Yangınlar-kesimlerle dolu bir mevsim birçok ekolojik kırıma ev sahipliği yapmaktadır. Bununla birlikte egemen sistemin talancı zihniyeti sömürüyü sürekli kılmak adına bilim ve teknik de dahil saldırıları farklı yerlerde farklı metotlar kullanılarak devam etmektedir. Bilinmelidir ki ağaçlar, ormanlar bizim de bulunduğumuz ekosistemin, bütünün parçasıdır. Bir ağaç sadece bir ağaç değildir, bir yaşam alanıdır.
Biz ekoloji mücadelesini yürütenler, sorunları söyleyip tepki gösterdikçe karşımızdakiler daha farklı, hileli yöntemlerle bizi ikna etmeye çalışıyor. Minareyi çalanlar, bizler kadar bilgiye sahipler ve her türlü kandırmacayı deniyorlar.
Ağaç kesiyoruz ama yerine daha fazlasını dikeceğiz anlayışı, çok da gündem olmayan iki farklı yalanı kullanmaktadır; biri ağaçların sökülerek taşınması diğeri gençleştirme.
Ağaçların sökülerek taşınması ve başka yere dikilmesiyle başlayalım. Birkaç yıl içinde dikilen fidan birçok canlı ve mikroorganizmaya ev sahipliği yaparak mikro bir habitat oluşturur. Kuşlar ve solucanlar bu habitata en hızlı yerleşenlerdir.
Öncelikle siz bir ağacı sökerseniz sincaplar, kuşlar, sürüngenler, kemirgenler ve mikroorganizmalara konum atarak mı haber vereceksiniz yeni yuvalarını.
İki defa söküm yapılan ağaçların yaşama şansı yüzde ondan daha azdır. Tabi onu söküp başka yere dikerseniz kuruması zaman alır çünkü özsuyu onu canlı tutmaya devam eder. Ve söküp diktiğimiz ağaçlar kurumadı diye iknaya çalışmalarınıza da karnımız tok.
Biliyoruz ki; on, yirmi, otuz ve daha fazla yaş almış ağaçları söküp başka yere dikerseniz tutmaz. O nedenle havalı iş makineleri ile söküp süslü cümleler ile ikna sözleriniz kandırmacadır. Ağacın yerini değiştireceğinize projenizi, zihniyetinizi değiştirseniz sorun zaten çözülür.
Bir ağaç yaprak dökmeden söküm-dikim yapılmaz ki bunu sizde bilirsiniz. Genellikle sonbaharın sonlarına doğru dikim yapılması doğru kabul edilir. Fidan dikerken bir fidan yaşı ne kadar küçükse tutması ve adaptesi o kadar iyi olur. Ki ağaçlandırma ne kadar doğrudur, kırıma uğramış alanlar için fidan dikimindense tohumdan dikim yapmak, el değmesini engellemek daha doğrudur.
Ormanların talan edilmesinde gençleştirme adı çokça kullanılır. Tabi ki endüstriyel ticari ağaç üretimlerinde gençleştirme kullanılabilir ki bu da gündemimiz değildir.
Ama kamusal olan orman varlıklarında bu kabul edilemez. Çünkü orman ekosisteminde yer alan ağaçların gençleştirmeye ihtiyacı yoktur. Doğal orman alanında gençleştirme tam olarak bir eko-faşizmdir. Ömrünü tamamlayıp orman zeminine devrilen ağaçlar; çürüyüp orman zemininde haşerelere yuva olmaları dahi döngünün bir parçasıdır ve gençleştirmenin talanı meşrulaştırmak dışında bir anlamı yoktur.
Biz koruyoruz, biz dikiyoruz, kesmiyoruz, taşıyoruz, hastalık kapmış, kesmek zorundayız ve daha fazlasını dikeceğiz gibi sonu gelmeyen bahanelerinizi kendinize saklayın. Ağaçları sökmeyin ve sizin gençleştirmenize de ihtiyacı yok bunu bilmeniz yeterlidir. Bir ağaç için otobanı değiştirenlerin var olduğu bir dünyada yanlış olan maden, turizm ve imara dayalı sömürü politikalarınızdan vazgeçmeniz yeterli olacaktır.
Doğaya hükmeden onu meta olarak gören bir noktadan bakmaktan vazgeçin. Biliyoruz ki bu aç gözlülüğünüzle saldırılarınız hep olacaktır. Sizde bilin ki bu saldırılara karşı yükselen bir direniş hep olacaktır.
Güner Yanlıç kimdir?
Ekoloji aktivisti, yazar.