En fazla Hatay’dan görüntüler yansıyordu.
Yağmacı diye linç edilenler, asker ve polislerin de dahil olduğu kalabalıklar tarafından vahşice öldürülenler oldu.
İşkence görüntülerini özellikle polis ve asker hesapları, ırkçı gruplar aleni şekilde paylaşıyordu.
Sokakta balta ve sopalarla, polis karakolunda işkenceyle öldürülenler oldu.
Hasar görmüş evinden, işyerinden eşya almaya çalışanlar linç edildi, işkence gördü.
Depremde devlet enkaz altındayken, deprem bölgelerine gidip insanlara yardım etmeye çalışan çok sayıda kişi şiddet gördü, feci şekilde dövüldü.
Gerekçe yağmacılıktı ve bu yağmacılığa asker, polis, paramiliter güçler bu şekilde yanıt veriyordu.
Yağma yaptırmayacaklardı!
***
Sözde yağmacılığa karşı sert yanıt veriliyordu.
Bu mağduriyet içerisinde on binlerce insan yaşamını yitirmişken, milyonlarca insan zor koşullar altında yaşam mücadelesi verirken insanların eşyalarına el uzatanlar cezalandırılacaktı!
Çalana, çırpana göz açtırılmayacak, esamesi okunmayan hukuk ve yasalar bu koşullar altında hiçbir şekilde uygulanmayacak ve yağmacıya gerekli yanıt verilecekti.
Yansıyan görüntüler de bunu gösteriyordu.
Milyonlarca insanı enkaz altında bırakan, enkaz altındaki ve enkaz üstündeki çığlıkları duymayan beceriksiz ve duyarsız iktidar, yağmacıları cezalandırarak enkaz altında bıraktığı, donarak ölüme terk edilen insanlara sahip çıkıyordu.
***
Böylesi büyük afetler sonrası yağmacılık olur mu?
Tabi ki olur.
Hırsızlar devreye girer mi?
Tabi ki girer.
Buna karşı önlemler alınması gerekiyor mu?
Elbette gerekiyor.
İşkence yapmadan, insanları linç etmeden, sokakta vahşice katletmeden; yasalarınız doğruysa, evrensel hukuk kurallarıyla hareket eden bir devletseniz bunu yapanları bu çerçevede yargılamanız ve cezalandırmanız gerekiyor.
Peki yapılan bu mu?
Ve gerçekten yağmacılardan, talancılardan, rantçılardan, insanları gömmek için tabutluklar inşa edenlerden hesap soruluyor mu?
Bunun siyasi sorumlularından en az biri insanlık adına onurlu bir davranış gösterip, istifa ediyor mu?
Hayır etmiyorlar.
Asıl sorumlulardan hesap sorulmuyor. Onlar, bu insanlık dışı sistemde bir elleri yağda bir elleri balda soyguna devam ediyorlar.
Yetmiyor, insanlara hakaret etmekten, tehdit etmekten, çaresiz insanları daha da çaresiz hale getirmekten geri durmuyorlar.
***
Yağmacı mı aranıyor?
Açık adres göstereyim…
Başta AKP olmak üzere bu depremin vurduğu kentlerdeki imara, kaçak yapılara izin veren tüm iktidarlar ve belediye yönetimleri yağmacı ve katildir.
Fay hatlarının geçtiği yere binaların inşa edilmesine izin veren tüm iktidarlar yağmacı ve katildir.
Demirden çalan, kumdan çalan, çimentodan çalan ve devasa tabutlukları siyasi iktidarlarla birlikte inşa eden, rüşvet veren müteahhitler yağmacı ve katildir.
Depremde insanlar soğukta çadır beklerken, insanlara çadır vermeyip elindeki çadırları satarak ticaret yapan sözde yardım kuruluşu Kızılay yağmacı ve katildir.
İnsanların enkaz altındaki çığlıkları tüm dünyayı sallarken, siyasi çıkarları için interneti yavaşlatanlar yağmacı ve katildir.
Depremin ilk anından itibaren insani hiçbir şey düşünmeyip inşaat sektörüne koşturanlar yağmacı ve katildir.
On binlerce insan enkaz altında inlerken ‘mucize kurtuluş’ diye haberlerle toplumu avutan, tozpembe deprem hikayeleri aktaran yandaş medya yağmacı ve katildir.
… … …
***
Daha sayılacak çok şey var ancak yağmacıları cezalandırmak ve hesap sormak isteyenler, enkazda eşyayı çalanı değil bir bütün hayatımızı çalanları görmek zorundadır.
Asıl katil ve yağmacıdan hesap sorulmadığı sürece, küçük katilleri ve yağmacıları cezalandırmakla sadece kendimizi avutmuş oluruz.
Büyük yağmacılar ve büyük katiller ise hayatımızı karartmaya devam eder.
İbrahim Aslan kimdir?
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarından itibaren Dicle Haber Ajansı’nda muhabir, haber şefi ve editör olarak çalıştı. DEM TV’de ve 1HaberVar Platformu’nda editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.