Sendikaların yasal olarak da birtakım yetkili pozisyonları olduğunun altını çizen Enerji-Sen’in Kurucu Genel Başkanı Kamil Kartal, “Yakın tehlike hissedildiği andan itibaren sendika temsilcilerinin, sendikaların işi durdurarak işçileri tahliye etmek gibi bir yetkisi var” dedi.
Bartın’ın Amasra ilçesindeki Türkiye Taş Kömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı kömür madeni ocağında meydana gelen patlamada 41 madenci yaşamını yitirdi, 11 madenci de yaralandı.
Patlamanın nedeni “grizu patlaması” olarak açıklandı. Sayıştay TTK 2019 Yılı Denetim Raporu’nda, Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı madende patlamanın yaşandığı derinlikte ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin arttığı konusunda uyarı yapıldığı ortaya çıktı.
Bu iş cinayeti bir kez daha maden ocaklarındaki tedbirler ve güvenlik koşullarında yaşanan ihmalleri akıllara getirdi.
Yeraltı madenlerinde kötü çalışma koşulları ve kazalar, işçilerin hayatlarının bir parçası olarak görülüyor. Yıllardır her kazadan sonra iktidar temsilcileri, koşulları düzeltme sözü verirken ‘sendikalar ve sorumlu kurumlar üzerlerine düşen görevleri layıkıyla yapıyorlar mı’ tartışmaları gündemden düşmüyor.
Konuyla ilgili sendikalardan da açıklamalar geliyor. Ancak Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Hakan Yeşil’in “Bunu provokatif eylemlere çevirmenin anlamı yok. Burada bilimsel bir sonuç ortaya koymadığımız sürece şu oldu bu oldu gibi bir şey deme şansımız yok” açıklamalarına da tepki gecikmedi.
Enerji-Sen’in Kurucu Genel Başkanı Kamil Kartal, sendikal sorumluluğa dair Gazete Karınca’ya değerlendirmelerde bulundu.
‘GMİS’in yasal olarak yetkili pozisyonu var’
Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Hakan Yeşil’in sözlerine dair “TTK genel müdürünün ağzıyla ve iktidarın ağzıyla konuşup olası tepkileri nötralize etmeye yönelik bir yaklaşım sergiliyor” diyen Enerji-Sen’in Kurucu Genel Başkanı Kamil Kartal, “Bu tür sendikalar sendika işlevini yerine getirme durumu kalmamış, tamamen sermayenin güdümüne girmiş ya da siyasi iktidarın güdümüne girmiş sendikalardır” dedi.
Olası tepkileri engellemek için manipülatif söylemlerde bulunulduğunu vurgulayan Kartal sözlerine şöyle devam etti:
Özellikle işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmasında sendikaların hem yasal olarak hem de kendi tüzükleri gereği yapması gereken sorumlulukları var. Yasal olarak da bir takım yetkili pozisyonları söz konusu. Örneğin, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusu için zorunlu kurullar var bu işyerlerinde. Burası ağır ve tehlikeli iş yerleri tüzüğüne göre faaliyet yürüten iş yerlerinden bir tanesi. Bu tüzükte 6331 sayılı iş sağlığı iş güvenliği kanununa göre oluşturulacak olan, ki oluşturulmak zorunda, iş sağlığı ve iş güvenliği kurullarının görev ve yetkileri var. Bu yetkiler içerisinde işi durdurmak yetkisi de var. Yani yakın tehlike hissedildiği andan itibaren sendika temsilcilerinin, sendikaların işi durdurarak işçileri tahliye etmek gibi bir yetkisi var. Bunların hiçbirini yapmıyorlar. Göstermelik bir takım kurullar kuruyorlar. Bu kurullar sadece kağıt üzerinde kalıyor, hiçbir denetim mekanizmasını devreye sokmuyorlar.
2019’dan beri denetim yapılamıyor
“Gerçek bir sendika olsa işçilerin dertleriyle, sorunlarıyla daha çok ilgilenir” diyen Kartal, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
Bu sendika iki şeyi çok net yapabilir. Hem yetkisi var hem de zaten görevi. Bunlardan bir tanesi işçilerin vücut bütünlüğünü sağlığını koruyabilecek her türlü işçi sağlığı ve iş güvenliği yasasından da kaynaklanan uygulamaların eksiksiz olarak gündeme getirilmesini sağlayabilir. İkincisi bir denetim mekanizmasını kurabilir yani zaten maden iş kollarında üçlü denetim dediğimiz bir şey var. Bunlardan biri Çalışma Bakanlığı denetim mekanizmaları var ama işletmiyorlar. İkincisi Enerji Bakanlığı’nın denetim yetkisi var; Sahaların nasıl çalıştırılacağına, üretim alanlarının hangi süreç içerisinde ne kadar üretim yapacağı ve madenlerde kullanılacak olan araçların gereçlerin, makinelerin, teçhizatların yenilenmesi, modernize edilmesi dair yapılacak denetimler. Bunların hepsinin denetlenmesi lazım. Ama 2019’dan beri bu iş yerinde denetim söz konusu değil.
Patlamanın yaşandığı madende çalışan işçilerin hepsinin aynı sendikaya mensup olduklarını belirten Kartal, “Buradaki işçilerin toplamı sendikalı, bu işyerlerinde bu sendika elli yıldır örgütlü. Sendika denetim mekanizmaları devreye sokabilecek bir gücü olmasına rağmen bunu yapmıyor. Ben iki gündür Amasra’daydım, işçilerle konuşmaya çalışıyoruz ama kaza olur olmaz yaptıkları iş işçiler hiç kimse ile konuşmayacak talimatı vermek. Acılı ailelerin verdiği refleks tavırlarla bir şeyler söylüyorlar. Evde duyduklarını anlatıyorlar. İşçilerin anlattıklarını kendilerince yorumlayıp o acıyla dışa vurabiliyorlar” dedi.
Sendikalar özelleştirmeye aracılık yapıyor
Üçüncü denetim mekanizmasının sendikanın kendisi olduğunun altını çizen Enerji-Sen’in Kurucu Genel Başkanı Kartal şunları kaydetti:
Üçüncü bir denetim mekanizması sendikanın bizatihi kendisidir. Sendika denetim mekanizmaları devreye sokabilecek bir gücü olmasına rağmen hem yasal olarak hem de fiziki olarak buna gücü olmasına rağmen bunu yapmıyor. Neden yapmıyor? Çünkü devlet işlerindeki idarecilerin işçiler üzerinde nasıl yönetim olması, işçilerin yönlendirilmesi üzerindeki yaklaşımlarını bir talimat olarak kabul ediyor ve o talimatı işçiler üzerinde baskı kurarak gündeme getiriyor.
Orada ne oldu ne yapıldı? Zaten bir takım sorunları var bu iş yerinin. Bir küçültmeye gitmiş burası uzun zamandır. Giderek daraltan küçülten ve yok eden bunu özel sektöre devreden bir süreç inşa ediliyor. Aynı saha içerisinde özel sektör üretime başlamış. Hattat’ın orada devasa bir maden ocağı var. On yıldır hazırlık yaptıkları rödevans adı altında devletin madeninin eksi kotları bile Hattat’a devredilmiş vaziyette. Buraları kapatıp komple özel sektöre vermenin hazırlığını yapıyorlar, sendika da buna aracılık yapıyor.