bu ülkede. Hatta bunu söylemenin bile bir bedeli var. Kürt olmaktan dolayı öldürüldüğümüzü söylediğimizde bile eleştiriliyoruz. Efendim her şeyi Kürt olmamıza bağlıyormuşuz, bu ülkede bütün muhalifler bu baskıları yaşıyormuş. Evet, elbette. Fakat Kürt olana Kürdün yanında durana ödetilen bedel hep daha ağır oluyor.

Kürt dövüldüğünde, Kürt tecavüze maruz bırakıldığında, Kürt işkence gördüğünde, Kürt öldürüldüğünde cümlenin başındaki “Kürt” hep failler için bir tahrik indirimi sayılıyorsa, Kürt olmak bu ülkede hafifletici sebep sayılıyorsa burada tam da Kürt olmakla ilgili bir sorun vardır.

İpek Er’i intihara götüren süreç de Deniz Poyraz’ın HDP binasına yapılan saldırıda katledilmesi de tam olarak Kürt olmalarıyla ilgili ve bu ülkede on yıllardır devam eden Kürt sorununun bir sonucu. Her iki olayda faillerin soğukkanlılığı da Kürt olmanın hafifletici sebep sayılmasından.

Her gün kürsülerden HDP’yi ve o partiye oy veren milyonları hedef alan, cezaevlerini Kürtlerle ve onları temsil eden siyasetçilerle dolduran iktidarın Deniz Poyraz’ın öldürülmesi karşısında sus pus olması, bu saldırıyı bırakın en üst perdeden hiçbir şekilde kınamaması bu katilleri yüreklendiriyor ve bundan artık kimsenin şüphesi yok. Tarım işçisi Kürtlere yönelik linçleri “birkaç öfkeli insanın saldırısı” olarak lanse ederseniz, HDP binalarına yapılan saldırıları “üç beş sarhoşun marifeti” olarak açıklarsanız bu ırkçı saldırılara zemin hazırlarsınız ve bütün bunlardan birinci dereceden sorumlu olursunuz.

Deniz Poyraz güpegündüz yasal bir partinin içinde öldürüldü. Sosyal medyada çok büyük bir tepki ve öfkeyle karşılanan bu olaya sevinen bir kesim de vardı ve kullandıkları dil oldukça tanıdıktı. “HDP terör yuvasıdır, kapatılsın” diyenlerin bu cümleyi nereden feyz alarak kurdukları hepimizin malumu. Tetiği çeken kadar onu bunu yapmaya götüren, Kürtlere yönelik ırkçılığı körükleyen iktidar da suçludur. O tetikçinin yargılanması hiç kimsenin yüreğini soğutmayacağı gibi bu ülkede on yıllardır kanayan bu yarayı da sarmayacak.

Sadece Deniz Poyraz’ın ailesinin yaşadıkları ile bu ülkedeki Kürt sorununu özetlemek mümkün. Poyraz ailesi 1990’lı yıllarda köylerine yönelik devlet baskısı sonucu İzmir’e göç etmek zorunda kalmış. Deniz Poyraz’ın üç kardeşi hala cezaevinde. Anne Fehime Poyraz 2012 yılında Dicle Haber Ajansı’na şunları anlatmış:

Mardin’de askerler tarafından sürekli işkenceye uğradık. Bir amcam işkencede sakat kaldı, bir diğeri hayatını kaybetti. Eşim, ailem, amcalarım, akrabalarım, herkes devletten 30 senedir işkence görüyor. Bu zulmün üstüne de 3 çocuğum tutuklandı. Amcalarımın yaşadığı zulmü şimdi çocuklarım görüyor. Artık bu zulüm bitsin. Artık yeter.

Poyraz ailesine yönelik baskılar göçten sonra da devam etmiş. 1994 yılında Kadifekale’deki evlerine yapılan baskında polislerin kaldıkları odanın kapısını kırarak eve girdiğini ve o sırada 6 aylık bebek olan oğlu Fehmi Poyraz’ın yaralandığını anlatan anne Poyraz, bebeği o haldeyken kendisinin gözaltına alındığını anlatıyor. Fehime Poyraz’ın bebeğini komşuları hastaneye götürüyor ve polis bebeğini hastaneye götürmek isteyen anneye “O yılanın yavrusu, büyüdüğünde o da bizi sokacak” diyor.

Poyraz ailesi, yıllardır “Kürt sorunu yok, terör sorunu var” diyenlerin utancı olmalı ve bu söylemlerle Deniz Poyraz’ın ölümüne sebep olanlar hesap vermelidir. Kürt olmak her türlü zulme hafifletici sebep sayılmadığında biz nefes alabileceğiz ve ancak o zaman adaletten bahsedebileceğiz.




Önceki Haber
72 Baro başkanından HDP'ye saldırı için ortak kınama açıklaması
Sonraki Haber
Atlantik Konseyi raporu: ABD etki alanını Çin'e kaptırıyor