Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları yılın ilk haftasında adalet istedi. İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, 35 yıl önce kaybettirilen İsa Sosyal’ın akıbetini sordu. Cumartesi Anneleri/İnsanları ise Güçlükonak Katliamı için adalet talep etti.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin açığa çıkarılıp yargılanması talebiyle her hafta düzenledikleri eylemlerinin 928’incisini yılın ilk haftasında çevrimiçi gerçekleştirdi.
Basın açıklamasını Cumartesi İnsanlarından, gözaltında öldürülen Hasan Ocak’ın ablası Maside Ocak okudu.
Ocak, 928’inci haftalarında 15 Ocak 1996’da gözaltındaki 11 köylünün bir minibüs içerisinde ateşli silahla katledilip yakıldığı Güçlükonak Katliamı için adalet talep ettiklerini belirtti.
Ocak, katliamı şu sözlerle anlattı:
Devletin kayıtlarına da geçen Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu’nun raporuna göre askerler, 10-12 Ocak 1996’da Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç bu baskında gözaltına alındı.
Gözaltına alınanlar Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. Köylüler gördüğü ağır işkence sonucu öldü. 15 Ocak 1996’da da Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için tabura bir minibüs göndermelerini istedi.
Durumdan şüphelenen Öner, sürücüyü yalnız göndermek istemedi. Öner, korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz ve Lokman Özdemir’i de yanına alarak Ramazan Nas’ın kullandığı 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti.
Tabura giden korucuları beklemeyen askerler, korucuları da öldürdü. Askerler, daha önce öldürülen altı köylüyle birlikte, toplam 10 kişinin cansız bedenini minibüsün koltuklarına bağladı, başlarına da çuval geçirdi.
Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde yola çıktı. Yol askerler tarafından trafiğe kapatıldı. Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Ardından minibüs önce silahla tarandı. Atılan roketler sonucu minibüsün içindeki 10 kişinin bedeni kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan sürücü Ramazan Nas da taranarak öldürüldü.
‘Albay Kalelioğlu, ‘Katliamı PKK yaptı’ dedi’
Kömür haline gelmiş bedenlerin ailelere teslim edilmediğini, üzerlerinde kimliklendirme yapılmadan toplu halde gömüldüğünü ifade eden Ocak şunları söyledi:
Genelkurmay Başkanlığı 16 Ocak 1996’da Ankara’dan yerli ve yabancı gazetecileri helikopterle Güçlükonak’a getirdi. Gazetecilere açıklama yapan Albay Oğuz Kalelioğlu ‘Katliamı PKK’nin gerçekleştirdiğini’ açıkladı.
Olaydan sonra bazı gazetecilerin kuşkularını İnsan Hakları Derneği ve Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu ile paylaşması üzerine Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu bir heyetle olay yerine gittiğini hatırlatan Ocak, heyetin ulaştığı tüm bilgi, bulgu ve belgeler ışığında kamuoyuna, “Bu katliamı devlet güçleri yapmıştır” açıklamasında bulunulduğunu söyledi.
Ocak, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülen davada Türkiye, etkin soruşturma yükümlülüğünü ve ailelerin ulusal bir merci önünde etkili bir yola başvurma haklarını ihlal ettiği için mahkum oldu” ifadelerini kullandı.
‘Güçlükonakta katledilenler için adalet istemeye devam edeceğiz’
928’inci haftalarında adli ve siyasi makamlara seslenen Ocak, “Kaç yıl geçerse geçsin, Güçlükonak’ta katledilen 11 kişi ve tüm kayıpları için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. Devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 229 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Kayıp yakınları İsa Soysal’ın akıbetini sordu
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemlerinin 726’ncı haftasında Bağlar ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde açıklama yaptı.
Bu haftaki eylemlerinde 1 Ocak 1988 yılında Şırnak’ın Silopi ilçesinde kaybettirilen İsa Soysal’ın akıbetini sordu.
İHD Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir, Soysal’ın kaybettirilme hikayesini paylaştı.
Evli ve üç çocuk babası Soysal’ın, 1988 sonbaharında Silopi’ye bağlı Bozalan köyünün Karuğ mezrasındaki evine gelen sivil giyimli kişiler tarafından zorla götürüldüğünü aktaran Demir, alındığı günden bugüne Soysal’dan bir daha haber alınamadığını söyledi.
Soysal’ın tarım ve hayvancılıkla uğraştığını belirten Demir, şunları aktardı:
Daha önce hiç gözaltına alınmamıştı. Eve gelen kimliği bilinmeyen sivil iki kişi, ‘Seninle işimiz var, Diyarbakır’a gideceğiz’ diyerek İsa Soysal’ı yanlarına alarak götürürler. O günden itibaren İsa Soysal’dan bir daha haber alamayan ailesi, 10 gün kadar bekledikten sonra, Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı’na giderek İsa’nın kayıp olduğunu, orada olup olmadığını sordular, ancak olumsuz cevap aldılar.
Kardeşi başta olmak üzere ailesi ve yakınları, karakol, hastane, hapishanelerden İsa Soysal’ı sordular. Gelen ihbarlar üzerine Soysal ailesi, Irak’taki hastane ve hapishanelerde de İsa’yı arar ancak bir sonuç alamadılar.
İsa Soysal’dan 35 yıldır haber alınamıyor
Demir, sözlerini şöyle tamamladı:
1994 yılının başında köy askerler tarafından boşaltıldı. İsa Soysal’ın yakınları döneme hâkim olan korku atmosferi nedeniyle 2009 yılına kadar resmi bir şikâyette bulunamadı. 2008 yılında gazeteci Faruk Arslan’ın kaleme aldığı ‘Karakutu: Ergenekon’un Karanlık İsmi Tuncay Güney’ isimli bir kitap yayımlandı. Kitapta, Tuncay Güney’in, 1990’lı yıllarda JİTEM tarafından öldürülen birçok kişinin Silopi Botaş Askeri Tesislerine gömülmüş olduğu beyanı yer alıyordu. Bunun üzerine Şırnak Barosu, Silopi Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu ve bahsi geçen yerlerde kazı yapılmasını talep etti.
Botaş Askeri Tesislerinde kemik ve giysi parçaları bulundu
Kazıların yapılacağı yönünde çıkan haberler üzerine 54 kişinin öldürüldüğü ya da zorla kaybedildiği iddiasıyla 57 kişi tarafından soruşturmaya dâhil olma talebiyle başvuru yapıldı.
İsa Soysal’ın kardeşi Musa Soysal da başvurucular arasında bulunuyordu. 2009 yılının Mart ayında Botaş Askeri Tesislerinde (eski adıyla Sinan Lokantası) yapılan kazılarda kemik ve giysi parçalarına ulaşıldı.
Fakat aile burada da İsa Soysal’a ait herhangi bir bilgiye ulaşamadı. İsa Soysal o tarihten beri hala kayıp.