Türkiye’nin kredi risk primi 700 baz puanı aştı. Reuters’a konuşan uzmanlara göre Merkez Bankası net döviz rezervleri ‘büyük ihtimalle ekside’. 14 Mayıs’tan bu yana TL de dolar karşısında yüzde 1,28 değer kaybetmiş durumda. Seçim sürecindeki ekonomik tabloyu “3 Perdeli trajedi” başlıklı yazısıyla aktaran iktisatçı Hayri Kozanoğlu, “Seçim sonrası ekonominin bir ödemeler dengesi krizine sürüklenme olasılığı çok yüksek” değerlendirmesinde bulundu ve ekledi: 28 Mayıs’ta son bir şansımız kaldı. Ne olur bu fırsatı kaçırmayalım!
Türkiye’nin kredi risk primi CDS, 14 Mayıs seçimlerinin ardından yükselmeye devam ediyor.
Hafta başında bankalar arası piyasada dolar/TL ilk kez 20 seviyesinin üzerini görürken, Türkiye’nin kredi risk primi de bir eşiğin daha üzerine atladı.
CDS 700 baz puanı aşarak Ekim 2022’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı.
Seçimlerin ilk turu öncesinde 12 Mayıs’ta Türkiye’nin kredi risk primi 505 baz puan seviyesinde kapanmıştı.
Reuters’a konuşan beş bankacılık sektörü uzmanı, Merkez Bankası’nın brüt döviz rezervlerinin geçen hafta 3,5 milyar dolar azaldığını, net rezervlerin büyük ihtimalle 2002’den bu yana ilk defa eksiye düştüğünü hesapladı.
Bu net döviz rezervi hesaplamasına, diğer ülkelerle yapılan swap anlaşmaları dahil.
Merkez Bankası’nın haftalık verileri perşembe günleri yayımlanıyor.
Geçen hafta yayımlanan önceki haftaya dair verilerde, brüt döviz rezervlerinin bir haftada 9 milyar dolar azaldığı görülmüştü. Net rezervlerde de sert bir düşüş yaşanmıştı.
Türk Lirası (TL) ise 14 Mayıs’ta gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinden itibaren dolar karşısında yüzde 1,28 değer kaybetmiş durumda.
İktisatçı Hayri Kozanoğlu, Cumhurbaşkanı Seçimi’nin ikinci tur oylamasına sayılı günler kala ekonomideki tabloya “3 Perdeli trajedi” başlıklı yazısında dikkat çekti.
1. Perde
BirGün gazetesinde yer alan yazısında “Aslında seçim sonuçlarının yüzlerini güldürmesine karşın AKP’nin ekonomi yönetimi aciz durumda. 28 Mayıs’a kadar durumu idare edebilmek için debeleniyor. Adeta 3 perdeli bir trajedi yaşanıyor” ifadelerini kullanan Kozanoğlu, birinci perdede ekonomi yönetiminin seçimlerden önce döviz kurunu yatay tutmaya çalıştığını yazdı.
Kozanoğlu, “Doların 20 TL’nin altında kalması hem döviz üzerinden ekonomik istikrar algısını güçlendirecek, hem de kur geçişkenliği yoluyla enflasyonun daha da sıçramasını engelleyecekti” diye belirtti.
Ekonomi yönetiminin kurları zapt etmek için rezervlerden yoğun satışlar yaptığını hatırlatan Kozanoğlu, “İlk tur seçimler sonrası net döviz rezervlerinin 2,3 milyar dolara kadar gerilediği anlaşıldı. Yani artık tüketilecek cephane de kalmamıştı. ‘Dost’ ülkelerden, başta Katar 15, BAE 5, Suudi Arabistan 5, Çin 6 gelmek üzere swap ve döviz depo mevduatı yoluyla gelen dövizler de durumu kurtarmaya yetmemişti” diye belirtti.
2. Perde
Hayri Kozanoğlu, ikinci perdede ise dövizin tutulması için tek yol kaldığını ve bunun için de “İnsanların TL’ye ulaşmasının önünü kapatıp, döviz ve altına yönelmesini engellemek” olduğunu ifade etti.
Bu doğrultuda kredi kartından nakit avans çekimi ve kredi kartı ile kuyum alışverişi ve kredili mevduat hesabı kullanımı (KMH) sınırlandırıldı. Kredi büyümesine göre menkul kıymet tahsisine yönelik düzenleme de ağırlaştırıldı. Böylelikle bankalar canhıraş devlet tahvili alımına koyuldular. İki yıllık tahvilin faiz oranı yüzde 8’e inerken, 2 yıllık eurobond faizleri yüzde 11’e dayandı. TL borçlanmanın dolar borçlanmadan daha ucuz olması gibi garip bir durum ortaya çıktı.
Bu durum sonucu döviz alımlarının hız kestiğini belirten Kozanoğlu, “Kredi kıtlığı (credit crunch) denilen olgu gözlenmeye başladı. Bu arada TL’ye sıkışılınca borsaya da yoğun satışlar geldi. Endeks 4 işgününde 4.796’dan 4.501’e, yüzde 6.2 düşüş kaydetti” diye yazdı.
3. Perde
Yazısının ‘Üçüncü perde’ bölümüne “Bu durumun vahameti görülünce de Merkez Bankası 19 Mayıs bayram filan demeyip hem kredi avans çekimi, hem de menkul kıymet tesisi kararlarını kaldırdı. KOBİ’lere yönelik ihracat kredileri ve konut kredileri de uygulamadan muaf tutuldu. Bu da ekonomi yönetiminin ne denli kararsız ve çaresiz olduğunu kanıtlıyor” diyerek başlayan Kozanoğlu, yazısını şöyle sürdürdü:
28 Mayıs’a giden önümüzdeki haftada tekrar dövize yönelim olmasını, çarşının karışmasını, Merkez Bankası ve BDDK’nın şimdi öngöremediğimiz geçici önlemler almasını bekleyebiliriz. İkinci tur seçimi öncesi yaşanacak 5 işgünü belli ki iyice sarsıntılı geçecek.
Yazısında 1 yıl içinde ödenmesi gereken 203.3 milyar dolar dış borç bulunduğunu hatırlatan Kozanoğlu, “Bunun 39.3 milyar doları son dönemlerde oluşan MB’nin ‘dost’ ülkelere her an geri çağrılabilecek, bir anlamda ülkeyi rehin bırakan borçları. Bunu en son 54.2 milyar dolarda seyreden cari açıkla toplayınca ülkenin önümüzdeki bir yılda 257.5 milyar dolar dövize gereksinimi bulunuyor” diye belirtti.
‘28 Mayıs’ta son bir şansımız kaldı’
315.8 milyar dolarlık bir döviz varlığının ortaya çıktığına ve ‘korkunç bir dolarizasyon eğilimi’ olduğuna dikkat çeken Kozanoğlu, yazısını şu sözlerle noktaladı:
Ne yazık ki seçim sonrası ekonominin bir ödemeler dengesi krizine sürüklenme olasılığı çok yüksek. İkinci tur sonrası bir çıkış planının, ekonomiye orta vadede istikrar kazandıracak bir yol haritasının liyakat sahibi, kalibreli ekonomi kadrolarınca ortaya konulamaması halinde bizleri daha da zor günler bekliyor.
Trajedilerde hikaye, kahramanın hatalarını kabul etmesi, yaşananların sorumluluğunu üstlenmesi yani yenilgisiyle sonuçlanır. Bizde ise bir katarsis yani sorumlunun ruhunu kötülüklerden arındırması çabası görülmediği gibi, tam aksine şimdiye kadar haksızlıklar, adaletsizlikler, yolsuzluklar ödüllendirildi. İlahi adaletin tecellisi, trajedide taşların yerine oturması için 28 Mayıs’ta son bir şansımız kaldı. Ne olur bu fırsatı kaçırmayalım!