Romanlar, pek çok temel sosyal hizmet alanında olduğu gibi polis karakollarında ve adliye salonlarında da ayrımcılıkla karşılaşıyor. Adalete erişim başlı başına bir sorun; Romanlar hem işkence ve kötü muamele iddialarının cezasızlıkla sonuçlanacağı endişesini taşıyor, hem de haklarını yeterince bilmiyor. Karşılaştıkları sorunların hiç gündem olmaması bile yaşadıkları ayrımcılığın veciz bir göstergesi.
Geçtiğimiz yıl, Mayıs ayının son günü, İstanbul’da Romanların yaşadığı bir mahalledeki sokak düğünü, polis tarafından daha gün batmadan sonlandırılmak istendi.
Polis, düğünün davetlilerinden Resul Bayır’a düğünü bitirmelerini söyledi, kendisinin düğün sahibi olmadığını ifade eden Resul Bayır düğünün apar topar sonlandırılmasının ardından, polis tarafından keyfi şekilde gözaltına alındı.
Bayır’ın oğlu ve akrabaları da onun peşinden karakola gitti. Ardından Ataşehir Mustafa Kemal Mahallesi’ndeki karakolda yaşananlar pek kimseyi şaşırtmayacak cinstendi:
Sizin Allah’ınız yok, vatanınız yok, size kim olduğunuzu göstereceğim, esmer vatandaş, Alevi, Çingene…
Bir polis, Resul Bayır’a Roman olduğunu işte böyle hatırlattı.
Resul Bayır ve oğlu Hüseyin’in götürüldüğü Ataşehir karakolu, yüksek güvenlikli şekilde dizayn edilen kalekollardan biri… Bu kalekollarda terör, güvenlik, asayiş, özel harekât ve çevik kuvvet şube personelleri arasından seçilerek oluşturulan özel ekipler görev yapıyor. Baba-oğul o gün karakoldan ağır şiddet görmüş halde çıktı; ırkçılığa, işkenceye, hakarete maruz kalmışlardı. Şikayetçi olmak istediler, Hüseyin Bayır’ın gördüğü (ve TİHV tarafından da raporlanan) işkenceyle ilgili soruşturma, alışılageldiği üzere kısa süre içinde takipsizlik kararıyla sonuçlandı.
Savcılık ise düğüne davetli Romanların kendi aralarında kavga ettiklerini, Bayırlar’ın da o sırada yaralandıklarını iddia ederek, işkence şikayetini boşa düşürüp aile hakkında Cumhurbaşkanına hakaret ve kamu görevlilerine direnmek suçlarından soruşturma başlattı ve ardından dava açıldı.
Sadece Bayır Ailesi değil Roman kimliği de yargılanıyor
Romani Godi (Roman Hafıza Çalışmaları Derneği) ile ERRC (Avrupa Roman Hakları Merkezi) tarafından takip edilen davanın ilk duruşması dün İstanbul Anadolu 31. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Şikayetçi polislerin katılmadığı duruşmada Romani Godi ile birlikte Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nden temsilciler, aile yakınları ve 12 avukat hazır bulundu.
Resul Bayır savunmasını “Kimseye direnmedim, ne dedilerse yaptım, işkence gördüm, hakkımdaki iddiaları reddediyorum” diyerek bitirdi. Avukatlar ise soruşturma dosyasındaki eksikliklere ve hukuka aykırılıklara dikkat çekerek “Deliller eksiksiz olarak toplansaydı müvekkillerimiz sanık değil, mağdur sıfatıyla burada olacaklardı” dedi.
İşkence ve eziyet iddialarının bu davanın konusu olmadığını söyleyen duruşmanın hakimi, SEGBİS’in (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) kurulmaması gerekçesiyle avukatlardan savunmalarını kısa tutmalarını talep etti ve yoğun katılım nedeniyle ancak bir sonraki duruşmada SEGBİS’in hazır edileceği belirtildi. Polislerin zorla getirileceği bir sonraki duruşma, 7 Haziran günü saat 10’da…
Romani Godi adına ailenin avukatlığını üstlenen Suzan Vargün, davada sadece Bayır Ailesi’nin değil Roman kimliğinin de yargılandığını söylüyor:
Üstlendiğimiz bu dosya, aslında Sulukule’deki kentsel dönüşümle ilgili davalardan bu yana, Romanların hakkını aradığı, emsal olacak nitelikte ilk dava… Bu davada sadece Bayır Ailesi değil, Roman kimliği de yargılanıyor, bu aile Roman kimliğinden dolayı işkenceye uğruyor. Bu davanın aynı zamanda diğer insan hakları örgütlerinin Roman meselesine daha fazla eğilmesine, dayanışmaya da vesile olmasını diliyoruz. Çünkü başvurucular da kendilerini yalnız hissediyor, zaman zaman endişe duyabiliyor. Polislerin aileye dolaylı yoldan ulaşıp, (bizim TİHV’den aldığımız işkence raporunu kastederek) ‘işkence raporu da almışsınız, ben sizin yerinizde olsam bu raporlarla başka ülkelere iltica başvurusu yaparım’ dediğini biliyoruz.
Cezaevinde şüpheli ölüm soruşturması
Romani Godi’nin üstlendiği tek dava Bayır Ailesi davası değil. Dernek Ağustos 2022’de cezaevinde şüpheli şekilde hayatını kaybeden Mehmet Bozan dosyasının adli süreçlerini de takip ediyor. Avukat Vargün, Mehmet Bozan’ın ya uğradığı şiddet nedeniyle veya ihmalkârlık sonucu hayatını kaybettiği ihtimalleri üzerinde durduklarını söylüyor:
Cezaevinde verem hastalığına yakalanan Mehmet Bozan, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’ne (CİSST) ve ailesine yazdığı mektuplarda Roman olduğu için ayrımcılığa uğradığını, ceza infaz memurları tarafından işkenceye maruz bırakıldığını, sağlık hakkına erişemediğini ve engelli raporu almasının engellendiğini, kendisine tecrit uygulandığını, havalandırma hakkı başta olmak üzere haklarını kullanamadığını, gönderdiği mektupların değiştirildiğini ve hücrede işkenceye uğradığını belirtiyor. Mehmet Bozan Keskin T Tipi Cezaevi’nde 8 Ağustos 2022 tarihinde şüpheli şekilde hayatını kaybediyor. Mehmet Bozan’ın hayattayken yaşadığı işkencelerin ve işkence veya ihmal sonucu hayatını kaybettiğine yönelik iddiaların basına yansımasının ertesinde Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce etkin bir soruşturma başlatılmadan işkence iddiaları reddediliyor. Halihazırda idari ve adli soruşturma süreci başlamadı, biz elimizdeki mektuplar ve bilgiler ışığında talepte bulunmaya, edindiğimiz bilgileri soruşturma dosyasına sunmaya devam ediyoruz.
Romanlar medyada da mecliste de görünmez gibi
Avukat Suzan Vargün, derneğin kentsel dönüşüm nedeniyle barınma hakkı elinden alınan Roman ailelerin dosyalarını da takip ettiğini, hukuk mücadelesinin ve dayanışmanın Romanları güçlendirdiğine de vurgu yapıyor:
Romanların, yaşadıkları mahallelerdeki kentsel dönüşümle ilgili sözleşmelerin imzalanması aşamasında bir hak ihlali yaşamamaları için hem bakanlık hem de belediye ile mahallelinin temsilcisi olarak görüşüyoruz. Elimizde epeyce dosya var. İnsanların başvurularının olumlu sonuçlandığını gördükçe güçlendiklerini fark ediyoruz. Biz devletin Roman eylem planları yapıp bunları uygulamamasına çok alıştık ama bu durumu kanıksamak da istemiyoruz. Hem hukuki mücadelenin hem dayanışmanın Romanlar açısından çok daha etkin bir sürece evrileceğine inanıyoruz. Ümit ediyoruz ki bu mücadele, Roman eylem planlarını bir seçim malzemesi olmaktan çıkaracak, daha efektif, insanların hayatını olumlu etkileyen bir hale getirecek.
Gazete Karınca’ya konuşan Romani Godi Yönetim Kurulu Başkanı Fatoş Kaytan da, Romanların uğradığı ayrımcılıkların çoğu zaman meclis gündemine, hatta medyaya yansımadığını adeta görünmez olduğunu belirtiyor:
Romanlar pek çok alanda ayrımcılığa uğruyor, içlerinde basına en çok yansıyanlar kentsel dönüşüm ve yerinden edilme vakaları… Fakat basına yansımayan, hiç gündeme gelmeyen, mecliste sözü edilmeyen birçok ayrımcılık vakası var. Bize çok dosya iletiliyor fakat görünmediklerini, hiçbir yerde sözünün edilmediğini fark ettik. Romanların yaşadığı sorunların hiç gündem olmaması bile bir ayrımcılık unsuru. Zaten adalete erişim Romanlar için başlı başına bir sorun.
Dernek, Roman Vatandaşlara Yönelik Strateji Belgesi’nde yer verilen temel kamu politikası alanlarındaki uygulamaları izlemeye gayret ediyor. Giriş bölümünde belirtildiği üzere ‘Roman vatandaşların yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla’ Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından hazırlanan bu belgede eğitim, istihdam, sağlık, barınma, sosyal yardım ve sosyal hizmetler öne çıkan temel kamu hizmetleri… Fatoş Kaytan bu alanlarda en çok hangi ayrımcılık vakalarıyla karşılaştıklarını şöyle anlatıyor:
Roman Strateji Eylem Planı’nda yer verilen beş başlık her zaman bizim de gündemimizdeydi: Bunlar aynı zamanda Romanların fazlaca ayrımcılığa maruz kaldığı alanlar. Barınmayla ilgili en çok karşılaştığımız durum, usulsüz kentsel dönüşümler. Son dönemde eş zamanlı olarak Roman mahallelerine kentsel dönüşümler başladı. Yan yana olan iki mahalleden Romanların yaşadığı mahalle kentsel dönüşüme girdiği halde, yanındaki diğer mahallede kentsel dönüşüm uygulanmıyor. Eğitimdeki ayrımcılıksa çocukların tüm hayatını etkileyecek nitelikte… Özellikle Roman mahallelerinde çocukların özel eğitim kurumlarına yönlendirildiğini görüyoruz. Romanların potansiyel suçlu gibi yansıtılması da ayrımcılığın bir başka türü. Roman mahallelerine toplu baskınlar yapılıyor, tüm bir mahalle kriminalize ediliyor. Basında Romanların etnik kimliklerinin sürekli vurgulanması da bu durumu pekiştiriyor. Fazla gündeme gelmeyen başka bir ayrımcılık alanı da adalet kurumları, cezaevleri… Son zamanlarda gündemimizde cezaevlerinde Roman olmaktan kaynaklanan işkence ve kötü muamele vakaları var.
Romanlar haklarını biliyor mu?
Fatoş Kaytan Romanların adli mercilere başvurduğu durumda bile genellikle “Çingeneler zaten hep kavgacıdır, kendi aralarında çözsünler” biçiminde bir karşılık aldıklarını söylüyor:
Bir taraftan da Romanların kendi haklarına ilişkin bilgileri çok sınırlı. Romanlar, toplum içine karışamadıkları, kapalı mahallelerde yaşamak zorunda bırakılıyor. Bu kapalı toplulukta, medeni, hukuki haklarına ilişkin bilgilere erişimleri de kısıtlı. Derin yoksulluk ve belirli ayrımcılıklar nedeniyle eğitim hayatına devam edebilenlerin, okuma yazma bilenlerin sayısı da az. Dolayısıyla mesela kentsel dönüşüm süreçlerinde ne tür hukuksuzluklarla karşılaşıyoruz, bunu bilemiyoruz. Ben kendimi de ayırmadan söyleyebilirim ki haklarımızı bilmiyoruz.
Romani Godi (Roman Hafıza Çalışmaları Derneği) hakkında
Dernek, web sitesinde amaçlarını ve çalışmalarını şöyle anlatıyor:
Romani Godi, Romanes’te ‘Roman aklı’ anlamına gelmektedir. Romani Godi, Romanların eşitsizlik, ayrımcılık, hak ihlalleri, Roman dilinin ve kültürünün yaşadığı yok olma tehlikesini dert eden bir grup genç aktivistin ‘Opre Roma’ sloganı ile 2022 yılı başında çıktıkları bir yolculuktur. Romani Godi Romanların dillerini, tarihlerini, kültürlerini, yaşadıkları eşitsizlikleri ve maruz kaldıkları her türlü tarihsel eylemleri; bir bütün olarak, toplumsal hafıza olarak kabul eder. Romani Godi, Romanların toplumsal hafızasının güçlendirilmesi ve eşitsizliğin ortadan kaldırılması için hak temelli çözümler üretilmesi amacıyla izleme, araştırma ve raporlama çalışmaları yürütmektedir.
Bu arada, Opre Roma, “Romanlar, ayağa kalkın” demek… Romanes (Roman dilini) öğrenmek için bu iki kelime yeterince heves uyandırıcı, değil mi? Romani Godi’nin Roman diline ve kültürüne ilişkin çalışmaları da bir başka yazının konusu olsun…