HABER MERKEZİ – 11 hak savunucusunun yargılandığı davaya ilişkin konuşan Genel Sekreter Kumi Naidoo savcılığın şu ana kadar ceza gerektiren bir suç işlendiğini kanıtlayacak hiçbir kanıt sunmadığını ve bu adaletsizliğe son verilmesi gerektiğini belirtti. Bugün görülen dava savcının ek süre talebi üzerine 27 Kasım’a ertelendi.
İstanbul Büyükada’da “İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” başlıklı toplantı nedeniyle haklarında “Silahlı terör örgütlerine yardım etme” ve “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçlamalarıyla dava açılan 11 hak savunucusunun yargılandığı dava bugün İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Savcının görülen duruşmada mütalaa için ikinci kez süre talebi üzerine, dava kapsamında yargılanan insan hakları savunucuları mütalaadan sonra savunma yapacaklarını belirtti.
Savcının ek süre talebini kabul eden mahkeme, duruşmayı 27 Kasım’a erteledi.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi (UAÖ) duruşma öncesinde bir açıklama yayınlayarak gözaltına alındıkları günden bu yana iki yıldan uzun bir süre geçen hak savunucularının kendilerine isnat edilen suçlardan beraat ettirilmesi gerektiğini söyledi.
UAÖ Genel Sekreteri Kumi Naidoo, Büyükada Davası öncesi yaptığı açıklamada “Savcılık yetkilileri, sekiz duruşma boyunca, ceza gerektiren bir suç işlendiğini kanıtlayabilecek hiçbir güvenilir kanıt sunmadı” dedi.
Naidoo konuya ilişkin ayrıca şunları söyledi:
“Kendilerine yöneltilen absürt suçlamaları kanıtlayabilecek en küçük bir kanıt kırıntısı olmaksızın iki yılı aşkın bir süredir yargılanan Taner ve diğer 10 insan hakları savunucusu beraat ettirilmeli, bu adaletsizliğe artık son verilmelidir.
“Savcılık yetkilileri, sekiz duruşma boyunca, ceza gerektiren bir suç işlendiğini kanıtlayabilecek hiçbir güvenilir kanıt sunmadı. Buna rağmen, 11 insan hakları savunucusunun halen mahkumiyet tehlikesi ile karşı karşıya olması, Türkiye’de insan haklarını savunan herkes için bir uyarı niteliği taşıyor.”
“Hayatlarını başkalarının haklarını savunmaya adayan Taner ve diğer 10 insan hakları savunucusu, Türkiye yetkililerinin sivil toplum üzerindeki sert baskıları sonucunda halen neler yaşandığının güçlü birer sembolüdür.”
“Türkiye’deki insan hakları savunucuları ya cezaevlerinde tutuluyor ya da devamlı gözaltına alınma, yargılanma ve cezaevine gönderilme endişesi yaşıyor. Taner ve aynı davada yargılanan diğer 10 insan hakları savunucusu beraat etmeli, yalnızca insan haklarını savunduğu için cezaevinde tutulan herkes derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır.”
Ne olmuştu?
İstanbul Büyükada’da, 10 insan hakları savunucusu, “İnsan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu atölye çalışması için bir otelde buluşmuştu.
5 Temmuz 2017 tarihinde otele düzenlenen operasyonla hak savunucuları gözaltına alınmıştı.
18 Temmuz’da ise hak savunucuları İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü), Özlem Dalkıran (Yurttaşlık Derneği), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Garawi (İsveç vatandaşı insan hakları eğitimcisi), Peter Steudtner (Almanya vatandaşı insan hakları eğitimcisi) “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “örgüte üye olmak” iddialarıyla tutuklanmıştı.
Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu) ve Nalan Erkem (Yurttaşlık Derneği) ise savcının itirazı üzerine 23 Temmuz’da tutuklanmıştı.
25 Temmuz’da Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli haftada iki gün adli kontrol şartıyla ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakılmıştı.
Hazırlanan iddianameye, Haziran 2017’den beri tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı avukat Taner Kılıç da “şüpheli” olarak eklenmişti.
Cumhuriyet savcısı Can Tuncay’ın hazırladığı iddianamede hak savunucularının üye oldukları iddia edilen örgütler, “FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C” olarak sıralanmıştı.
Hak savunucuları, 25 Ekim 2017’de ilk kez hakim karşısına çıkmış ve tümü tahliye edilmişti.
Mahkeme dosyaya sonradan “şüpheli” olarak eklenen Taner Kılıç hakkında “terörizmin finansmanı ve casusluk” iddiasıyla tutuklu bulunduğu, İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyanın Büyükada davasıyla birleştirilmesine de karar vermişti.
Taner Kılıç 15 Ağustos 2018 tarihinde tahliye edilmişti.