Abdullah Öcalan’ın aile ve avukat görüşlerinin engellenmesine dair AYM’ye görüş bildiren Adalet Bakanlığı, görüşmelerde “elde olmayan sebeplerden” dolayı aksaklıklar yaşandığını ve İmralı’da kötü muamele olmadığını savundu.
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan’dan 2 yıldır haber alınamıyor.
Aile ve avukatların Bursa İnfaz Hakimliği ve İmralı Cezaevi Müdürlüğü’ne yaptığı başvurular, ya ‘disiplin cezaları’ gerekçesiyle reddediliyor ya da yanıtsız bırakılıyor.
Avukatlar, bu gerekçelerle 24 Aralık 2021’de müvekkillerinin kötü muameleye maruz kaldığını belirterek, Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulundu.
Böylece son 8 yıl içerisinde Asrın Hukuk Bürosu tarafından AYM’ye onlarca başvuru yapılmış oldu. AYM’nin bu başvurulardan 23’üne dair Adalet Bakanlığı’ndan görüş istediği belirtildi.
Bakanlık, avukat yasakları, disiplin yasakları, telefon hakkı, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde İmralı’daki yasaklara ve benzer pek çok konuya dair AYM’ye görüş sundu. AYM, 23 dosyaya dair Asrın Hukuk Bürosu’ndan da görüş talebinde bulundu.
MA’dan Mehmet Aslan’ın haberine göre Bakanlık sunduğu görüşte, mahkeme kararlarına işaret ederek, İmralı’da ‘kötü muamele’ olmadığını savundu.
Kötü muamelenin ‘göreceli’ olduğunu ifade eden Bakanlık, Öcalan ile diğer tutukluların aile, avukat, telefon, mektup alma ve gönderme haklarının mevzuata göre uygulandığını ileri sürdü.
‘Cezası daha çok zorluk barındırıyor’
Bakanlık yanıtında, ayrıca Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutuklulara verilen ceza infazına dair, “Benzer durumdaki diğer hükümlülerin cezasına göre nazaran daha fazla zorluğu içerisinde barındırmaktadır” denildi.
Bakanlık, aile ve avukat görüşlerinin yaptırılmamasına dair, “Abdullah Öcalan ve onunla aynı ceza infaz kurumunda kalan diğer başvurucuların aileleri ve avukatları ile görüşmelerinde elde olmayan sebeplerden aksaklıkların yaşanmasının ve sıkı güvenlik tedbirlerinin alınmasının makul bir durum olduğu ve açıkça dayanaktan yoksun (…)” değerlendirmesinde bulundu.
Bakanlık, ayrıca görüşme taleplerinin reddedilmesinin ‘keyfi’ bir durum olmadığını belirterek, bu durumu sistematik bir şekilde verilen ziyaretçi ve avukat görüş yasaklarıyla savundu.
Bakanlık, Abdullah Öcalan’a 2021 yıllında 162, 2022’de ise 77 mektup verildiğini iddia etti. Bakanlık, diğer tutuklara da mektupların verildiğini belirtti.
‘Mutlak iletişimsizlik’
Bu yanıt üzerine Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 18 Nisan’a kadar 23 dosya hakkında görüş bildirdi. Avukatlar, aile ve avukat görüşlerinin engellemesine dair Bakanlığın ileri sürdüğü argümanların gerçeği yansıtmadığını ifade etti.
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komitesi’nin Benali-Libya kararına işaret eden avukatlar, aile ve avukat görüşlerinin engellenmesiyle BM’nin işkence yasağının ihlal edildiğini ve durumun “incommunicado” (mutlak iletişimsizlik) olarak nitelendirildiğini hatırlattı.
Abdullah Öcalan’dan son 25 aydır hiç haber alınmadığını anımsatan avukatları, Bakanlığın ‘mektuplar veriliyor’ ifadelerinin ise ‘spekülasyon’ olduğunu ve teyit edilmesi gerektiğini vurguladı. Avukatlar, AYM’ye yaptığı bildirimde, şu ifadelere yer verdi:
20 Temmuz 2016 tarihinden sonra başvurucuların mektup yazması engellenmiştir. Avukatları tarafından birçok mektup yazılmasına rağmen bunların başvuruculara teslim edilip, edilmediği bilinmemekle beraber bu hususu denetleyecek şeffaf ve aleni bir mekanizma da mevcut değildir. Bu hususa dair Bakanlığın başvurucuya gelen toplam mektup ile verilmeyen ve sansürlenen mektup sayısı; başvurucunun göndermek istediği ancak gönderilenlerin yanı sıra el konulan mektup sayısına ilişkin evrakların sunulması önemli olacaktır.
‘Hakları gasp ediliyor’
Uluslararası ve ulusal mevzuata işaret eden avukatlar, bu kapsamda Abdullah Öcalan ve diğer müvekkillerinin haklarının gasp edildiğini belirtti.
Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 5 Ağustos 2020’de hazırladığı ve İmralı’da uygulanan uygulamaları “kabul edilmez” olarak gördüğü raporuna dikkat çeken avukatlar, CPT’nin raporda aile görüşlerinin engellenmesinin resmi gerekçesini ‘aldatıcı’ bulduğunu hatırlattı.
Kişinin fiziksel ve moral direncini kırabilecek nitelikteki şartlar ve muamelelerin “kötü muamele” yasağı ile bağlantılı olduğunu vurgulayan avukatlar, “Genel bir yaklaşımı aşan özel bir uygulama rejimi söz konusudur. Bu nedenlerle Anayasa’nın 17. maddesi ihlal edilmiştir” ifadelerini kullandı.