COP26 “fetişist yarılma”ya merhem olur mu?

COP26 “fetişist yarılma”ya merhem olur mu?

Demet Parlar

İnsanlık tarihinde özellikle son 500 yıl, insan hakimiyetinin daha önce görülmemiş olağanüstü bir yükselişine tanık oldu. 1500 yılında dünyada yaklaşık 500 milyon homo sapiens vardı, bugünse sayımız 7,5 milyara ulaşmış durumda. 1500 yılında günde 13 trilyon kalori enerji tüketirken bugünkü enerji tüketimimiz günde 1500 trilyon kalori. Rakamların net bir şekilde gösterdiği gibi insan nüfusu 14 kat artmasına karşın  enerji tüketimi 115 kat artmış(1). Bir başka deyişle 1750 de başlayan sanayi devrimi ile 5 milyon asırda oluşmuş fosil yakıtların çoğu tüketilerek bu artan ihtiyaç karşılanmaya çalışıldı.

Bu kadar yoğun kullanım ve ormanların yok edilmesi sonucunda atmosferde biriken sera gazlarının küresel iklim değişikliğine yol açabileceği yirminci yüzyılın başlarından beri biliniyordu ve 1958’de  Charles David Keeling sürekli yükselen karbondioksit seviyelerini belgeleyerek sera etkisini ve küresel ısınmaya antropojenik katkı olasılığını güvenilir bir şekilde gösterdi.

1960’lardan bu yana iklim değişiminin insan eliyle hızlandığına dair giderek artan sayıda ve güvenirlikte bilimsel verilere, 1980’lerden bu yana devam eden uluslararası iklim müzakerelerine rağmen iklimdeki değişimin önüne geçilebilmiş, iklim felaketini engelleyebilecek küresel bir tavır geliştirilebilmiş değil.

Birinci Dünya İklim Konferansı’nın toplandığı 1979 yılından sonra Rio, Kyoto, Kopenhag toplantılarında yapılan protokollere, sözleşmelere rağmen gezegenin dengelerini bozmaya devam ettik. Son olarak 2016 yılında  küresel sıcaklık artışını 2 derecenin çok altında sınırlamayı hedefleyen ve aralarında Türkiye’nin de olduğu 197 ülkenin imzalamasıyla yürürlüğe giren Paris Anlaşması ile de ne yazık ki etkili bir sonuç alınamadı. Bu durumdan en büyük kirletici olan ABD’nin yanı sıra Rusya, Çin, Kanada ve  Avustralya gibi kirlenmeden büyük ölçüde sorumlu ülkelerin ekonomik maliyet ve politik fayda gibi nedenlerle müzakerelerde alınan kararları onaylamamaları veya uygulamada yavaş davranmaları çok etkili olduğu gibi uluslararası iklim rejiminin en kritik dönüm noktalarında atağa geçen “şüphe tüccarları” ve politikacılar, şirketler, piyasa örgütleri ve medyanın bir kesimi gibi çevreler iklim değişikliğiyle mücadelenin bugüne kadar oldukça başarısız ve zayıf kalmasında önemli rol oynamışlardır.(2) Bu nedenle Paris İklim Anlaşmasını insanlığın iklim felaketinden kaçınmak için ortaya koyduğu “oyun planı” olarak görenlere katılmamak mümkün değil.(3)

Bilindiği gibi Türkiye’de de iktidar kısa erimli politik ve ekonomik çıkarları öncelediği için  Paris Anlaşması’nı imzalanmasından 6 yıl sonra ancak 6 Ekim tarihinde TBMM’den geçirerek onayladı.

Gezegenimizdeki canlı cansız insan dışı varlıklarla bağlarımıza ve sorunlara dikkatimizi çekmesi ve hatta bizi panikletmesi  gereken şiddeti ve tahribatı giderek artan seller ve kasırgalar, genişliği yüzbinlerce hektara varan yangınlar, eriyen buzullar, Covid 19 pandemisi  gibi iklim felaketlerine, bilim insanlarının uyarılarına ve bilimsel verilerle destekli açıklamalarına rağmen  ülkelerin yöneticileri, politikacılar başta olmak üzere dünya kamuoyunun büyük çoğunluğu tarafından yaklaşmakta olan “6.Yok Oluş” görmezden, duymazdan  geliniyor. Zizek bu tutumu yani karşılaşılan tehditle baş edebilmek için  gördüğümüz, işittiğimiz, yaşadığımız şeyi red etme, durumumuzun feci olduğunu bilerek ciddiye almama halini psikanalitik “fetişist yarılma” kavramıyla açıklıyor. Kolektif ideolojinin örtbas etme, kendini kandırma mekanizmalarının da devreye girmesiyle fetişist yarılma derinleşiyor, felaketler “feci ama ciddi değil” rahatlığıyla karşılanıyor.(4).

Geçtiğimiz ağustos ayındaki BM bünyesindeki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin(IPCC) açıkladığı 3 bin sayfalık ‘kırmızı kodlu’  raporda, “İklim krizinin her yerde daha önce hiç görülmemiş düzeyde kötüleştiği” ifade edildi.BM, geçen ay, küresel emisyonların 2030 itibarıyla 2010 seviyelerine göre yüzde 16 artmasının beklendiğini, bu durumun küresel ısınmayı 1.5 dereceyle sınırlandırma hedefine ulaşmak için belirlenen rakama çok uzak olduğunu kaydetti.(5)

Paris Anlaşması’nın imzalandığı 2015’ten bu yana nelerin başarıldığı ve hangi konularda başarısız olunduğunun değerlendirilmesinin yapılacağı COP26’da küresel ısınmayı 1,5 santigrat derecede sınırlı tutabilmek için devletlerin daha iddialı ve bağlayıcı taahhütler vermesi arzulanıyor. Zirve ayrıca bu konuda finansmanı harekete geçirmeye ve iklim krizinden daha çok etkilenen çocuklar ve kadınlar gibi savunmasız toplulukları ve doğal yaşam alanlarını korumaya odaklanıyor.

31 Ekim – 12 Kasım tarihlerinde Glasgow’da yapılacak olan COP26  B.M. İklim Değişikliği Konferansı, 2020 hariç 1995’ten bu yana her yıl düzenlemekte. COP zirveleri iklim değişikliğinin ve ülkelerin bununla nasıl mücadele edeceğinin tartışıldığı bir platform yaratıyor. COP26’ya dünya liderleri, müzakereciler ve gazeteciler de dahil olmak üzere 25.000 kadar insanın katılması bekleniyor. Zirve sürecinde iklim aktivistleri 6 Kasım’da küresel eylemlerle sokaklarda, 7-10 Kasım’da Glasgow’da Halkların İklim Zirvesi’nde iklim adaleti için seslerini yükseltecek, alınan kararların acilen uygulanması için hükümetler üzerinde baskı oluşturmaya çalışacaklar.

Bütün bunların ötesinde  COP26’nın yaratacağı tartışma ve eylemlilikler, özellikle son  500 yıldır gezegenimizde sürdürmekte olduğumuz iktidarı perçinleyen kapitalist üretim tarzını, doğayla ilişkimizdeki kibirli tutumumuzu, açgözlü tüketim alışkanlıklarımızı, yaşam şeklimizi değiştirmemizin mümkün olduğunu gösterebilecek mi?

Küresel dayanısma, tartışmalar ve eylemler zihniyet yapımızı hastalandıran fetişist yarılmayı tedavi edebilecek mi? Bir başka deyişle iklim değişiminin doğadaki canlı ,cansız tüm varlıklar üzerindeki tahrip edici etkisinin “feci ama ciddi değil” yanılsamasının aksine hem feci hem CİDDİ olduğuna ikna olabilecek miyiz?

Üstelik düşünmek için vaktimiz de hızla azalıyor. COP26 Başkanı Sharma’nin bile vurguladigi gibi artık “İki yıl, beş yıl, 10 yıl beklemeyi göze alamayız” !

1-Harari Yuval Noah , Homo Sapiens , 2016, Kolektif Kitap Yayınevi

2-Şahin Ümit, https://www.belgelik.dr.tr/ToplumHekim/kayit_goster.php?Id=2956

3- İklim krizi: COP26 nedir, Glasgow’daki konferanstan neler beklenmeli? – BBC News Türkçe

4-Zizek Slavoj,Antroposen’e Hoşgeldiniz, 2012, Encore yayınevi

5-https://tr.euronews.com/2021/08/09/bm-den-k-rm-z-kodlu-rapor-iklim-krizi-her-yerde-daha-once-hic-gorulmemis-duzeyde-kotulesti