Asgari ücret tepkisi: Sandıkta değil sokakta hesap soracağız

Asgari ücret tepkisi: Sandıkta değil sokakta hesap soracağız

Asgari ücretin 4 bin 253 TL olarak belirlenmesini İstanbul’da protesto eden sivil toplum örgütleri ve siyasi partiler, “Ülke, işçi ve emekçiler için adeta bir cehenneme dönüşmüş durumda. Sandıkta değil sokakta hesap soracağız” dedi.

Sivil Toplum Örgütleri (STÖ) ve siyasi partiler ve Asgari Değil İnsanca Yaşam Bileşenleri, asgari ücretin 4 bin 253 TL olarak belirlenmesini protesto etmek amacıyla İstanbul’daki Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda açıklama yaptı.

Çok sayıda kişinin katıldığı açıklamada, “Sandıkta değil sokakta hesap soracağız” ve “krizi biz çıkarmadık faturasını biz ödemeyeceğiz” dövizleri taşındı. Açıklamada sık sık “Yaşasın sınıf dayanışması”, “Yaşasın sendikal mücadelemiz” ve “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganları atıldı.

Kitle adına açıklamayı okuyan Okan Çam, asgari ücret görüşmelerinde işçilerin temsil edilmediği bir orta oyun olarak sahnelendiğini belirtti. Asgari Ücret Komisyonu’nun yalan makinası gibi hareket ettiğini vurgulayan Çam, asgari ücretin alım gücündeki kaybına vurgu yaptı.

Temel tüketim ürünlerine 1 yılda yüzde 200’lere varan zamlar yapılmıştır. Kira fiyatları fahiş oranda artmıştır. 2021 başında 380 dolar olan asgari ücret şu anda ise 270 dolardır. Dolar artışı ile ne işiniz var diyenler temel kurun her yükselişinde temel tüketim ürünlerine yapılan zamları ise görmezden gelmektedirler. Açlık ve yoksulluğun her geçen gün artığı koşullarda bu kadar rahat hareket etmelerinin arkasında ise sınıfın güçlü örgütlülüklere sahip olmaması yatmaktadır. Hükümet temsilcileri, düzen siyasetinin tüm aktörleri ve TİSK doğrudan sömürücü sınıfın temsilcileridir. Türk-İş bürokratları ise sömürücü sınıfların işçi sınıfı içindeki ajanları ve bir parçasıdır.

‘Ülke emekçiler için adeta bir cehenneme dönüştü’

İktidarın krizi ve salgını kendileri için fırsata çevirdiğini söyleyen Çam, ücretlerde azaltma, kısa çalışma ödeneği, Kod-29, uzun ve ağır çalışma koşullarının bunlardan yalnızca bir kaçının olduğunu belirtti.

Temel tüketim gıdalarına saat başı zam geldiğini ifade eden Çam, şunları söyledi:

Yılbaşında ekmek 1,25 TL iken şimdi 3,5 TL’ye çıkmış bulunuyor. Biraz daha ucuz ekmek almak için Halk Ekmek büfeleri önünde oluşan kuyruklar her gün uzuyor. Ayçiçek yağı, peynir, zeytin gibi ürünler toplumun geniş bir kesimi için adeta lüks oldu. Türk lirası 1 yılda döviz karşısında yüzde 100’leri aşan değer kaybına uğradı. Dolarla ne işiniz var diyenler ihaleleri dolar kuru üzerinden alırken milyonlara ise ‘şükredin’ diyorlar. Ülke, işçi ve emekçiler için adeta bir cehenneme dönüşmüş durumda. ‘Geçinemiyoruz, insanca çalışma ve yaşam koşulları istiyoruz’ diyenleri ise polis copu ve keyfi yasaklarla susturmaya çalışıyorlar.

Çam, yoksulluk sınırının altında olan yurttaşın öfkesinden korkulduğunu belirterek, “Krizi fırsata çevirenler, servetlerini arttırma derdine düşenler insanlığa açlık, yoksulluk, geleceksizlik, kan ve gözyaşından başka bir şey sunamazlar. Tüm canlı hayatının yıkımı uğruna kârlarını ve düzenlerini korumaya çalışanlara karşı artık yeter sesini daha fazla yükseltmenin zamanıdır. Krizi biz yaratmadık bedelini de biz ödemeyeceğiz demek için mücadeleyi büyütmenin zamanıdır” dedi.

Bu düzenin bir sömürü düzeni olduğuna dikkati çeken Çam, toplumun bu düzeni yıkması gerektiğinin altını çizdi.

Sömürü düzeni devam ettikçe de emeğimizi, alın terimizi çalmaya devam edecekler. Yaşadığımız sorunların tek bir çözümü var; İşçi ve emekçiler olarak örgütlenmek. Bizleri açlığa, yoksulluğa, geleceksizliğe mahkûm edenlerin karşısına bir sınıf olarak çıkmaktır. Bunun için yapmamız gereken fabrikalarda, sanayi havzalarında, işletmelerde ve hayatın olduğu her yerde, tabandan birliğimizi sağlamak ve en önemli silahımız olan üretimden gelen gücümüzü kullanmaktır. Bizden çaldıklarını almamızın birliğimizi güçlendirmek ve mücadeleyi büyütmekten başka yolu yoktur.

 

HABER MERKEZİ

 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı