Ahmet Türk, Kürt seçmenin muhalefetten somut adımlar beklediğini belirtti. Türk ayrıca Erdoğan’ın kriz koşullarında kaybedeceği bir erken seçime girmek istemeyeceğini vurguladı.
Deneyimli Kürt siyasetçi Ahmet Türk, muhalefetin güvensizliği ortadan kaldıracak adımlar atması gerektiğini söyledi.
Gazete Duvar’dan Vecdi Erbay’a konuşan Ahmet Türk’ün verdiği cevaplardan bir kısmı şöyle:
Siyasetteki deneyiminizden yola çıkarak sizce bir erken seçim mümkün mü?
Erdoğan ve AKP, ekonomik kriz koşullarında kaybedeceği bir seçime girmek istemez. Bu nedenle bir erken seçim beklemiyorum. Ancak Haziran’da da seçim olmayacaktır çünkü bu sefer Erdoğan’ın seçime girip girmeyeceği tartışma konusu olacaktır. Bu yüzden Erdoğan’ın bahar aylarında seçime hazırlandığını düşünüyorum.
Muhalefet partilerinin bölgeye ilgisine bakılırsa Kasım’da seçim olacak gibi hazırlandıklarını söylemek mümkün sanki. Bazı partilere ilgi de gözlemleniyor…
Ayçiçeği güneşe döner yüzünü. Ayçiçeği gibi bir kesim var, iktidar neredeyse ya da iktidar olma ihtimali olan tarafa yüzlerini çeviriyorlar. İktidara gelmesi muhtemel partilere yöneliyorlar. Ancak gerçekten özgürlüğü ve demokrasiyi savunan, Kürtlerin demokratik hakları için mücadele eden insanlar, CHP ya da başka bir partinin siyasetine çok yakın olmayacaklardır. Biz tabii ki istiyoruz muhalefet demokratik bir Türkiye yaratsın, bütün halkları ortak demokratik değerlerde buluştursun. Ama zaman zaman yapılan açıklamalar bizi de endişeye sürüklüyor. Mesela milletvekilimiz Saliha Aydeniz polis tarafından tartaklandı. Parlamentonun bir mensubudur ve polis üzerine geliyor, hakaret ediyor, tartaklıyor kendisini. Sonuçta o da refleks olarak bir hareket yapıyor. Onun uğradığı linç hakkında kimse bir kelime kullanmadı ama “polisimize tokat attı” diye açıklama yaptılar. Gelecekle ilgili umutlar besliyoruz ancak bazı açıklamalar halkta bir güvensizliğe neden oluyor. CHP sözcüsünün yaptığı açıklama halk arasında çok tartışıldı ve bir güvensizliğe neden oldu.
Muhalefet umut vermiyor mu?
Türkiye’de değişimin, dönüşümün sağlanması için somut önerilerin ortaya konması lazım. Muhalefet parlamenter demokratik sistemi getireceğiz diyor. Ben 40 yıl parlamentonun içinde kaldım. Zihniyet değişmediği sürece, Kürtlerin hakları içselleştirilmediği sürece bir şey değişmeyecektir. Siyaset Kürtlerin halk olduğuna, dili ve kültürü olduğuna inanacak, bunu içselleştirecek ve güvence altına alacağını açıklayacak. Kürtlerin başka türlü muhalefete inanması çok zor.
Halkın nabzını tutan bir siyasetçi olarak, seçime doğru giderken Kürtlerin seçime yönelik beklentisi ya da kuşkuları nelerdir?
Geçen gün beni ziyaret eden bir yurttaş, “Yıllardır Erdoğan elindeki sopayla bizi dövdü, sopayı Erdoğan’dan alıp muhalefetin eline verirsek ne olacak? Bir de onlardan mı dayak yiyeceğiz” dedi. Bu yurttaşın endişesi küçümsenmemeli. Bu şekilde genel bir tedirginlik var. Evet, Erdoğan gitmeli ama yerine gelecek kişinin radikal demokrasi mücadelesi vermesi gerekiyor. Türkiye’nin sorunları, özellikle Kürt halkının talepleri konusunda somut bazı çalışmalar, açıklamalar yapması lazım. Bugün on binlerce Kürt siyasetçi hukuksuz bir şekilde zindanda. Bir kısmı FETÖ’nün yargıçları ve savcıları tarafından, diğerleri de AKP-MHP yargıç ve savcıları tarafından zindana konuldu. Şimdi on binlerce Kürt hapisteyken ve bu konuda muhalefet partileri tarafından ciddi bir şey yapılmazken Kürtler niye güvensin onlara? Bu güvensizliği ortadan kaldıracak somut adımların atılması lazım. Beklentimiz budur. Umut ediyoruz ki Kürt halkının talepleri konusunda somut adımlar atılır ve gerçekten demokratik bir sistem oluşturulur. Biz başından beri halkların ortak demokratik zeminde buluşmasını talep ediyoruz. Sadece Kürtlerin değil, Türkiye’de yaşayan herkesin özgür, adil ve eşit geleceğe kavuşmasını talep ediyoruz. Bizim mücadelemiz budur ve bu mücadelemiz doğru algılanmazsa, gerçekten bütün Türkiye için mücadele ettiğimizi görmezlerse, siyasetteki körlük devam eder.
Seçimlerle ilgili tartışmalar devam ederken Kürt halkının sessiz kaldığı, tartışmalara aktif olarak katılmadığı söyleniyor. Siz ne dersiniz?
Biz çok zor dönemlerden geçtik. 1990’dan 98’e kadar partinin ve Kürt halkının üzerinde çok yoğun baskılar vardı. 90’larda seçim için esnaf ziyareti yapıyorduk. Arkamızda özel timler vardı. Esnaf bizi görünce içeri geçiyordu çünkü bizimle tokalaşmasa ayıp olacak, tokalaşsa özel timler hepsini çekiyordu. Böyle bir korku vardı. Ama seçimler geldi ve yüzde 80’e yakın oy aldık. Mesela düzenlediğimiz basın toplantısına 20-30 kişi ancak katılıyordu ama sandıktan çıkan oy tam tersi oluyordu. Bence bu dönem de buna benziyor. Yoğun bir baskı var. Partinin önüne çıkıyorsunuz, polis baskın yapıyor ve bunu gören insanlar partiye gelmeye korkuyor. Daha önce de yaşadığımız böyle bir atmosferin içindeyiz. 12 Eylül dönemini de yaşadık ancak hiçbir dönem Yargıtay dahil bütün kurumlar bir tek kişinin elinde olmadı. Bu durum insanların endişe duymasına neden oluyor. Ama Kürt halkının seçimlerde sessizliğini bozacağını hep birlikte göreceğiz.
İçinde bulunduğumuz zaman yeni bir çözüm sürecini düşünmeye pek fırsat tanımıyor. Ancak yine de zaman zaman kulis bilgisi olarak yeni bir çözüm sürecinin başlayacağına dair söylemler dillendiriliyor. Siz ne dersiniz, yeni bir çözüm süreci ihtimali var mı?
Süleyman Demirel’in “Dün dündür bugün bugündür” sözü vardı, Türkiye’deki siyasetçiler de buna göre davranıyor. Bu yüzden yarın ne olacağını bilemiyoruz. Ama bu iktidar döneminde yeni bir çözüm sürecinin gelişebileceği konusunda çok umutlu değilim. Ama dediğim gibi, burası Türkiye ve yarın her şey olabilir.
PKK lideri Abdullah Öcalan, uzun zamandır avukatları ve ailesiyle görüştürülmüyor. İktidara yakın gazeteciler yakın zamanda ailesiyle bir görüşmenin sağlanacağı yönünde iddiaları dile getirdiler. Sizin böyle bir beklentiniz var mı?
Seçimlere doğru giderken belki tepkileri azaltmaya çalışıyorlar, bilemiyoruz. Tepkileri azaltmak için, işte görüştürdük, demek istiyorlar. Ama esas olarak çözüme katkı sunacak bir ortamın hazırlanması ve bir diyalog ortamının hazırlanmasına yönelik görüşmelerin sağlanması gerekiyor. Devletle, aileyle, avukatlarla görüşmesi sağlanmalı ve bu görüşmeler çözüme yönelik olmalı. Ben Sayın Öcalan’ın demokratik siyasetin güçlenmesi, sorunların demokratik yöntemlerle çözülmesi konusunda katkı sunmaya açık bir insan olduğunu düşünüyorum. Kendisiyle görüşmeler de bu temelde yapılmalı.
Diyarbakır’da 16 gazeteci tutuklandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
16 gazetecinin tutuklanması, Kürtlere yönelik sürdürülen operasyonların bir parçasıdır. Gerçekleri yazan, haksızlıkları, hukuksuzlukları dile getiren gazetecilerden rahatsızlar. Doğru yazdıkları için, Kürt oldukları için rahatsızlar. Bu Kürt gazetecilerin susturulması, sindirilmesi için alınan bir karar. Bu 16 kişinin tutuklanması hukuki bir mesele değil, Kürtlere yönelik saldırı projesinin parçasıdır.