Bartın’ın Amasra ilçesinde maden ocağında yaşanan patlama sonrası yola koyulduk. Herkesin gözü bu kentteydi, 14 Ekim’de grizu patlaması yaşandı.
Sonra saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri kovaladı. Geçen her saatte maden işçilerine ulaşılıyordu ancak cansız bedenlerine… Ve her geçen saatte hayatını kaybeden maden işçilerinin sayısı artarken Amasra’ya doğru çıktığımız 4 saatlik yol bitmek bilmedi.
Amasra’ya yaklaştıkça güvenlik önlemleri ile karşılandık. İlçenin girişinde bindiğimiz yolcu otobüsü durduruldu. Polisler her yolcuya “Amasra’ya neden geldin? Amasra’da ne yapacaksın?” gibi soruları sıraladı.
Herhangi bir engel ile karşılaşmamak için “Hafta sonu tatiline geldim” diyerek geçiştirdim. Yaklaşık yarım 20 dakika sonra GBT işlemi bitti ve yolumuza devam ettik.
Bizi dumanlar karşıladı
Biraz daha ilerleyince bizi dumanlar karşıladı. Git gide facianın yaşandığı maden ocağına yaklaştığımızı böylece anlamış olduk. Otobüsten inip dışarı çıktığımızda insanların konuştuğu tek şey patlamaydı. Marketlerin, kahvehaneleri, çay bahçelerinin içinden maden faciasına dair yapılan yayınların sesi geliyordu. Daha önce defalarca gittiğim Amasra’da ilk kez böyle bir hava vardı sanki patlamayla birlikte ilçenin atan kalbi de durmuştu.
‘Önce iş güvenliği tabelası’
Facianın yaşandığı maden ocağına vardığımızda yangın hala devam ediyordu. Geçtiğimiz her yerde yüzlerce polis, çevik kuvvet vardı. Pek çok polis kontrol noktasından geçtikten sonra maden ocağının girişinde yaza “Önce iş güvenliği” tabelası dikkatimi çekti. Bir yanda yerin altında kurtarılmayı bekleyen işçiler, bir yanda yer altındaki ağabeyinden, babasından, eşinden, arkadaşından haber bekleyen yakınlar bir yanda da göstermelik asılan bu tabela.
Göstermelik diyoruz çünkü Sayıştay, patlamanın meydana geldiği maden işletmesine yönelik 2019’da ‘ani gaz degajı ve grizu patlama riski artıyor’ uyarısında bulunmuş. Bu uyarının devletin bir kutumu olan Taş Kömürü Kurumu’nun dikkate alıp alınmadığı ortada.
Arkadaşlarını kurtarmaya çalışan madenciler
Tabelanın biraz ilerisinde arama kurtarma ekiplerine ve yerin altındaki arkadaşlarını kurtarmaya çalışan madencilere rastlıyoruz. Kapkara olmuş yüzlerinde bir tek kanlı gözleri belli olan madencilerin ağızlarından çıkan tek şey, “Arkadaşlarımızı kurtarmaya çalıştık” oluyor. Madende hayatını kaybeden her bir arkadaşlarının yükünü belli ki omuzlarında taşıyorlar, taşıması gerekenler yerine…
‘Oğlum hastanede ama onlarca arkadaşlarını kaybetti’
Patlama sırasında madende olan oğlunun son anlarda kurtulduğunu söyleyen baba İbrahim Karakabak çıkıyor karşımıza. Biraz konuşuyoruz ancak polis yanımıza geliyor ve basının sadece kendine ayrılan alanda haber yapabileceğini söylüyor ve bize ‘ayrılan’ alana geçiyoruz. Kendisi de maden ocağından emekli olan baba Karakabak “Oğlum 2 metre savruluyor patlamada son dakikalarda kurtuluyor. Oğlum şimdi hastanede kurtuldu ama onlarca arkadaşını kaybetti çok üzgünüz” diyor.
O sırada yer altında sadece 1 işçinin kaldığı bilgisine ulaşıyoruz. İşçinin cansız bedenine saatler önce ulaşıldığı ancak AKP Genel Başkan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gelmesine yakın çıkartılması için beklendiği söylentilerini duyuyoruz. Öğrenmeye çalışıyoruz ancak kimse sorularımıza yanıt vermiyor sanki alanda olan her bir görevli konuşulması için tembihlenmiş gibi herkes de bir çekingenlik gözlemliyoruz.
Yaklaşık 1 saat sonra alanda bir hareketlilik yaşanıyor, o sırada anlıyoruz ki Erdoğan’ın gelişine hazırlanıyor maden ocağı. Tüm görevliler ip gibi sıraya diziliyor. Erdoğan’dan önce TBMM Başkanı Mustafa Şentop’u, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı, İbrahim Kalın’ı, Fahrettin Altun’u onlarca koruma ile maden ocağına giriyor. Bir süre sonra da uzaktaki helikopter sesi yakınlaşıyor hemen sonra da İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Erdoğan maden ocağına giriyor.
‘Kader’, ‘fıtrat’
7 yıl önce Soma için yaptığı basın açıklamasının bir benzerini de burada yapıyor Erdoğan. 7 yıl önce “Bu işin fıtratında ölüm var” diyen Erdoğan 7 yıl sonra bugün “Amasra Kömür İşletmeleri bizim şu anda en ileri imkanlara sahip olan ocak olmasına rağmen tabi değerli arkadaşlar birileri bunla dalgasını geçebilir ama önemli değil biz kader planına inanmış insanlarız. Kader planına da inandığımız için bunun ne dünü ne bugünü ne de yarını hiçbir zaman olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım” diyor.
Açıklamayı kaydederken Soma aileleri gözlerimin önünden geçiyor. Soma’daki maden faciası da kaderin planı olarak görüldü ki başlayan yargılama sürecinde şu an tutuklu tek bir sanık bile bulunmuyor.
Sonrasında cenaze evlerine giderken ise aklımız da tek bir soru oluyor o da “Amasra’daki maden faciasının sorumluları da tıpkı Soma’daki gibi aklanacak mı?”
Ateş düştüğü yeri yakıyor
Patlamada hayatını kaybeden 38 yaşındaki Öner Yıldız’ın evinin önüne geliyoruz. Evin önünde Öner Yıldız’ın ağabeyi ile karşılaşıyoruz. Konuşamıyoruz, kelimeler çıkmıyor ağzımızdan o an daha da iyi anlıyorum ateş düştüğü yeri yakıyor. Evin kapısını kız kardeş Yıldız açıyor. Yıldız çok üzgün ama çok da öfkeli hissediyoruz. Salona geçiyoruz birlikte. Salona geçer geçmez pencereden dumanların yükseldiği maden ocağını görüyoruz. Anne Yıldız dumanları seyrediyor ve bize dönüyor:
Bakın oğlumu öldüren karşıdaki duman, karşıdaki maden, evimin karşısındaki maden mezar oldu Önerime. 24 Ekim’de doğum gününü kutlayacaktık Önerimin biz ne yapacağız kızım bundan sonra?
Kelimeler boğazımda düğümleniyor. Sonra tekrar yola koyuluyoruz bu sefer maden ocağında hayatını kaybeden 42 yaşındaki Rıdvan Acet’in yaşadığı Kazpınarı köyüne doğru. Yol boyunca anne Yıldız’ın sorusu kafamda. Sahi ne yapacak anne Yıldız? Öner Yıldız’ın 7 ve 13 yaşlarındaki çocukları ne yapacak?
‘41 aile öksüz kaldı, yetim kaldı’
Kazpınarı köyüne, Rıdvan Acet’in evine varıyoruz. Evin önünde Rıdvan Acet’in 20 yaşındaki oğlu Emrullah Acet’i görüyoruz. “Son 5 seneye baktığımızda Soma, Ermenek, Zonguldak, Ermenek şimdi de Amasra. Umarım bir daha yaşanmaz” diyerek konuşmasına başlıyor Emrullah ve devam ediyor:
41 aile öksüz kaldı, yetim kaldı. Ben de kötüyüm ama annem ve kız kardeşim için ayakta durmam lazım.
Karanlık çöküyor ve tekrar Amasra’ya dönüyoruz. Maden alanında, sokakta, bakkalda, otobüs durağında, otogarda herkes ihmali konuşuyor. Herkes 2022 yılında nasıl böyle büyük bir maden faciası yaşandığını anlamıyor ve soruyor, biz de soralım:
2019’daki Sayıştay Raporu’ndaki uyarılara dönük bir önlem alındı mı?
İşçiler göz göre göre ölüme mi terk edildi?
Önlemler neden alınamıyor?