Cezaevi önünde seslendiler: Tecrit ve izolasyona son verin

Cezaevi önünde seslendiler: Tecrit ve izolasyona son verin

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi önünde hasta tutukluların durumuna dikkat çeken insan hakları örgütleri, “Tecrit ve izolasyon koşullarına son verilmeli” çağrısı yaptı.

Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Diyarbakır Tabip Odası, İnsan Hakları Haftası dolayısıyla yapılan etkinlikler kapsamında D Tipi Kapalı Cezaevi önünde hasta tutuklulara dair açıklama yaptı. Sivil toplum örgütü temsilcilerinin katıldığı açıklamada Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu üyesi Diyar Çetedir konuştu.

Ülkedeki kriz

Siyasal, sosyal ve ekonomik olarak ağır bir tabloyla karşı karşıya olduklarını belirten Çetedir, kriz ortamının Corona virüsü (Covid-19) salgını sürecinde daha da ağırlaştığını vurguladı.

Çetedir, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde belirtilen barış, adalet, eşitlik, özgürlük, insan onurunun korunması ve bunları güvence altına alacak düzenden ne yazık ki giderek uzaklaşmaktayız, Ülkenin içinde olduğu bu ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü yeniden etkin kılmak en asli görevimizdir” dedi.

682 tutuklu yaşamını yitirdi 

31 Ekim 2021 tarihinde Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre 294 bin 930 kişinin tutuklu olduğunu aktaran Çetedir, “Hapishaneler yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerler haline gelmiştir. Tek kişi ya da küçük grup izolasyonu/tecrit uygulamaları nedeniyle kronik bir sorun haline getirilen hapishanelerde son olarak Kandıra 1 No’lu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde gördüğü işkence ve cinsel saldırı sonrası şüpheli ölümüyle gündeme gelen Garibe Gezer vakasında görüldüğü üzere mahpuslarının yaşam hakkı güvence altında değildir. Son 10 yılda hapishanelerde 682 mahpus yaşamını yitirmiştir” diye kaydetti.

Cezaevlerindeki ihlaller

Türkiye’deki cezaevlerinde sağlığa erişimde ciddi engeller yaşandığını ifade eden Çetedir, “Aşırı kalabalık koğuşlar, revire geç çıkarılmalar, hastane sevklerinin geç yapılması ya da hiç yapılmaması, hastanelerde revirde kelepçeli muayene uygulaması, havalandırma hakkından yararlandırılamama, havalandırma kapılarının geç açılması ve erken kapatılması, hijyenik olmayan odalar, insanın hem sağlığını hem de psikolojisinin olumsuz yönde etkileyen tek kişilik bölmeli nakil araçlarıyla sevkler, ısıtılmayan ve nemli odalar, yetersiz beslenme, diyet yemeklerine erişememe, temiz su ve sıcak suya erişimde yaşanan sorunlar, hapishanelerde yeterli doktor ve sağlık personeli bulundurulmaması, tek başına yaşamını devam ettiremeyecek mahpusların tek kişilik yerlerde tutulması ve benzeri durumlar mahpusların yaşamış oldukları sorunlar gittikçe artmaktadır” şeklinde konuştu.

Hasta tutukluların durumu

Cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere bin 605 tutuklu bulunduğunu ifade eden Çetedir, muhalif hasta tutukluların “toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturdukları” gerekçesiyle keyfi olarak tahliyelerinin engellendiğini vurguladı. Çetedir, “Aysel Tuğluk örneğinde görüldüğü üzere sisteme muhalif ve eleştirel yaklaşan ve hapishanelerde tutulan çok sayıda insan hakları savunucusu, avukat, seçilmiş siyasetçi ‘cezaevinde yaşamını tek başına sürdüremeyecek durumda olduğu” halde hapishanelerde tutulmaya devam edilmektedir” diye belirtti.

Dezavantajlı tutuklular 

Dezavantajlı tutukluların durumlarına da değinen Çetedir, “Özel ihtiyacı olan bu hasta mahpuslar infaz kurumlarında uygun koşullar ve özel bakım yokluğu nedeniyle daha fazla mağdur olmaktadır. Ek bakım ve korunma ihtiyaçları nedeniyle bu mahpus gruplarının gereksinimlerini değerlendirmede ve sağlık hakkına erişimine yeterli özen gösterilmediği görülmektedir” ifadelerini kullandı. Dezavantajlı grupların başında çocuk tutukluların geldiğine dikkati çeken Çetedir, “Türkiye’de 743’ü anneleriyle birlikte toplam 3 bin çocuk hapishanede yaşamak zorunda bırakılmıştır” diye kaydetti.

11 talep sıralandı

Sevkler sırasında tutukluların şiddet ve hakarete maruz kaldığını ifade eden Çetedir, konuşmasının devamında şu önerileri sıraladı:

  • 5275 Sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkında Kanun’u kaldırılarak tarihli ‘BM Mahpuslara Uygulanacak Asgari Standartlar’, 1982 tarihli ‘BM Tibbi Etik ilkeler’, 1988 tarihli ‘BM Herhangi biçimde alıkonulan veya Hapsedilen kişilerin Korunması için ilkeler Manzumesi’, 1990 tarihli ‘Mahpusların islahı için Temel ilkeler’ ve 1990 tarihli ‘Özgürlüğünden yoksun bırakılmış çocukların Korunmasına ilişkin Birleşmiş Milletler Kuralları’na uygun; güvenliği değil özgürlükleri esas alan Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’unu hazırlanarak yürürlüğe konulmalıdır.
  • Uluslararası standartlar, sözleşmeler ve protokoller gereği sağlık hizmeti sunumunun toplumun her kesimine olduğu gibi özgürlüğü kısıtlanmış bireylerde eşit bir şekilde uygulanması için etkili, yeterli ve kapsamlı çalışmalar ve düzenlemeler yapılmalıdır. Bu amaçla ‘sağlık hizmetlerinin eşit, nitelikli ve herkesin ulaşabileceği bir şekilde sunumunu’ sağlaması ödevi çerçevesinde cezaevindeki sağlık hizmetleri de genel toplumsal sağlık sistemiyle yakın ilişki içinde, ulusal sağlık sistemiyle entegre ve uyum içinde örgütlenmesine ilişkin düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Mahpusların tedavilerinin düzenli bir şekilde uygun koşullarda yapılması sağlanmalı; tedavisi yapılmayan hasta mahpusların hekime ve sağlık birimlerine ulaşmada hızlı ve etkin bir şekilde hareket edecek kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır. Hasta mahpuslarla ilgili acil durumlarda sağlık hizmeti derhal ve gecikmeksizin gerekli tedbirlerle yerine getirilmelidir. Acil durumlarda tedavi hizmetleri, kişinin onurunu zedelemeyecek şekilde sağlanmalıdır.
  • Hasta mahpuslara hastane dönüşlerinde uygulanan 14 günlük karantina uygulama koşulları yerine PCR testi ve 2 gün tek kişilik odada tutulma uygulaması yapılmalıdır. PCR testinin negatif ve 2 gün tek kişilik odada tutulma sonrası koğuşa geçme şeklinde uygulama yapılmalıdır. Pandemi tedbirleri çerçevesinde hasta mahpuslara uygulanan açık görüş hakkı, sosyal aktivite, spor, havalandırma hakkının kullandırılmaması uygulanmasından vazgeçilmelidir.
  • Kronik, ağır, terminal dönem hasta mahpuslar için erken tanı, tedavi süreçlerinin sürekliliği, düzenli olarak izlenme vs. yönden gerekli sağlık tedbir ve olanak sağlanmalı. Bu mahpusların tedavi ve kalan yaşam süreçlerinin hastanelerin mahkum koğuşlarında geçirilmemesi ve yakınlarıyla son dönem temasların sınırlandırılmaması için gerekli düzenlemeler ve tedbirler ivedilikle ele alınmalıdır.
  • 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’a eklenen ‘toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen’ cümlesi yürürlükten kaldırılmalıdır. Hasta mahpuslar yönünden infazı ertelenmesi koşulu sadece ‘Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen’ cümlesi olmalıdır. Hasta mahpuslarla ilgili polis-jandarma-cezaevi değerlendirilmesine başvurma uygulanmasından vazgeçilmelidir. Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmelidir.
  • Kadın mahpuslar, hasta LGBTI+ mahpuslar, engelli mahpuslar, yaşlı mahpuslar gibi özel ihtiyaçları bulunan mahpuslara İnfaz kurumlarında uygun koşullar ve özel bakım için standartlara uygun koşullar sağlanmalıdır. Dezavantajlı grupların başında gelen çocuk mahpuslar da sorunu ivedilikle ele alınmalı ve çocuk cezaevleri kapatılarak çocukların yüksek yararını gözetir şekilde düzenlemeler yapılmalıdır.
  • Cezaevlerinde kötü muamele, işkence yasağına ve yaşam hakkı ihlallerine yönelik iddialara karşı adli ve idari pasiflikten vazgeçilmeli, şeffaf ve etkin soruşturmalar yürütülmelidir.
  • Savunma hakkının etkin bir şekilde kullanılması hususu ceza hukuku açısından hayati derecede önem taşıdığından bu hakkı ihlal eden her türlü keyfi uygulamadan vazgeçilmelidir. Mahpusların yargı yetkisi dışındaki yüzlerce kilometre uzaklıktaki cezaevlerine nakledilmeleri; hem adalete/avukata erişim ve adil yargılanma hakkı, hem de aile hayatına ve özel yaşama saygı ilkelerini tümüyle ortadan kaldırmaktadır. AİHM’nin yakın zamanda bu uygulamayı sözleşmeye aykırı bulan kararına rağmen devam eden bu uygulamaya derhal son verilmelidir. Yanı sıra anadilde savunma hakkının etkin şekilde kullandırılması sağlanmalıdır.
  • Hapishanelerde denetimin ve şeffaflığın önemli ve en etkili unsuru olan baroların ve sivil toplum örgütlerinin hapishaneleri etkin bir şekilde ziyaretlerinin sağlanması için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
  • Cezaevlerinde kapasite sorununa rağmen infaz yasasına aykırı bir şekilde tek kişilik hücrelerde tutulan çok sayıda tutuklu ve hükümlü bulunduğu, bu uygulamaların ağır insan hakları ihlallerine yol açtığı gözetilerek tecrit ve izolasyon koşullarına son verilmeli ve hapishane koşulları insan onuruna yaraşır şekilde düzeltilmelidir.
HABER MERKEZİ

Kaynak: Mezopotamya Ajansı