Her seçim önemlidir, her seçim ülkenin siyasal çizgisini belirler. Bu açıdan her seçim, bir seçimdir, tercihtir ama geriye dönüp baktığımızda bazı seçimlerin ülkelerin siyasal tarihlerinde önemli kırılma anlarına denk geldiklerini de görürüz. Mesela 1908 seçimleri, 1950 seçimleri, 1965, 1991 ve 2002 seçimleri gibi.
Yanlış anlaşılmasın, bir kez daha söyleyeyim. Seçim, seçimdir. Örneğin 1908 seçimlerinin – ki bu tarihlerdeki seçimler için tek bir günü işaret etmek mümkün değil. O tarihlerde bir seçim, bugünle kıyaslandığında çok ama çok uzun süren bir süreç- öncesindeki 1877 yılı ilk aylarında yapılan seçimlerden yada sonrasındaki 1912 (Nisan-Ağustos) seçimlerinden daha önemli ya da daha önemsiz olduğunu söyleyemeyiz. Ama bazen bir seçim, toplumda tarihsel süreçte birikmiş enerjinin açığa çıktığı, patladığı bir “vaka”; nicel değişimin nitel değişime dümen kırdığı bir ana da denk gelebilir. İste böylesi dönemlerde sanki tüm o değişimin yükünü, faturasını, artısını, eksisini… o seçimlere yükleyiveririz. Önemli olan asla ve kat’a “o” seçim değildir; ama yıllardır biriken değişim yükü o seçimlerde patlayıverir. Biz sanırız ki her şey tam da “o” seçimin yüzünden oldu; ama doğru değildir, aslında o seçim de diğerleri gibi sadece bir seçimdir.
33 yıllık İstibdat’ın yükünü analiz etmeden 1908 seçimlerini; 27 yıllık Tek Parti Dönemi uygulamalarını ve koskoca bir İkinci Dünya Savaşı’nı analiz etmeden 14 Mayıs 1950 seçimlerini; dünyanın ve Türkiye’nin kabuk değiştirdiği 1960’lı yılları konuşmadan 10 Ekim 1965 seçimlerini; 12 Eylül Darbesi’ni konuşmadan 20 Ekim 1991 seçimlerini; Tansu Çiller ile başlayan devlet terörü, infazlar, suikastlar, Susurluk ve 28 Şubat’ı düşünmeden de 3 Kasım 2002 seçimlerini düşünebilir miyiz? Bu listeye başka seçimler eklenemez miydi ya da şu anda zikretmediğim diğer seçimler için de benzer şeyler söylenemez miydi? Elbette, elbette… Ama işte siz de kabul edersiniz ki bazı seçimler tabir-i caizse diğerlerine göre “primus inter pares” diğerlerine göre “daha fazla seçim”dir. O seçimlere bu “eşitler arası birinci” (primus inter pares) rolünü veren de toplumsal kırılma, dönüşüm anlarına denk gelmeleri, o anlara eşlik etmeleri.
Daha henüz tam olarak ne zaman olacağını kestiremezsek de 2023 seçimlerinin de böyle bir seçim olacağı ayan beyan.
Seçimler ne zaman?
Vallahi ben de bilmiyorum! Siyasi parti kulislerine girip/girebilip çıkmışlığım olmadığından, TBMM Lokantası’na yıllar, yıllar var ki adım atmış olmadığımdan, iktidar ya da muhalefet partisi liderleriyle kahvaltıda veyahut da geç saatte otel lobilerinde buluşacak kadar önemli birisi olmadığımdan kulağıma bir haber üflenmiş değil; kimse de benimle, -ne yazık ki- (politik gıybetin medyadaki kibar adlandırmasıyla) “off the record” bir bilgi paylaşmıyor. Lakin tüm bunlar seçim tarihi üzerinde spekülasyon yapmamıza mani değil. Öncelikle soruyu ikiye ayırmak gerekiyor. Seçimler erkene alınabilir mi, erkene alınırsa yaklaşık olarak ne zamana alınır.
Erken seçim mukadder mi?
Erken seçim konusunda çok da fazla tartışacak bir husus yok. Yok, çünkü bu kararın alınabilmesinin iki yolu vardı; biri tıkandı, ötekini de bilmiyoruz. Şöyle ki;
Erken seçime gidebilmenin ilk yolu Cumhur İttifakı’nın teklifi ve Millet İttifakı ve/ya HDP’nin kabulüyle bir seçim kararının alınmasıdır; daha doğrusu alınmasıydı. MHP’nin son anda Erdoğan’a rest çekerek Türkiye’yi seçime götürmesi gibi bir ihtimâl olmadığı gibi, Erdoğan’ın AKP aracılılığıyla TBMM’ye seçim kararı aldırması gibi bir olasılık da söz konusu değil. Değil çünkü, Cumhur İttifakı’nın TBMM’deki kalibresi bu kararı almaya kâfi değil, böylesi bir karar ancak ve ancak CHP ve müttefiklerinin rızasıyla vârit olacaktır. AKP ve MHP’nin Millet İttifakı’nı dışarıda bırakarak HDP’nin desteği ile bir erken seçim kararı almaları ise yılardır yürüttükleri “HDP’yi ötekileştirme politikası”na son vermelerini gerektirecektir ki ne AKP’nin ama asıl da MHP’nin bu düşmanlaştırma politikalarından vazgeçmeye niyetleri vardır.
Mühürsüz Referandum (2017) sonrasındaki mevcut prosedürlere göre (Anayasa’nın 116 Maddesi), erken seçim için Meclis’in beşte üç çoğunluğu -360 mebus- gerekmekte. TBMM’nin politik ahvâli ise buna uygun değil: AKP’nin 286, MHP’nin ise 47 milletvekili bulunuyor; yekunu 333 eder. Karar için 27 elin daha kalkmasına ihtiyaç var. Yani bir seçim kararı alınacaksa muhalefetin de evet demesi şart. Deniz Zeyrek Sözcü gazetesindeki köşesinde Kılıçdaroğlu’na bu konuyu sorduğunu ve Kemal Bey’in bu karara destek olmayacaklarını söylediklerini aktarıyor. Velhâsıl-ı kelâm, artık bu yol kapanmıştır; ihtimâl dahilinde değildir. Muhalefetin seçimleri sadece iki ay erkene aldırmaktan bir çıkarı olmayacağı için fikirlerini değiştireceklerini düşünmek de -görünür gelecekte- anlamlı değil.
Geriye tek bir yol ve bir tek ihtimâl kalıyor: Erdoğan’ın bizzat Anayasa’nın 116 Maddesine dayanan “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” şeklindeki yetkisini kullanarak TBMM’yi feshetmesi ve yeniden aday olması.
Böyle bir kararı da muhalefetin engellemesine imkân yok; mevcut Anayasa Erdoğan’a bu yetkiyi vermekte. Konunun muhalefet tarafından Anayasa Mahkemesi’ne taşınacağını düşünmek bile komik; zira hukukî olarak da mümkün değil. Erdoğan’ın fesih yetkisini kullanmasının akabinde Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim kararı alarak yeni seçim için bir takvim belirlemesi kararı Anayasa Mahkemesine götürülebilecek bir karar değildir. Anayasa’nın 79. Maddesi “Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurul[amayacağını]” belirtmektedir.
Sonuç olarak ortada “erken seçim senaryoları” falan yok. Elimizde bu konu ile ilgili bir bardak suda fırtına kopartmamıza imkân verecek iki ihtimâl bile yok; daha önce de dediğim gibi, zaten topu topu iki ihtimal vardı, artık o da kalmadı: Millet İttifakı bileşenleri TBMM’ye getirilecek erken seçim kararına destek vermeyeceklerini beyan ettiler. Geriye sadece Cumhurbaşkanı’nın fesih yetkisi kalıyor. Lâf ü güzâf derken de bunu söylemeye çalışıyorum işte.[1]
Seçimler zamanında yapılabilir mi ya da Erdoğan üçüncü defa aday olabilir mi?
Seçimlerin zamanında yapılıp yapılamayacağı tartışması, Erdoğan’ın üçüncü defa (yada ikinci defa) aday olup olamayacağı tartışmasının yapışık ikizi gibi. Zaten sorun da “Önümüzdeki seçimlerde Erdoğan kaçıncı defa Cumhurbaşkanı adayı olacak?” sorusu etrafında kilitlenmiş durumda. E, bunda ne var üçüncü defa aday olacak dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız toplumun kahir ekserisi de böyle düşünüyor zaten: Erdoğan 2014’deki ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmuş geçerli oyların %51,79’unu (21.000.143) alarak cumhurbaşkanı seçilmişti. 2018’de de aday olan Erdoğan bu kez oyların %52,38’sini (25.436.238) alarak cumhurbaşkanı seçilmişti. Bu güne kadar iki kere aday olan Erdoğan’ın üçüncü kez aday olması da Anayasal olarak mümkün görünmemektedir. Anayasa hükmü şöyledir:
Madde 101 – (Değişik: 21/1/2017-6771/7 md.) Cumhurbaşkanı, kırk yaşını doldurmuş, yükseköğrenim yapmış, milletvekili seçilme yeterliliğine sahip Türk vatandaşları arasından, doğrudan halk tarafından seçilir. Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.
Bu görüşün AKP çevrelerinden de Erdoğan’a iletildiğini söyleyebiliriz. TV5 kanalında Mustafa Yılmaz’ın konuğu olan ve bir dönem Erdoğan’a Hukuk Danışmanlığı da yapan Prof. Dr. İzzet Özgenç dahi, “AK Parti’nin yönetiminden üst düzey yöneticiler[in onun] bu konuda görüşü[n]ü aldı[k]lar[ını]” belirterek “Ben görüşümü paylaştım. Hukukçuyum, hukukçu olarak görüşüm o anayasal düzenleme açık nettir. Cumhurbaşkanlığı seçimi normal zamanında yapılacaksa, Sayın Cumhurbaşkanımız aday olamaz. Çünkü 2 defa üst üste cumhurbaşkanı adayı olmuştur, cumhurbaşkanı seçilmiştir. Üçüncü bir defa seçilmesine anayasa engeldir. Meclis 360 oyla erken seçim kararı alırsa ancak o zaman Erdoğan aday olabilir.” der.[2]
Erdoğan’ın bu seçimlerde tekrar aday olabileceğini, çünkü bu seçimlerin onun üçüncü değil, ikinci adaylığı olduğunu söyleyenlerin argümanı ise Türkiye’de 2017 yılında yapılan anayasa değişikliği ile kabul edilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Bu görüşe göre Anayasa Değişikliği “yeni bir sistem” getirmiştir; Erdoğan’ın 2014 seçimleri eski sistemdeki adaylığıdır ve o orada kalmıştır; Erdoğan “ilk defa” 2018 seçimlerinde “yeni sisteme göre” aday olmuştur ve 2023’teki adaylığı da onun “üçüncü” değil, “ikinci” adaylığıdır.
Konuya ilişkin Euronews’e değerlendirmede bulunan eski Anayasa Mahkemesi Raportörü Prof. Dr. Osman Can[3], hukukî açıdan mevcut cumhurbaşkanlığı müessesesinin referandum öncesi cumhurbaşkanlığı müessesesinin devamı olduğunu düşünüyor ancak teknik olarak net bir durum olmadığını ekleyerek şunları söylüyor:
Şu an içinde bulunduğumuz sistem zaten demokratik bir sistem değil ve hukukun metodolojiye uygun bir şekilde yorumlanıp uygulanmasına müsaade etmiyor. Aynı şekilde uyuşmazlıklarda karar verecek olan merciler bütünüyle yürütmenin kontrolünde. Öncelikle bu parametreleri koymamız lazım. Hangi yorumu yaparsak yapalım o yorumun bu çerçeve içerisinde anlamlandırılması lazım… Teknik bir hukuk meselesi olarak değerlendirdiğimizde konu açık ve net değil. ‘Erdoğan’ın adaylığını koyması imkansızdır ve bu anayasaya tamamen aykırıdır’ demek zor. Yani metodoloji ile incelenmesi ve yorumlanması gerekiyor. Ama başta dediğim gibi ortada hukuk yoksa neyi nasıl yorumlayacağız bunu hatırda tutmak zorundayız…Eskiden kalan kurumların meşruiyeti kullanılmak, devam ettirilmek istenmiş ve o yüzden cumhurbaşkanlığı denilmiş. Yoksa bu bir başkanlık sistemi aslında ama eskinin alışkanlığı ve meşruiyeti devam etsin denilmiş. Devam etsin diyorsanız zaten o zaman kesinti yoktur. Bu nedenle devam etmiş olduğunu kabul etmek sanki daha hukuki akla yatkın gibi geliyor.”
Adalet “Müdürü” Bekir Bozdağ[4]ise konu ile ilgili olarak “Anayasa ne diyor, cumhurbaşkanı seçimi statüsü, değişikliği ilk seçimde yürürlüğe girer. Bu değişikliğe göre Başkan Erdoğan ilk defa 2018’in 24 Haziran’ında seçildi. 2 defa seçilemez kuralı burada işlemeye başlıyor.” dedi/dedirttirildi.
Takvim çok kötü!
Erdoğan kendi hukukçularının “görüşlerini” daha doğrusu hukukun arkasından dolanma planlarını yürürlüğe sokar da seçimlerin normal zamanda (18 Haziran 2023) yapılmasına ve aday olmaya karar verir mi bilinmez. Bilinmez demem boşa değil, İyi Parti Yüksek Seçim Kurulu Temsilcisi avukat Mustafa Tolga Öztürk’ün aktardığına göre, Liberal Demokrat Parti Yüksek Seçim Kurulu’na “Cumhurbaşkanının üçüncü defa adaylığı için hangi koşulların gerçekleşmesi gerektiği” hakkında görüş almak istemiyle başvurmuş ama “Yüksek Seçim Kurulu, Liberal Demokrat Parti’nin; Cumhurbaşkanının üçüncü defa adaylığı için hangi koşulların gerçekleşmesi gerektiği hakkında görüş istemini, seçim takviminin henüz açıklanmadığı gerekçesiyle ‘Görüş verilmesine yer olmadığına’ karar ver[miştir.]”
2023 Ocak ayı sonunda görev süresi dolacak olan YSK Başkanı Muharrem Akkaya’da DW’dan Alican Uludağ’a[5] yaptığı açıklamalarda, Erdoğan’ın seçilme yeterliliği ile ilgili olarak “Bu konuyu anayasa hukukçusu olan, güvendiği bir arkadaş[ıy]la istişare etti[ğini], Araştırdı[ğını]. Bir kanaati[nin oluştuğunu.]” söyledikten sonra bu kanaati açıklamanın ihsas-ı rey sayılacağını belirterek adaylıkla ilgili soruları cevaplamaz.
Kimse bu konuda görüş açıklamak istemese de 18 Haziran tarihi birkaç açıdan zor bir tarih. Bir kere gelecek yıl Kurban Bayramı 29 Haziran tarihine denk gelmekte. Eğer seçimler normal süresinde (18 Haziran) yapılır ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri de ikinci tura kalırsa -ki buna neredeyse kesin gözüyle bakılmakta- cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunun Anayasa’nın 101. Maddesi gereğince “…bu oylamayı izleyen ikinci pazar günü ikinci oylama yapıl[ması]” yani 2 Temmuz 2023’te yapılması anlamına gelmekte.
Yani seçimler normal zamanında gerçekleştirilirse ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci tura kalırsa bu, seçim sürecinin Kurban Bayramı içinde kalmasını da zorunlu kılacaktır. Ekonomik krizin etkilerinin her gün biraz daha fazla hissedildiği bir ortamda iktidarın bayram zamanında seçimlere gitmek istemeyeceğini düşünebiliriz.
Kurban Bayramı’ndan daha zorlu bir tarih ise üniversite sınavı takvimi: ÖSYM sınav tarihini tam da seçimin yapılması gereken tarih olarak açıklamış ancak daha sonra “ÖSYM, sınav ve 2023 seçim tarihinin denk gelmemesi için harekete geç[erek] Yayımlanan 2023 sınav takvimi[ni], bu nedenle geri çek[miş]. ÖSYM, 2023 sınav takvimini kurumun tüm resmi sosyal medya hesaplarından ve internet sitesinden kaldır[mıştı.]”[6]
Malum, bu konudaki bir belirsizlik bile sınava girecek milyonlarca öğrencinin ve onların aile ve yakınlarının sinirlerini germeye yetecektir.
Başka bir alternatif ?
Var elbette! Kılıçdaroğlu’nun da dile getirdiği Erdoğan’ın aday olmayabileceği formülü -Erdoğan’a çok yakın isimlerden Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi 21.06.2022’deki yazısında[7] dalga geçse de- o kadar da kurusıkı değil. Kılıçdaroğlu bu fikri yakın zamanda da tekrarladı ve “Erdoğan[ın] seçimi kaybedeceğini anlarsa adaylıktan çekilebil[eceğini]”[8] belirtti.
Kılıçdaroğlu devamen Erdoğan’ın “Seçim kaybetmek isteme[yeceğini]… Seçimi kaybettiğini anladığı an ‘Ben seçime girecektim ama YSK izin vermedi’ diyece[ğini]” belirterek: “Ama halk mağduriyet yaratamayacak çünkü YSK’nın onun emrinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu ülkede yaşayan herkes Erdoğan’ın hangi hakimin hangi kararı vereceğini gayet de iyi bilir. Arzu ettiği zaman o hakim arzu ettiği kararı vermiyorsa onu başka bir yere sürer yerine yeni bir karar alabilir.” der.
Hep birlikte düşünelim: Aday olmayarak Mağdur ama Mağrur (Eski) Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı olarak yoluna devam etmek Erdoğan için pek de kötü bir alternatif midir?
Keyifli Pazarlar, güzel ve özgür bir Türkiye özlemiyle, iyi yıllar dileklerimle!
[1] Yazının bu kısmı için Bkz. Mete Kaan Kaynar “Bir lâf ü güzâf: Erken seçim tartışmaları” Gazete Duvar, 12.12.2022 https://www.gazeteduvar.com.tr/bir-laf-u-guzaf-erken-secim-tartismalari-makale-1593165
[2]Orhan Uğuroğlu. “İşte Erdoğan’ın 3. kez aday olabilmesinin yolu”Yeniçağ, 08.10.2022, https://www.yenicaggazetesi.com.tr/iste-erdoganin-3-kez-aday-olabilmesinin-yolu-585170h.htm
[3] Sertaç Aktan. “Erdoğan üçüncü kez cumhurbaşkanı adayı olabilir mi? Hukukçular ne diyor?” Euronews, 03.07.2022 https://tr.euronews.com/2021/09/07/erdogan-bir-kez-daha-cumhurbaskan-aday-olabilir-mi-uzmanlar-yan-tlad
[4] BİA (Haber) “”Erdoğan’ın 2023’te ikinci adaylığı olacak, aday olmasında engel yok”” BİA, 25.06.2022, https://m.bianet.org/bianet/siyaset/263764-erdogan-in-2023-te-ikinci-adayligi-olacak-aday-olmasinda-engel-yok
[5]Alican Uludağ“YSK Başkanı: Erdoğan’ın adaylığı konusunda çalışma yaptırdım” DW, 19 Aralık 2022 https://www.inspiredminds.de/tr/ysk-ba%C5%9Fkan%C4%B1-erdo%C4%9Fan%C4%B1n-adayl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-konusunda-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fma-yapt%C4%B1rd%C4%B1m/a-64144840
[6]NTV (Haber), “YKS ne zaman, hangi ayda yapılacak? (2023 ÖSYM YKS sınav tarihi)” NTV, 23.12.2022, https://www.ntv.com.tr/egitim/2023-yks-ne-zaman-yapilacak-osym-takvimine-gore-universite-sinavi-tarihleri-belli-oldu-mu,5mr3ttUzDkyqqwtTw06ehw
[7] Abdülkadir Selvi, “Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmayacak mı” Hürriyet, 21.06.2022
[8]Ayşe Sayın “Kılıçdaroğlu: Erdoğan seçimi kaybedeceğini anlarsa adaylıktan çekilebilir” BBC- Türkçe 26.12.2022 https://www.bbc.com/turkce/articles/c2ev3eyl028o
Mete Kaan Kaynar kimdir?
1972 yılında Ankara’da doğan Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar, Hacettepe Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını aynı bölümde tamamladı. Çalışmalarına bir süre Westminster Üniversitesi, Centre for Study of Democracy’de misafir araştırmacı olarak devam etti. Halen Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
Türkiye siyasî hayatı ve kurumlarının yapısı, tarihsel dönüşümü, işlev ve işleyişlerini konu edinen çeşitli makale ve kitapların yazarlık ve editörlüklerini yapmıştır. Bunun yanında muhtelif gazete, dergi ve haber platformlarındaki güncel yazılarına da devam etmektedir.
Mete Kaan Kaynar, Ankara Dayanışma Akademisi Kooperatifi (ADA), Bilim, Sanat Eğitim, Araştırma ve Dayanışma Derneği (BİRARADA), Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) 5 Nolu Şube ve Özgür Üniversite gibi kuruluşların gönüllüsü, Devrim Deniz, Umut Nazım ve Ekin Eylem’in babasıdır.