280 haneden 260’ı depremle yerle bir olan, kent merkezine 22 kilometre uzaklıktaki 1800 nüfuslu Alevi beldesi Yaylakonak ya da herkesin kullandığı eski adıyla Balyan Köyü’ne vilayet de, devlet de 150 yıldır hep uzak.
Bin 485 binanın yıkıldığı Adıyaman şehir merkezinde bugün neredeyse tüm cadde ve sokakların az ya da çok bir kısmı enkazlar ve harabe haldeki yaklaşık 7 bin binanın yol açtığı tehlike sebebiyle kapalı.
İçinden geçen şehirler arası karayolunun bazı bölümleri bile her gün aralıklarla, enkaz kaldırma ya da başka ihtiyaçlar için geçici olarak kapatılıyor; neyse ki her yolun bir alternatifi hep açık. Ancak zaten şehirde kalabalık bir trafik de yok.
Henüz resmen açıklanmasa da artık sona eren kurtarma çalışmalarının ardından Adıyaman’da göç iyice hızlanmış. Valiliğin 16 Şubat’ta 150 bin olarak bazı gazetecilere verdiği sayı, bugün 200 bini bulmuş olabilir. İlçeleriyle birlikte 630 bin nüfuslu Adıyaman için çok büyük bir rakam bu.
Kalanlar ise çevre yolları ile karayolları hariç, hemen her cadde ve sokakta 10 metrede bir evlerin bahçesine ya da boş alanlara, bazen bizzat sokak üzerine kurulan 3’lü, 4’lü çadır gruplarında yaşıyor. Pek çoğunun temiz su ile tuvalet, banyo gibi temel ihtiyaçları eksik.
Çoğu asker ve korucularla, kamu personelinin kaldığı toplam 300 çadırlık 3 geçici ve eksiği bol çadır kent dışında, barınma sorunu için Adıyaman’da hala hiçbir adım atılmış değil.
Depremzedelerin yararlandığı iki kız yurdu ve Diyarbakır’dan gelen sivil toplum kuruluşları ve partiler ile uluslararası STK’ların kurduğu alt yapısı hazır 70 ailelik çadır kent, belki sorunsuz iki örnek ve bir konteyner kent için de başvuruları var ama valilik buna izin bir yana, çadır kenti de AFAD’a bağlamak için çalışıyor.
Vilayetin ilk 3 gün düştüğü durum bir yana aynı 3 günde sadece bir Kuran kursu enkazındaki kasa ile 3 bankanın enkazındaki kasaların kurtarılması operasyonunda görülebilen AFAD’ın 5 bin 700 gönüllüsünün bugün şehirde tam olarak ne yaptığını, hangi vakıflarla, hangi ortak çalışmaları yürüttüğünü bilmek zor. Ama özellikle AFAD’ın ilk 10 gününe dair her yerde çok fazla iddia, tanıklık olduğunu da hatırlatmak gerekir.
Öte yandan Anadolu Ajansı ile ilk günden itibaren bölgeye deprem sansürü uygulayan NTV, CNN Türk, Habertürk gibi haber kanalları dışında hiç açıklama yapmayan, depremzedelerin çoğunun hala hiç görmediği belediye başkanı Dr. Süleyman Kılıç, dün itibariyle kentin ancak yarısına temiz su verilebildiğini açıkladı ki görünür gerçeklere göre bu rakam bile abartılı sayılabilir.
Bir yandan her yerde koliler halinde heba edilirken gördüğümüz her yerden yağan içme suyu yardımları doğru biçimde dağıtılsa bile temiz su ihtiyacını ancak kısa bir süre için karşılayabilir. Ayrıca 13’üncü günde şehrin bence en az yüzde 70’inin hala temiz suya erişimi yoksa, tehlike çok yakın sayılır.
Ayrıca hasar gören alt yapının yer yer ortaya çıkardığı atık sular ve gözle görülür haldeki çöp sorunu, arttığı söylenen ishal vakaları açısından Adıyaman’da da salgın tehlikesi hep gündemde.
Bu noktada tam karşısındaki AB şartnamesine göre inşa edilen, ön yüzü cam kaplı Kommagene Kültür Merkezi binasında tek çizik bile yokken, yerli şartnameli binası yerle bir olan Adıyaman Belediyesi’nin Dr. Başkanı Süleyman Kılıç hiçbir sorun olmadığını, her tedbirin alındığını açıkladı.
Ancak çadır kentlerin çöplerini bile toplayamayan belediye, dün yerel medyaya, ağır hasar gören Adıyaman’ın, şehrin kuzeyindeki dağlık alana taşınacağını, “zemini daha uygun bir bölge” diye açıklayıp “30 bin, 50 bin konut yapılacak” cümlesini eklerken, belediyenin resmi sitesi hala kapalıydı.
İhtiyaçları ve sorunları konuşmak üzere 12’nci günde küçük çadır gruplarındaki ilk 3 söyleşi girişimimin başarısızlığı da benim için öğretici oldu. 2’si daha önce ‘Sahipsiz Adıyaman’ paylaşımı yapmış 3 depremzede de, kabul ederek başladıkları söyleşiyi, söz ‘Sahipsiz Adıyaman’a gelince kesti; isimli, kayıtlı söyleşiden vaz geçip, isimsiz sohbetle yetindi.
320 bin nüfuslu şehrin ilk 3 gün boyunca enkaz altındaki yakınları için yaşadığı çaresizlikle, Vali ile Bakana bile yöneldiği videolara yansıyan muhafazakar bakışlı ‘Sahipsiz Adıyaman’ öfkesi, artık ortada yok gibi. Geçici hayatın gerçekleri ve dağ gibi büyüyen ihtiyaçlar sebebiyle kaybolduğunu düşündürten öfke, yerini daha pragmatik bir tutuma bırakmış sanki.
Samimi her sohbette itirafını bile zihinde kabulde ayrı, tekrarlamakta ayrı zorlandığına defalarca tanık olduğum bu muhafazakar bakışın öfkesinin yerini, aslında Erdoğan ve saray yönetimine derin bir kızgınlık almış gibi.
Adıyaman’da tek tük, hasarsız binalarda yaşayanlar da, bahçedeki çadırda, minibüste ya da kapıyı kapatıp başka bir şehre göç etmiş durumda; 2 günlük gözlemle “şehirdeki binaların yüzde 90’ı” boş denilebilir.
34 kilometre uzaktaki 130 bin nüfuslu en büyük ilçesi Kahta’da da, yıkım çok daha az görünse de binaların neredeyse yüzde 80’i boş, çünkü sadece 100’ü yıkılsa da, ilçedeki binaların yüzde 50’den fazlası gözle görülür biçimde hasarlı. İlk günden bu yana başka şehirlere en fazla göç veren ilçe de burası. İki camisi yıkılan Kahta’da, 1800 yıllık Roma yapımı Cendere Köprüsü hala ayakta, hizmet veriyor.
Adıyaman şehir merkezindeki 3 cami ile camilerin çoğunun minareleri de deprem yıkımından payını almış ancak şehir merkezindeki 500 yıllık Ulucami’nin yerle bir oluşu daha çok dikkat çekti.
2015’te bugünkü değerle yaklaşık 10 milyon liraya 3 yılda restore edilen caminin, ilk depremde olduğu yere yığılarak çökerken, enkazın iri taşlardan ziyade, un ufak haldeki molozlardan oluşan görüntüsü, restorasyon hakkında şüphe yarattı. Ancak Adıyaman Başsavcılığı’nın açtığı soruşturmada, yıkımı şüpheli bulunarak enkazından örnek alınan binalar arasında AKP’li müteahhit Gazi Ergün’ün restore ettiği Ulucami yer almadı.
Başsavcılığın örnek aldığı binalar arasında belediye binasının enkazının bulunmadığı iddiası hiçbir açıklama yapılmadığı için doğrulanmış değil ancak Adıyaman’ın imar ve yapı denetim kayıtlarının enkazdan kurtarılıp kurtarılamadığı da bilinmiyor.
Ulucami’ye çok uzak olmayan noktadaki Süryani Cemaati’nin küçük Mor Petrus ve Mor Paulus Kilisesi de ağır hasarlı. 1850’de depremde yıkılan Meryem Ana Manastırı yerine, deprem korkusuyla küçük bir kilise olarak inşa edilen tarihi yapı, korkulduğu gibi yıkılmasa da Meryem Ana heykeli hariç her şey zarar görmüş.
Metropolit Mor Grigoryos Melki Ürek’in verdiği bilgiye göre, 2010’da Vakıflar Genel Müdürlüğü kontrolünde, bugünün değeriyle 5 milyon liraya 10 yılda restore edilen kilise, yıkılma tehlikesi sebebiyle kapanınca, ibadetler geçici olarak bahçedeki yemekhanede yapılmaya başlanmış. Metropolit Ürek, depremde küçük cemaatten 5 kişinin hayatını kaybettiği bilgisini de ekliyor.
İçeriye göz atarken belli belirsiz bir sarsıntıyla, tavandaki bir kaç iri çatlaktan dökülen taşlarla tehlikeyi görüp hızla çıktığımız kilisenin kapısında asılı 2 resmi de o an fark ediyoruz. Ki Suriye’de Sünni cihat savaşçıları tarafından kaçırıldıktan sonra, 11 yıldır kendilerinden haber alınamayan 2 Süryani Metropolitin resimlerinin işaret ettiği tehlike de, buradan bakınca deprem kadar yakın görünüyor.
280 haneden 260’ı depremle yerle bir olan, vilayet merkezine 22 kilometre uzaklıktaki 1800 nüfuslu Alevi beldesi Yaylakonak ya da herkesin kullandığı eski adıyla Balyan Köyü’ne vilayet de, devlet de hep uzak gibi.
Şehir çıkışından 15 kilometre sonra, asfalt yolda ‘Hoş geldiniz’ tabelasının altından geçerek Yaylakonak beldesine giriliyor ancak beldenin merkezi olan eski Balyan için daha 5 kilometre var. Buradan sonra sadece 1 kilometresi afalt olarak devam eden yolun bol virajlı, çok yokuşlu son 4 kilometresi neredeyse Balyan kurulduğundan bu yana 150 yıldır toprak. Çevredeki pek çok Alevi köyünün yolu hala toprak.
Adıyaman vilayetinin bir Alevi beldesi ile köylerine toprak yolda bu kadar uzun ısrarının sebebi ne kadar açıksa, 12’nci günde AFAD dahil hiçbir kamu kuruluşunun Balyan’a hala hiç gelmemiş olmasının sebebi de o kadar açıktır belki. Belde Belediye Başkanı Abuzer Aydın da muhalif belediyelerin, partilerin ve sivil toplum kuruluşları ile gönüllülerin hiç kesilmeyen dayanışmasını çok daha kıymetli bulduğunu söylüyor.
Başkan Aydın, deprem gecesi beldede sadece 72 kişinin can verdiğini, çoğu tek ya da en çok iki katlı kerpiç ya da yığma taş evlerin sağladığı kolaylıkla, 1800 nüfustan çoğunun daha ilk sarsıntıda kapıdan çıkarak hayatta kaldığını vurguladı.
Aydın ayrıca bine yakın büyük ve küçükbaş hayvan ile 10 kadar sokak hayvanının da enkaz altında can verdiğini belirtirken, köylülerin hayatta kalan hayvanlarını da, dolaşan ucuzcu celeplerin toplamaya başladığını anlattı.
Halihazırda 5 bin 700 AFAD çalışanı ile çeşitli illerden geçici görevle gelen 25 bin kamu çalışanının yardım için bulunduğu Adıyaman’da sadece onların barınması bile ciddi sorunken, valiliğin 450 bin kişinin en az 1 yıl sürecek geçici barınma şartları için gerçekçi bir plan ya da takvime henüz sahip olmadığı anlaşılıyor.
Ayrıca Adıyaman’da valilik dahil hiç bir resmi kurumun internet adresinde, depremle ilgili hiçbir veri, bilgi, açıklamanın yer almaması da dikkat çekici. Resmi sitelerde daha önce yapılan açıklama ve duyuruların çoğu kaldırılırken, tüm sayfalar yardım ve bağış için banka hesap numaralarına ayrılmış.
Altında da İçişleri Bakanı Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Kurum, Ulaştırma Bakanı Karaismailoğlu ile Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına yer verilmiş. Adıyaman’da tüm resmi siteler tek bir elden çıkmış gibi, daha önce açıklanan hiçbir veri, hiçbir bilgi artık yok…
Bilgiye ihtiyaç duyulduğunda ne yapılacağı konusunda ise önceki gün yaptığı yönetmelik değişikliği ile Diyanet İşleri Başkanlığı hayli yol gösterici olmuş sanki. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile ilgili yönetmeliği değiştiren Başkanlık, 32. Maddenin birinci fıkrasında yer alan, ‘Başvaiz, uzman vaiz ve vaizlerin ortak görevleri’ arasına medya kuruluşları ile eğitim kurumlarını da eklerken, vaazların süresini de uzattı.
Böylece Diyanet vaizlerinin ‘ Ceza infaz kurumları, çocuk eğitim evleri, denetimli serbestlik müdürlükleri, gençlik merkezleri ve kampları, öğrenci yurtları, sağlık kuruluşları, sosyal hizmet kurumları, fabrika ve iş yerlerinden sonra medya ve eğitim kurumlarında da haftada en az beş kez vaaz vermesi karara bağlanmış oldu.
Büyük yıkımda yetim kalan çocukların evlatlık alınmasını öğütlerken, ‘evlenebilirsiniz, ona göre seçin’ mealinde fetva veren Diyanet, bakalım şimdi medya ve okullarda haftada 5 gün, çocuklara ne anlatacak, gazetecilere ne vaaz verecek.