Geride bıraktığımız günlerde, RTÜK, Halk TV’ye mimikler yoluyla terör propagandası yapma gerekçesiyle ceza verdi, öncesinde de mahkeme İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Süleyman Soylu’nun ‘ahmak’ ifadesini kendisine iade etmesini, YSK üyelerine yönlendirmiş ve yüksek bürokratlara topluca hakaret suçundan hapis ve siyasetten men cezası vermişti.
Hükümetin her geçen gün artık bu kadarını da yapmazlar diye düşündüğümüz ne varsa yaptığı bir noktada, muhalefet “böyle bir şey olabilir mi?” pozisyonunu canı pahasına korumaya devam ediyor.
Peki neden?
Her şeyden önce, muhalefet denilen bloğu oluşturan parçalı yapının içerisindeki milliyetçi-muhafazakar blok, Türkiye’nin hazırlandığı değişime kendilerini hazırlamadıkları gibi, sarayı değil, sarayın içindekini değiştirmenin yeterli olacağını düşünüyor gibiler.
Hükümetin yerli-millilik adına oluşturduğu ideolojik-siyasi çekim merkezinin, 6’lı masada yarattığı basıncın da ötesinde, Sarayın emriyle muhalefeti pek çok biçimde manipüle eden, gazeteciler, siyasetçiler ve troller ordusu büyük bir ciddiyetle görevini sürdürüyor.
Muhalefet denilen blok, meseleyi masada ve masanın sınırları içinde tutmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyor. Bunun pek çok sebebi var; birincisi, devletin derin ve sığ taraflarıyla, sermayenin seküler ya da muhafazakar taraflarıyla pazarlıklarını sürdürürlerken, bir toplumsal muhalefet görüntüsünün görünürde bile olsa, kendilerini zayıflatacağını düşünüyorlar.
Dolayısıyla, toplumsal muhalefeti oluşturan güçlerle kitlesel olarak ilişkilenmek yerine, tıpkı 6’lı masanın yaptığına benzer bir şekilde, temsiliyet düzeyinde ve sembolik olarak, sendikalar, odalar ve diğer sivil toplum örgütleriyle ilişkileniyorlar.
Tuhaf bir şekilde, 6’lı masanın kitleselleşmeden, yalnızca oy vererek, temel anayasal haklara dayanan gösteri-yürüyüş haklarını bile kullanmaya tenezzül etmeden iktidarı değiştirebileceğine ilişkin bir inanışı var. Hatta bu ataletin sonuç vereceğine duydukları imanın en derin yeri, HDP kitlesine ve tabii ki yöneticilerine karşı koydukları mesafe.
Daha tuhaf olan ise, 6’lı masa denilen muhalefetin üzerinde anlaşabildiği tek nokta olan Parlamenter Sisteme Dönüş aracılığıyla gerçekleşecek restorasyon ile birlikte, AKP iktidarının 20 yılda yarattığı tahribatı 3-5 ayda ortadan kaldırabileceklerine inanmaları.
Dolayısıyla, muhalefetin muhayyel bir zamanda gerçekleşecek muhayyel bir restorasyona bütün problemleri havale ettiği bir dönemde, iktidar şimdiki zamanda ve elindeki gerçek güçlerle (kitleler, troller, mahkemeler, polis, sermaye ve diplomasi) yapacaklarını yapmaya devam ediyor. Gene muhalefetin kitlelere oy kullanmaktan başka bir rol biçmediği dönemde, iktidar kitlesini çok değişik biçimlerde (şiddet, para, hukuk) ile tahkim etmeye ve zinde tutmaya devam ediyor.
Bilindik hikayedir ama bir kez daha hatırlatalım; Al Capone, tanrının çalışma sistemini anladığında işlerinin kolaylaştığından bahseder. Çocuk Al Capone, tanrının kendisine bir bisiklet göndermesi için dua etmekte ama bisiklet asla gelmemektedir; büyüyünce ise her gün dilediği bisikleti çalar ve tanrıdan kendisini affetmesi için dua eder…