Bugünden yarına geleceği örmek 

Bugünden yarına geleceği örmek 

Erdal Doğan

Meclis açıldı! İç ve dış, politik ve ekonomik çözülmeyi bekleyen sorunlar dağ gibi..

Gündem ise cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin her an yapılacakmış gibi hep yoğun.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala hakkında AİHM kararlarının uygulanması için Türkiye’ye tanıdığı süre 30 Eylül 2021 tarihinde doldu ve her ikisinin tutukluğu halen devam ediyor. Şu ana kadar HDP dışında diğer partiler bu işlenen hukuksuzluk yokmuşçasına davranıyorlar. Doğuracağı sonuç ve yaptırımları dahi hükümete hatırlatmaktan  acizler.

ABD ise S400’lerle ilgili NATO üyesi Türkiye’yi bir kez daha uyardı.

Almanya’da Erdoğan’ın sözünü dinletebildiği Merkel artık yok. İki ülke arasında ekonomik ve geçmişten gelen ilişkiler elbette her daim belirleyici ama siyasi nüans farkları ve yaklaşımlar bazen kelebek kanadı etkisi yapabileceğini unutmamak gerekir. Özellikle de mevcut iktidarın Almanya’da seçimlerden yaklaşık yüzde 5 farkla başarıyla çıkmış ve iktidar ortaklığına hevesli Yeşillerin hükümette yer alacağı konuşulurken.

Erdoğan ve Putin’in en son Soçi görüşmesinde İdlib ile ilgili Rusya’nın Türkiye’ye karşı tavrı daha da netleşmiş görünüyor.

Merkez Bankası döviz rezervleri sıkıntısı, faiz döviz kuru arasındaki tahterevalli denge süre dururken üretime yönelik olmayan yatırımlarla, işsizlik , pahalılık, enflasyon her geçen gün giderek daha çok can yakmaya devam ediyor. Evleri aşsız, aileleri işsiz, bazı canları intihara sürükleyen tablo hız kesmeden devam ediyor.

Covidden ölüm ve vaka sayılarının yüksek oranının devamı izlenen bir tablo olmaktan çoktan çıkarak her ocağın evine ayrı ateş düşürüyor.

Öte yandan Kürtlerin haberi yokken Kürt meselesinin çözülmüş olmasına rağmen sorun  varlığını tüm yakıcılıkla sürdürüyor!

Bu liste yine uzar gider ve yine haftanın, haftaların, ayların bilinen kısa özeti olur fakat şimdi bu meselelere kısa, orta ve uzun vadede çözmeye soyunan partilerin gündemi nedir ona kısaca değinmek isterim.

HDP’nin 27 Eylül’de açıkladığı 11 maddelik Demokrasi Tutum Belgesi’ne karşı CHP ve İYİ Parti cephesinden gelen olumlu karşılama mesajları elbette ki önemli fakat kamuoyunun beklentilerini karşılamaktan çok uzak ve yetersiz.

HDP’nin demokratikleşme yolunda açıkladığı ilkelere karşılık Millet İttifakı içinde kümelenen 6 partiden öncelikle beklenen karşılık veya hamlenin; HDP üzerindeki baskının kaldırılması için açık amasız beyanları yanında Kürt meselesinin anayasal ve yasal temelde çözümüne dair ilk somut adımlarını programlarıyla birlikte ırkçı odakların tepkilerini önemsemeden, yarına bırakmadan açıklamaları olmalıydı. Ne kadar somut ve erken adım atarlarsa ve hamlelerde bulunurlarsa kendilerine verilecek destek ve güvenoyunun da o denli artıracaklarını artık fark etmeliler. Fark edip de orta oyununa devam etmek isterlerse gerçekten yazık olur ülkeye ve geleceğimize. Çünkü halk bugünün can yakan tüm sorunlarının giderilmesi için geleceğe ilişkin somut çözüm programların beklentisi içinde. Mesela bir kaç somut örnekle verecek olursak;

Yaklaşık 1.5 yıldır Kılıçdaroğlu’nun son seçimden sonra artan genç seçmen nüfusunu dikkate alarak her ortamda onlara seslenmeye çalışması ve sorunlarını gidermeye çalışmasına dair çabası önemli ama yetersiz. Çünkü partinin sözcülerinin bunu tekrar dillendirmesi yerine sahadaki genç partililerine güvenerek somut programlarla çalışması gerekir. Sahada, medyada ya da sosyal medyada.. Çünkü tahminlere göre yaklaşık 7 milyon genç 2023 cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerde ilk kez oy kullanacak.

Yeni seçmen gençlere ve mevcut gençlere dokunmak ve gelecek için somut projeleri sunma zorunluluğu HDP için de hayati görünüyor. Tüm baskılara rağmen HDP’nin demokratik mücadelesi, özellikle de seçmeninin HDP’yi terk etmeyip ayakta tutuşuyla birlikte arkasından Demokrasi Tutum Belgesi ile parlamenter sisteme ve demokratik topluma olan güvenini tekrar canlandıran HDP’nin, yeni oy kullanacak genç seçmen nüfusunu klasik anlayış, söylem ve yaklaşımla çantada keklik görmemelidir. Her şeye rağmen sandıklara olan güveni ve halk iradesinin önemini onlara anlatabilmenin araçları şimdiden düşünülmelidir. Milyonlarca lira para harcanarak hazırlanan broşür, pankart gibi artık etkisi çok zayıf olan basma kalıp propaganda yöntemlerinden HDP de diğer muhalefet partileri de artık radikal biçimde vazgeçmelidir. Hem doğaya hem de emeğe saygısız bu çöp yığınını en az kullanıp diğer araçlar olan saha çalışmaları, medya ve sosyal medya aracılığıyla yeni seçmenlere ulaşmanın önlerindeki en önemli tercih seçeneği olduğunu artık yadsınamaz biçimde görülmeli ve işlevselleştirilmelidir.

Benzer eksiklik, ekonomik dar boğazda olan ya da can çekişen tüm kesimlere yeni ekonomik programları sunamamak ve ulaştıramamakla tabloda halen yerini koruyor.

HDP ve Millet İttifakı içerisindeki muhalefet partilerinin bu konuda somut çözüm önerileri -cek , – cak’dan bir kaç adım ileri gidebilmeli artık.

CHP üç büyük şehirde kazandığı yerel yönetimleriyle, CB Saray yönetiminin engellerine rağmen bir takım kooperatif atılımlarını gerçekleştirmiş olması önemli fakat çok yetersiz. Hükümet olduklarında tarımın tüm alanlarında somut önermeleri halen yok. Siyasal parti olarak CHP’nin tarım pratiğinden gelen Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal’ın çabası görünüyorsa da partinin ufkunda, gündeminde bu konunun yeterince yerleşmiş olduğu görünmüyor. Millet İttifakı’nın diğer bileşenlerinde ise bu konuda görünür somut hiç bir şey yok.

HDP’nin kazandığı belediyeler son seçimin hemen ardından hemen hemen hepsine kayyum atanarak belediye olarak kooperatifçiliği geliştirmelerine fırsat verilmediği bilinmekte. Fakat kayyum atanmadığı önceki dönemlerde yapılabilinirdi. Tüm bunlar geçmişe dair -di’li eleştiriler. Artık bugün ve geleceğe dair ne yapılabilir bakıldığında ise iki acil atılması gereken adım görünmektedir. Birincisi hem gelecek seçimde tarım ve hayvancılıkla yaşamını idame ettirmeye çalışan ama ettiremeyen, çiftçi ve köylüye dair somut hükümet ve yerel yönetimlerle nasıl destek sunacaklarını şimdiden açıklamalı ikincisi kooperatif sisteminin hayata geçirmek için seçimi beklemeden somut adımlar atılarak geleceğin inşasının kolaylaştırıcılığının yapılması gerektiğine inanıyorum. Bu ikinci adımın nasıl yapılacağı haklı olarak sorulabilir. HDP’nin kazandığı belediyelere kayyum atanmış, yerel siyasi yöneticileri hapsedilmiş ve öte yandan CB hükümet sisteminde yer almıyorlar, sürekli hedef yapılıp kriminalize ediliyorlar, işleyen bir parlamento yok, denetlenen bir hükümet yok! Bunu HDP şimdiden nasıl yapacak?

Şöyle ki HDP’nin Türkiye’nin her yerinden oy aldığı kesimlerin önemli bir kesiminin tarım ve hayvancılıkla ya geçmişten bağı var ya da halen yakınları yaşamını bu alanda sürdürüyorlar. Çoğu zaman birlikte iş yapmak, üretmek ve paylaşmak bir partiye oy vermekten çok daha zordur. HDP kendisine oy veren tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesimlerin kooperatifçiliği ve ürünlerinin pazar bulmasını farkındalığını şimdiden yapsa sonuç alması ancak bir kaçı yılı bulur. Doğduğum topraklardan biliyorum. Erzurum’dan, Doğu Dersim Hınıs’tan, Tekman çevresinden biliyorum. Bölge İnsanımızı kooperatifçiliğe ikna etmek hiç öyle kolay değil! Bazen aralarındaki yıllarca süren arazi, su, otlak meselelerinin nasıl kanlı husumetlerle sonuçlandığı bilinir. Sözü uzatmadan geleceğin inşası insanın kendine, çevresine güveninin inşasını bugünden yapmak pekala mümkün. Bu da klasik propaganda araçlarıyla ya da seçimi bekleyerek de değil. Önemli olan HDP ve Millet İttifakı’nın hiçbir mazeret üretmeden demokratik topluma, ferah ve güven içinde bir geleceğe artık eski usul ve vaatlerle değil daha somut projelerle ve farkındalık yaratarak bugünden adım atılarak inşa edilmesine inanması ve yol almasıdır.