Mültecilere yönelik artan şiddet ve nefret söylemlerine ilişkin gazetemize konuşan mülteci dernekleri ve siyasi partiler, “Bugün Türkiye’e Suriyeliler öldürülüyor, yakılıyor ve katlediliyor. Bunu yapanların etkili bir şekilde cezalandırılmadığını görüyoruz. Ortak örgütlenme ve ortak sendikalaşma kardeşliğin önünü açar. Bir arada yaşam, eşit yurttaşlık, karşılıklı entegrasyon yönünde bir politika geliştirmek gerekiyor ” dediler.
Haber: Yadigar Aygün
Türkiye’de mültecilere yönelik her geçen gün ırkçı saldırılar ve nefret söylemler artıyor. Mahallelerde, otobüslere, iş yerlerinde, kamusal alanda mültecileri ayrımcılığa maruz kalıyor. Mülteciler, fiziki saldırı, şiddet, ve cinayetler ile karşı karşıya. Mülteci dernekleri ve siyasi partiler mültecilere yönelik artan şiddet ve nefret söylemlerine değerlendirdi.
‘Mülteciler öldürülüyor katlediliyor’
Göç İzleme Derneği’nde saha çalışanı ve raporlama alanında çalışan Halit Karahan, Türkiye’de mültecilere yönelik ırkçı saldırıların arttığına dikkat çekti.
Karahan, mültecilere yönelik artan saldırlar da etkin bir cezalandırma olmadığının altını çizdi.
Türkiye’de yaşayan mültecilere yönelik ırkçı saldırıların tarihsel arka planına bakmak gerekiyor. Bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. 6-7 Eylül olaylarından edinilmiş bir tecrübe var. Bunu sürekli taze tutan politik bir güç var. Sokakta krizin sürekli bir hal almasından nemalanıyorlar. 1984’ten Kürtlere yönelik ırkçı bir dalga vardı. Bugün de Suriyelilere ve Afganlara yönelik bir ırkçı dalga var. Mahallerde, otobüslere, iş yerlerinde, kamusal alanda mültecileri dışlanıyor.
Fiziki saldırılara maruz kalıyorlar. Maalesef bu ırkçı saldırılara karşı mültecileri koruyabilecek bir sivil toplum gücüde yok. Şuan insanları katletmeye başladılar. Bugün Türkiye’de Suriyeliler öldürülüyor, yakılıyor ve katlediliyor. Bunu yapanların etkili bir şekilde cezalandırılmadığını görüyoruz. Türkiye’deki politik güç ve hakim güç bu krizin çözülmesi için politikası ve niyeti de yok.
‘Türkiye yarı açık cezaevine dönüştü’
Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, geçtiğimiz dönemlerde mültecilere dönük yaşanan saldırıları hatırlattı. Akdeniz, AKP’nin göç politikasının yarattığı mağduriyeti şu sözlerle dile getirdi:
AKP’nin 10 yıllık göç politikası hem mültecileri mağdur etti. Hem de yerli yurttaşları mağdur etti. Türkiye mülteciler için yarı açık cezaevine dönüştü. Burada sömürüyorlar. Derin ekonomik yoksulluk ve kriz içerisinde boğuşan işini kaybeden yerli yurttaşlar kendi yerlerine patronlar tarafından çok ucuza işe alınan mültecileri rekabet gücü olarak görüyorlar. Çok çok tehlikeli bir yere doğru gidiyor süreç.
‘Eşit yurttaşlık için alt yapı oluşturulmalıdır’
Derinleşen ekonomik kriz ve sermeyenin mültecileri hedef haline getirdiğine dikkat çeken Akdeniz, ortak mücadele ve ortak sendikalaşmanın önemini vurguladı.
Akdeniz, barışçıl bir arada yaşamanın önemini hatırlatarak mültecilere eşit yurttaşlık için bir alt yapının oluşturulması gerektiğini söyledi.
Mültecilerin çalışma izninde sorun var. 38 bin mültecinin çalışma izni var. 2 milyon mülteci kayıtsız çalıştırılıyor. Bunun nedeni çalışma izninin başvurusunu mültecinin kendisi yapamıyor. Bunu işveren yapabiliyor bu yasa değişmediği sürece patronlar güvenceli kayıtlı işçi çalıştırmayacaklar. Kayıt dışı çalışmada Türkiye işçi sınıfı içerisinde rekabete ve karşılıklı düşmanlaşmaya yol açıyor.
Bu sistemin kalması için mültecilerin çalışma iznine kendisinin başvurması gerekiyor. Ortak örgütlenme ve ortak sendikalaşma kardeşliğin önünü açar. Türkiye’de 800 bin Suriyeli çocuk doğdu. Bu çocuklar İstanbullu, Batmanlı, Trabzonlu çocuklar artık. Bu sosyolojik gerçeği görerek bir arada yaşam, karşılıklı entegrasyon yönünde bir politika geliştirmek gerekiyor. Eşit yurttaşlık için bir altyapının oluşturulması gerekiyor.
‘Mültecilere dokunun’
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı Abdullah Resul Demir, mültecilere yönelik artan ırkçı saldırılar ve nefret söylemine karşı barış dilinin oluşturulması gerektiğini belirtti.
Uluslararası Mülteci Hakları Derneği olarak “Mülteciye dokunun” diye bir sloganımız var. Mültecilerin halini hatırını sorun. Geldikleri yerleri öğrenin. Nasıl geldiler? Türkiye’de nasıl bir ortamda yaşıyorlar dönmek istiyorlar mı istemiyorlar mı? Geride neler bırakıp bu ülkeye geldiler hangi koşullarda ülkelerinden çıktılar? Bunları sormak gerekiyor. Bunları sorduğumuzda bu insanların ülkemizde zorunlu olarak kaldıklarını çok büyük bir oranda zorunlu olarak bulunduklarını göreceksiniz.
Irkçılığın hiçbir devlete, millete yararı olmadığına şahitlik etmişizdir. Bu anlamda olabildiğince barışçıl şekilde yaşamanın hepimizin yararına olabileceğini göreceğiz. Siyasilerin ve sosyal medyadaki söylemlere aldırış etmeden en başta söylediğimiz gibi ‘mültecilere dokun’ sloganıyla hareket ederek insanların kendi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum. Ön yargılarımız bir köşeye bırakarak ama ve fakatlarımızı bir köşeye bırakarak mültecilerle temas ettiğimizde onların birer insan olduğunu ve bizden bir farkının olmadığını hayatta kalmaktan başka çarelerinin kalmadığını göreceksiniz.