Bizlerin içinden henüz gelmese de baştankaralar, kızılgerdanlar, karatavuklar, bülbüller baharın en güzel şarkılarını haykırıyor şu sıralar. Ağaçlar bayram giysileri içinde ev sahipliği yapıyor kuşlara. Özenle yapılmış yuvalarda mavili beyazlı yumurtaları ısınıyor hafif bedenlerle. Kimi göçmen kuşların artık göç etmediklerine, kimilerinin yollarını değiştirdiklerine dair haberler var. Algıları nasıl, yaşamlarını alt üst eden değişikliklerin sorumlusu olarak mı görüyorlar insanları, gelecek endişesi duyuyorlar mı bizler gibi örneğin? Yoksa sadece kendilerini kötü hissettiren havadan; suyun, yiyeceğin azaldığı yerlerden uzak kalarak hiç katkıları olmadığı bu ısınmaya, kuraklığa uyum sağlamaya mı çalışıyorlar? Kuş Gözlemcisi Emin Yoğurtçuoğlu’nun Antakya Mileyha Kuş Cenneti’nde heyecanla görüntülediği kuşlar, buralara doldurulan göçük atıklarını görüp “daha da gelmem!” diyor mudur?
Kuşlar, balıklar börtü böcek doğadaki kötüye gidişin sorumlularını bilmiyor belki ama dünyamızda yaşamı yok edecek bu ısınmaya, sera gazı ve karbonmonoksit emisyonunda yüzde 200’e varan artışlarla Türkiye’nin yaptığı katkıyı bizler biliyoruz.
Seçimler yaklaşırken iktidar kendi malı sandığı “yerli ve milli gazı” halka bedava koklatmanın kazandıracağı oyların hesabını yapıyor. Bayram ikramiyesindeki artış, ülkeye gelecek krediler, engellenecek hırsızlıklar, adaletsizlikler hatta özgürlüklere dair vaatler havada uçuşsa da iklim adaleti dillerden çok uzak.
Turizm Bakanı Ersoy, mahkemenin bir hafta önce verdiği yürütmeyi durdurma kararına rağmen, 1. derece sit alanı Phaselis Alacasu Koyu’nu yapılaşmaya kurban edecek yasa dışı inşaatta açılış yaparak pişkin pişkin “devam” mesajı verdi. Sit alanına inşaat yapmayı suç olarak dahi kabul etmeyen bir iktidarın başı Erdoğan’ın, şimdiye kadar bol keseden dağıttığı imar affı için “artık olmayacak!” sözüne inanmak mümkün değil elbette. Yöre halkı da anayasanın yurttaşlara verdiği “sağlıklı bir çevrede yaşam hakkı ve görevi” için bayramda başlattıkları nöbete destek çağrıları yapıyor. Yasayı ihlal eden, mahkeme kararını hiçe sayan, bakanlığın kendisi olunca yurttaşa direnmek düşüyor…
Başka bir eko-kırım suç mahalli ise, deprem bölgesinin dibinde inşaatı süren Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS). Akdeniz kıyısında, bu kez “yerli ve milli” de değil, tümüyle Rusya’ya ait olan santralin yakıtlarının geleceği 27 Nisan’a hazırlıklar yapılıyor. Almanya’nın son 2 santrali de kapatarak, üretim maliyeti yüksek ve büyük riskler taşıyan nükleer enerjiden tümüyle vazgeçtiği günlerde, iktidarın bu kötülüğü marifet gibi sunarak bir seçim şovuna dönüştürme peşinde olduğuna kuşku yok. Nükleer Karşıtı Platform (NKP) ise fay hatlarının dibinde, Çernobil gibi ülkemizde ve bölgede yaşanacak büyük felaketlere gebe olan santrale karşı 27 Nisan’a çağrı yapıyor. Bize kalan tek yol yine direniş…
Akbelen Ormanı’nı beşli çetenin Limak’ına teslim etmeyen direniş ise 700. güne yaklaşıyor. Köylülerin davetiyle bayramdan hemen önce nöbet yerinde kurulan iftar sofrasında Avukat İsmail Hakkı Atal’dan öğreniyoruz: Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan santralleri için “çevreye verdikleri zararlar nedeniyle kapatılmalıdır” diyen, 1996 yılında Aydın İdare Mahkemesi’nin verdiği net ve hâlâ geçerli olan bir hüküm var. Dönemin iktidarı, bir bakanlar kurulu kararıyla bu hükmü uygulamıyor. Bunun üzerine dosyayı AİHM’e taşıyan hukukçular örnek bir karar elde ediyorlar. Yerel mahkemenin kararını uygulamayan devlet mahkûm oluyor. Ama 3 santral de zeytinlikleri, ormanları yok ederek çıkardığı kömürü yakıp, zehrini havaya savurmaya devam ediyor. Aynı bölgede Deştin halkının açık karşı koyuşuna rağmen CHP’li Muğla/Menteşe Belediyesi’nin verdiği ruhsatla faaliyetini sürdüren çimento fabrikası da davalar henüz sonuçlanmadığı halde doğayı katletmeye devam ediyor.
Hukukçular, şimdi de 26 yıldır uygulanmayan bu karar için İkizköy’ün doğa koruma derneği KARDOK adına AİHM kararlarının uygulanmasını izlemek ve yaptırım uygulamaya yetkili Bakanlar Komitesi’ne başvurdular. Konunun detayları ve kararlar şurada:
Kardok Association Rule 9.2 Communication- 5 May 2022
İkizköy AİHM Bakanlar komitesi-basın açıklaması
Başvurunun kabul görmesi KARDOK’un gönüllü avukatlarının büyük başarısı elbet ama uygulama yine iktidara kalıyor. Özetle sağlıklı yaşama kavuşma hakkımız da bu seçimlere bağlı. İkizköy direnişçileri nöbet yerini ziyarete gelen her adaydan bu sözü almaya çalışıyor.
Gazete Karınca’da Hakan Yurdanur’un Fikret Başkaya ile yaptığı söyleşideki “Ekolojik mücadelenin adına layık olabilmesi için, radikal olarak kapitalizmi aşma perspektifine sahip olması gerekiyor. Aksi halde yapılanlar seyirciyi oyalamanın ötesine geçemez” sözünün bilincinde olarak buradan Kılıçdaroğlu’na soralım:
26 yıl önce kesilen hükmü ve AİHM kararını uygulayacak ve bu ölüm saçan kömürlü santralleri kapatacak mısınız?
Söz mü?
Zeytinlikleri, ormanları, meraları, sulak alanları madencilik adına yok eden bu anlayışı durduracak mısınız?
Söz mü?
Nükleer yatırımlardan vazgeçip yönünüzü güneşe dönecek misiniz?
Söz mü?
Anayasayı uygulayıp sağlıklı yaşanacak bir ülke ve dünya hakkımızı teslim edecek misiniz?
Söz mü?
Bahadır Altan kimdir?
Hava Harp Okulu’ndan mezun oldu. Hava Kuvvetleri, Anadolu Üniversitesi SHYO, THY ve Pegasus’ta pilotluk ve öğretmenlik yaptı. 12 Eylül döneminde üsteğmen rütbesindeyken iki kez gözetim altına alındı. THY’den sendikal çalışmaları nedeniyle işten atıldı, Gökkuşağı Hareketi adıyla sendikal bürokrasiye karşı alternatif bir model kurarak mücadele etti. Çözüm Süreci ve sonrasında barış mücadelesinde aktif rol aldı. İki dönem Barış Bloğu’nun eş sözcülüğünü yürüttü. ADAM-Der üyesi. Airkule’de havacılıkla ilgili yazılar yazdı, halen Gazete Karınca’da yazıları yayınlanıyor.