Eski Yunanca’da insan anlamına gelen ‘’Anthropos’’tan türetilmiş bir kelime olup insan çağı anlamında kullanılmaktadır.
Özelikle endüstriyel sanayi devriminden günümüze; İnsan’ın dünya üzerindeki etkisinin giderek artmasından insan çağı denilmiştir. Çağ olarak adlandırılmasının diğer bir nedeni ise geri dönülmez noktalara taşıyacak derecede değişimin olmasıdır. Birçok bilim insanınca da resmi jeolojik devir olarak kabul edilmesi önerilir. Çağ olarak kabul edilebilmesi için on binlerle yıl ile ifade edilmesi ve kayaç yapılarındaki değişimler ile belirlenmesi gerekir ki bu çelişki olarak bir handikap yaratmaktadır.
Son dönem bilimcilerince sıklıkla kullanılan ve kabulü hızlıca olan bir anlayış ve akımdır. Henüz resmi olarak kabul edilmese de akademik çevrelerde benimsenmiş ve gündelik yaşamda kabulü için yoğun çaba sarf edilmektedir.
Son buzul çağı yaklaşık 12 bin yıl önce sona ermiştir. Günümüzü de kapsayan bu 12 bin yıllık süreç holosen çağı olarak adlandırılmış ve bu çağ günümüzü de kapsamaktadır. Holosen çağı, özellikle son üç yüz yılda insanların nüfus artışı ve doğa üzerindeki etkilerinden kaynaklı başladığı kabul edilen ‘’Aptroposen’’ce bitirilmiştir.
Antroposen anlayışa göre sorunlar nelerdir-kimlerdir?
İnsan’ın yaptığı nükleer denemeler gökyüzünde bir katman oluşturmuş ve buna bağlı olarak buzullarda erime hızlanmıştır. Hızlı nüfus artışı ve buna bağlı üretim-tüketim artmıştır. İnsan’ın beslenme alışkanlıklarını da belirleyecek olan tarımsal üretime geçmiştir. Bu geçiş süreci ile birlikte geniş alanlarda tarım ve hayvancılık yapılmıştır. Sonucunda yüzey bitki örtüsü zarar görmüş, beraberinde birçok tür yok olmuş, biyoçeşitlilik azalmıştır.
İnsan’ın tüketim alışkanlıklarından kaynaklı karbon salınımı artmış, küresel iklim değişikliği başlamış ve sıcaklık giderek artmıştır. Küresel iklim krizini geri dönülmez bir noktaya taşımıştır. İnsan’ın aşırı üretim-tüketiminden kaynaklı toprak ve okyanuslarda kimyasal, plastik atıklarla kirletilmiştir.
Yeni bir çağ olarak lanse edilen Antroposen çağına göre; suçlu-sorumlu, sorun ve sorunun tanımı ‘’İnsan’’dır!!!
Böylelikle insanın doğada virüs olduğu, bütünün parçası olmadığı ve çözüm olarak insan türünün yok olmasına gidecek bir silsileler çözümünü savunmayı gerektirecektir. En nihayetinde ekolojik faşizme liberal bir geçişin önünü açacaktır.
Antroposen İnsan’ı sorun olarak tanımlayan bu yaklaşımı, hümanizmi içselleştirmiş insanı merkeze alan çevreci anlayışa karşı bir noktada duruyor gibi görünse de çözümden uzaklaşmaya neden olacaktır. İyi niyet ya da popülist kaygılarla yapılan bu çalışmaların doğal yaşama hizmet etmeyeceği açıktır. Antroposen anlayışının sistemce kullanılabilecek argümanlar üretmesi suistimale açık bir hale getirmektedir.
Ekoloji anlayış ve mücadeleleri; İnsanın doğadaki yeri ve rolü ne olmalıdır sorusuna verilen cevaplar, sorunların tespiti ve buna karşı yürütülecek mücadele yöntemleri ile ekoloji hareketleri içinde farklılaşmalar yaratmış, kimini sisteme entegre kimini sistem karşıtı olarak konumlandırmıştır.
Daha somut olsun diye Şırnak’ta ağaç kesimini değerlendirelim. Ağaçlar ne için-kim için kesiliyor sorusu tespit ve çözümü bulmamızı sağlayacaktır.
Yıllardır orman alanlarından biri sönerken diğeri yanar, hatta bu yangınlar aylarca sürer ve söndürülmez-söndürülmesine izin verilmez.
Beraberinde birçok canlı türü zarar görmüş, yok olmuştur. En nihayetinde bir orman ekosistemi yok edilmeye çalışılmaktadır.
Şırnak’ta kesilen ağaçlar sermayeye rant olmakta bölge insansız hatta cansız bir alana evrilmeye çalışılmaktadır.
Şimdi bu kesim-kıyım ‘insan’la açıklanabilir mi? Bu kadar kişi-kurum karşıyken; türleri, ormanları, ekosistemi ‘İnsan’ mı yoksa gözü midesinden büyük kapitalist sistem ve onun yürütücüsü iktidarlar eliyle mi kesiyor?
Anproposen anlayışa göre kim ve ne için sorularının cevabını İnsan olarak tanımlamak iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Kapitalist sistemce kabul görme ona hizmet etmedir. Sorundan uzaklaştırma çabasından başka bir şey olmayacaktır.
İkizdere, Akbelen, Hewsel ve Kazdağları’nda kesilen ağaçlar kim ve ne için kesildiyse, Şırnak’ta da aynı nedenle kesilmektedir. Bilinmelidir ki bu yok edişlerin asıl nedeni; kapitalizmin temelleri olan kazanç artırma, endüstriyel sanayi politikaları ve ulus devlet inşasıdır. Kapitalist sistemin hortlamasından önce on binlerce yıl doğa-insan birlikte barışık ve bütünün parçaları olarak yaşamıştır ve yaşayacaktır.
Ormanlar; tüm canlılar için yaşam alanı-nedeni ve yerküre ekosisteminin olmazsa olmazıdır. ‘Kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser’ odun diye satar. Gözünü kan bürümüş kapitalist sistem gitmeden ekolojistlere uyku yok…