Deprem bölgesindeki kentlerden Adana, özellikle depremden en çok etkilenen Hatay, Maraş ve Adıyaman’dan çok sayıda kişiye ev sahipliği yapıyor.
Bir şekilde enkazdan çıkan/çıkarılan depremzedeler çevre illere gidiyorlar. Bu illerin başında gelen Adana’da semt pazarları gibi geniş alanlarda kurulan çadırlarda kalıyorlar.
Depremzedelerin kaldığı ve yardımların toplandığı kentteki en büyük alan ise Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi.
Alanın girişinde gelen araçları durduran güvenlik görevlileri, ne için geldiğimizi soruyor. Gazeteciyiz yanıtını aldıklarında ise konuyla ilgilenen görevlileri bilgilendiriyorlar. Ancak içeri giriş için aldığımız yanıt olumsuz. AFAD ve valiliğin denetiminde bulunan alana gazetecilerin girişine izin verilmiyor. Gerekçeyi sorduğumuzda ise bir açıklama yapılmıyor, söylenen tek şey: “İçeriz alamayız.”
Bunun üzerine deprem bölgelerine yardım toplayan ve kapılarını depremzedeler için açan Meydan Cemevi’ne gidiyoruz. İçerde genellikle kentteki Güzelyalı, Turgut Özal, Çukurova, Yüreğir gibi depremin en çok etkilediği bölgelerde evi hasar görenler kalıyor. Bir yandan yemekler yapılırken diğer yandan depremin enkaza çevirdiği kent ve köylere götürülmek üzere yardım kolileri hazırlanıyor.
Yaptıkları organizasyonları anlatan Adana’daki Alevi Platformu üyesi Seyhan Pir Sultan Abdal Derneği yöneticilerinden Hüseyin Özgül, platform olarak Hatay’a, balıkçı tekneleriyle günlük ekmek gönderdiklerini söylüyor. Özgül, organize ettikleri yardım faaliyetlerini şöyle anlatıyor:
“2 tane yardım TIR’ı gönderdik, yenilerini hazırlıyoruz. Genel merkezimiz Adıyaman’da bir üs kurdu. Burada orada çalışan ekiplere ve ulaşılmayan köylere mobil aşevleri kurarak sıcak çorba dağıtılıyor. Biz de oraya nakdi desteğimizi sunuyoruz aynı zamanda burada üyelerimiz ve kurumlarla sivil toplum örgütlerimize gelen yardımları topluyoruz.
“Pazartesi günü biz de kamyonla Maraş ve Adıyaman’a gideceğiz. Cemevini depremin ilk gününden itibaren halka açtık. Geceleri ortalama 500 kişi burada kalıyor. Deprem merkezlerinden insanlar buraya gelip İstanbul, Ankara gibi yerlere geçiyor. Havalimanındaki yoğunluktan kaynaklı çeşitli illerden gelen depremzedeleri de uçak zamanına kadar ağırlıyoruz, ihtiyaçlarını karşılıyorlar.”
Elbistan, Hatay ve diğer bölgelerde halkın ‘Aleviyiz diye mi bize yardım gönderilmiyor, biz bu ülkenin vatandaşı değil miyiz’ serzenişlerini sorduğumuz Özgül, şu yanıtı veriyor:
“Biz de serzenişleri iletişim kurduğumuz cemevleri başkanlarından ve sosyal medyadan duyuyoruz. Alevilerin ikinci sınıf vatandaş olarak görülmesine karşı mücadele veriyoruz ama yine de biz Alevisinden Sünnisine, Türkünden Kürdüne herkesin aynı kaderi paylaştığı bir durumda böylesi bir ayrımcılık yapıldığına inanmak istemiyoruz. Her zaman iyi niyetli olmaya çalıştığımız için genelde kırsal alanda olan insanlarımıza yardım gitmekte zorlanıyordur diye düşünmek istiyoruz.
“Kurduğumuz koordinasyon ile toplumuzun olduğu yerlere biz ulaştırmaya çalışıyoruz yardımları. Ama yeterli değil tabi. Örneğin Malatya Ören’de evi yıkılan halka çadır verilmiş ama gıda, ısınma gibi ihtiyaçları karşılanmamış. Halk yine kendi kaderiyle baş başa bırakılmış. Alevilerin kaderi işte bu. Ama bu kaderi el birliğiyle değiştireceğiz, çabamız bu.”
Halkın çok fazla yardım malzemesi getirdiğini vurgulayan Özgül, “Erzak toplama anlamında hiç sıkıntı yaşamıyoruz. Ama OHAL ve AFAD’ın devreye girmesiyle birlikte bunları ulaştırma noktasında sorunlar yaşıyoruz. Bu yasaklar kalkarsa topladığımız gıdalar bozulmadan, ihtiyacı olanlara ulaşır. Ve biz de gittiğimizde halkın ayrımcılıkla karşılaşıp karşılaşmadığını bizzat kendilerinden öğreneceğiz” diyor.
İki çocuğu, eşi ve kayınvalidesi ile depremden bu yana cemevinde kalan Hatun Kaçer, evlerinin duvarının depremde yıkıldığını ve kullanılamaz duruma geldiğini anlatıyor.
Kaçer, yaşadıkları yerdeki Yüreğir Belediyesi’nden hiçbir yardım göremediklerini belirtiyor.
“Biz AFAD’a başvuru yaptık ama bekliyoruz. Depremden sonra o soğukta saat 10.00’a kadar evdeki sobanın kovasını bahçeye koyup etrafına oturduk. Ne yardım görüyorsak Seyhan Belediyesi’nden gördük. Yüreğir’de oturmamıza rağmen belediyeden hiçbir yardım göremedik. Herkes kendi gayretiyle bir şeyler yapıyor.”
Derneğin Yönetim Kurulu üyesi olan Zeynel Öner de depremin ardından cemevinde kalanlardan. Öner, deprem anını ve sonrasını şöyle özetliyor:
“13. katta oturuyorum. Deprem olduğunda biz gittik sandık. Cemevinde hem insanlara hizmet veriyoruz hem de burada kalıyoruz. Çok kötü bir şey yaşadık. Malatya’da akrabalarımız göçük altında kaldı, yanlarına da gidemiyoruz. Doğanşehir’de insanlar karın altında çadırlarda perişan durumda.”
Derneğe semah dersleri veren Dilan ise her gün cemevi morguna gelen cenazelere dikkat çekiyor.
“Durum çok kötü. Her gün cemevindeki morga cenazeler geliyor çevreden, dün 20 tane geldi bugün 10. Gencecik insanlar var, içler acısı bir durum. İnsanlar semt pazarında sokakta yatıyorlar. Maaşlarımız bile yatmıyor, hatlar kesik, bankalar çalışmıyor. Tüm düzenimiz mahvoldu.”
Bu sırada yanımıza gelen diğer kadınlar, deprem bölgelerindeki yardımların yetersizliğinden dem vuruyor.
Biri “Devlet çok zayıf, onu görüyoruz. İnsanların ölümlerine göz yumuyorlar. İmkan yok diyemezler ellerinde her şey var ama göndermiyorlar” derken, beriki gönüllülere vurgu yaparak “Duyarlı insanlardan Allah razı olsun” diyor.
Bu esnada Hong Kong’dan gelen arama kurtarma ekibi cemevindekiler tarafından sevinçle karşılaşıyor. Birbirini dilini anlayıp anlamamak önemini yitiriyor bir süreliğine. Gülerek, ‘hoş geldiniz’ diyor insanlar ve alkışlarla uğurluyorlar ekibi Hatay’a.
Cemevindeki insanların yardımı depremzedelerle de sınırlı değil. Cemevinin Kudret annesi açsındır diyerek yemek getiriyor önüme, adeta doğalında bir ‘halkla ilişkiler müdürü’ olan Zeliha Teker, hem tüm cemevi ahalisini harmanlıyor hem de yardım çalışmalarına koşturuyor.
Hepsinin dilinden enkaz altındakiler ve yakınları için dualar dökülüyor. ‘Umut kesilmez’ diyorlar ‘her şeye rağmen uğraşıyoruz bak, umut kesilmez’.