Ana SayfaYazarlarHakan YurdanurKötü zamanlar

Kötü zamanlar


Hakan Yurdanur


Daha fazla kâr uğruna yıkmanın, yakmanın, değersizleştirmenin, yok saymanın, işgal etmenin, talanın… ilerleme olarak sunulduğu kötü zamanları yaşıyoruz. Çoğumuz bulunduğumuz durumu, yaşadığımız süreci değişmez vazgeçilmez olarak görme eğilimindeyiz. Üst üste verilen iki hayır cevabı durumu özetler nitelikte:

— Bu gidişattan memnun musun?

— Hayır

— Bu gidişat değiştirilebilir mi ?

— Hayır

Aslında bu iki “hayır”ı tersinden okursak her şeyi görüp bildiği halde eylemleriyle hiçbir şeyi değiştiremeyen ve değişmeyeceğine inanan insanların çaresizliğini görürüz.

Resme daha yakından bakalım. Şöyle başlayalım; insan soyut tarihsel ve toplumsal bağlarından koparılarak ele alınamaz. İçinde bulunduğu üretim ilişkileri ve biçiminden hem etkileme hem de etkilenme bağlamında ayrı değildir.
Kapitalist sistemde üretim insanların ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmaz. Yani önce ihtiyaçlar belirlenip sonra da belirlenen ihtiyaçlara göre üretim gerçekleşmez. Bunun tam tersi olur. Önce üretilir, ihtiyaçlar üretilene göre belirlenir. Bu da sahip olmayı gerektirir. Böylece sahip olmak insan olmanın önüne geçer…

Aşırı üretim demek ihtiyaçtan fazlasını üretmek demek değildir. Çünkü belirleyici olan ihtiyaçlar değil kârlardır. Aşırı üretim satılabilenden daha fazlasını üretmektir. Bu durumda da üretilen eşya onu üreten insandan daha değerli hale gelmekte.

Kullanmak için üretmek yerine değiştirmek (kâr elde etmek ) için üretim geçince alım – satım arasındaki bağda koptu. İnsan ürettiğini tüketemez hale gelip yabancılaştı. Yabancılaşma ile birlikte toplum ve birey arasındaki belirleyicilik yönü değişti. Kapitalizm öncesin de toplumdan bireye doğru olan işleyiş yönü kapitalizmle birlikte bireyden topluma doğru döndü. Birey sorunun çözümünü sistemi değiştirmek yerine kendini değiştirmede aramaya başladı. Böylece muhalefet etmenin de yönü değişti. Kutuplaştıran bir sistem olan kapitalizm de muhalefet bireyler arası rekabete indirgendi. Slogan netti: Sisteme değil bireye muhalefet et…

Gelecek hayallerinin bile pazarlandığı, alınıp satıldığı günlerdeyiz. Kültür endüstrisinin bize sattığı tatil, gezi, alışveriş, reklam, tv… paketlerine abone yaşıyoruz. Bize anlatıldığı kadarına inanıyor, inanmamız gereken şeylere neden inandığımızı pek sorgulamıyoruz.

Yanlış olduğunu, adaletsiz bir şekilde sürdürüldüğünü, uygulamaların kötü olduğunu görmek, gördüklerimizi biriktirmek, biriktirdiklerimizi bilgiye, bilgimizi deneyime, deneyimi mücadeleye dönüştürmek zorundayız… Mücadele ettiğimiz de kazanma garantimiz yok ama mücadele etmezsek kaybedeceğimiz garanti.

İyi ve doğru olan için yapılan mücadele sırasında teori pratik bir silaha dönüşür denmiş. Buna katılıyor ama bir ekleme yapmak istiyorum: Eğer bir teori dondurulur ve içi boşaltılırsa bir süre sonra karşıtına dönüşür. Oluşacak teori fetişizmini engellemek elimizde tuttuğumuz ve kendi gerçeğimizi yansıtan aynayı hangi yöne çevirdiğimiz, olaylara ve olgulara nereden baktığımız ile orantılı olacaktır.

Evet, kötü zamanlardan geçiyoruz. Kârın özelleştirilip zararın sosyalleştiği bir dönemdeyiz. İnsanların farklı düşünmek, yaşamak, üretmek, tüketmek, paylaşmak, bölüşmek gibi alternatiflerinin olduğunu hatırlamaları gerek. Bu hatırlama gerçekleri kavrama konusunda ki en büyük yardımcımız olacaktır.

Bernard Shaw ‘ın sözü ile bitirelim: Gerçekleri biliyorsanız yalanları dinlemek eğlencelidir.




Önceki Haber
Çorum'da Urfalı mevsimlik tarım işçilerine bıçaklı saldırı
Sonraki Haber
Mevcut en güncel haber.