Adalet Bakanı Bozdağ’ın ‘meslek odalarına düzenleme’ açıklamasını, TTB Başkanı Fincancı’nın tutuklanması ve başsavcılığın TTB yöneticilerini ‘görevden alma davanamesi’ izledi. Peki, davaname nedir? Avukat Kemal Aytaç’a sorduk, “İhtarname gibi bir şey galiba. Savcılık icadı, uyduruk bir şey” yanıtını verdi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın dün tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edileceğinin öğrenildiği saatlerde Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TTB ve TMMOB için ‘düzenleme’ çalışmalarına başlatılacağını şu sözlerle duyurmuştu:
Yeni bir düzenleme hazırlığına başlandı. Çalışmamız bittikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza, kabineye arz edeceğiz. Ondan sonra da parlamentoda Cumhur İttifakı milletvekilleri bunun yasalaşma sürecini takip edecekler.
Fincancı, Adalet Bakanı’nın bu açıklamasından birkaç saat sonra tutuklanırken, bugün basına düşen haberlerde ise “Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, TTB Merkez Konseyi Başkanlığı üyeleri ile Başkanı Fincancı’nın görevlerine son verilmesi ve bu görevlere yeni isimlerin atanması istemiyle davaname hazırladı” bilgileri yer aldı.
‘Savcılık icadı, uyduruk bir şey’
Konuya ilişkin Gazete Karınca’ya konuşan Avukat Kemal Aytaç, ‘davaname’nin ne anlama geldiğini, “İhtarname gibi bir şey galiba. Savcılık icadı, uyduruk bir şey” diyerek yorumladı ve 36 yıllık meslek hayatında böyle bir kavramı ilk kez duyduğunu söyledi.
Benim bildiğim savcı iddianame hazırlar. İddianamede iddialarını ortaya koyar, mahkeme de belli bir süre içinde bunu inceler ya kabul eder dava açar ya da reddeder geri gönderir. Eksik varsa tamamlanır veya tümden reddedilir.
‘Meslek odalarına saldırının altyapısı hazırlanıyor’
Fincancı’nın tutuklanmasına dayanak yapılan suçlamanın mesnetsiz olduğunu ve meslek örgütlerine müdahalenin gerekçesi yapıldığını dile getiren Aytaç, “Şebnem Hanım’ın kimyasal silah kullanıldı diye bir beyanı yok. İddiaların araştırılması gerektiğini söylüyor. Meslek odalarına saldırının altyapısı hazırlanmaya çalışılıyordu zaten. Bunu da da ‘vatan/millet/ordu’ diyerek manipüle ederek, yalanlar üzerinden yapılıyor” diye konuştu.
Meslek örgütlerine saldırıların Bozdağ’ın dünkü açıklamalarıyla başlamadığını hatırlatan Aytaç, uzun zamandır iktidar ve sözcülerinin hedefinde olan kurumlardan Türkiye Barolar Birliği pratiğinin, iktidarın uygulamak istediği politikayı boşa düşürdüğünü söyledi.
Burada mesele tek başına Fincancı değil, meslek odalarına saldırlar da yeni değil. ‘Çoklu baro’ denilerek barolara uzanan bir saldırı hamlesi yapılmıştı. Ama başarılı olamadılar, ne yaptılarsa Feyzioğlu yine orada duramadı, biz kazandık. Dolayısıyla çoklu baro da hayata geçemedi. 180 bine yakın üyeden 4 bin üye ancak bulabildiler. Onlar da şu an kimsenin dikkate almadığı, adını anmadığı yapılar.
‘Yöneticileri görevden alsalar da…’
Şimdi de TTB üzerinde baskı oluşturmak için bütün yönetim kurulunun görevden alınacağı tehdidinin gündeme getirildiğini belirten Aytaç, bu kurumlarda iktidara bağlı unsurların yönetime gelemeyecek kadar etkisiz olduğunu ifade etti.
Mevcut yönetimi görevden alsalar da bu kurumlarda göreve gelebilecekler üç aşağı beş yukarı bellidir zaten. Buralarda iktidara bağlı unsurların göreve gelmesi mümkün değil. O zaman ne yapacaklar; bütün bu kara propagandanın üzerinden yasa çıkarıp meslek örgütlerini etkisiz, tesirsiz hale getirmeyi amaçlayacaklar. Yapabilirse tümden kapatmak isterler ama o da mümkün değil.
‘Muhalifleri susturmak üzerinden iktidar tesisi’
Aytaç, tutuklama ve meslek odalarına ‘düzenleme’ adı altındaki saldırıların hukukla, demokrasiyle ve akılla ilgilisi olmadığını belirtirken; iktidarın seçime giderken tüm muhalifleri susturmak üzerinden varoluşunu yeniden tesis etme operasyonuna giriştiğine işaret etti.
“Şimdi Şebnem’i tutukladılar ama aslında bizi tutukladılar” diyen Aytaç, tüm bu tabloda belirleyici olanın ise demokrasi güçlerinin mücadelesi olacağını söyledi.
‘Şebnem Hoca her zamanki ışıltısıyla var olacak, karanlık gidecek’
“Burada bizler, yani demokrasi güçleri bir duruş sergileyeceğiz, bu karanlığa karşı mücadeleyi hep beraber mutlaka kazanacağız. Bu karanlığı mutlaka yırtacağız” diyen Aytaç, sözlerini şöyle sonlandırdı:
Bu ülkede kimse Şebnem Hoca gibi demokrat, ilerici bir bilim kadınını kirletemez, kimse onu karartamaz. Şebnem Hoca her zamanki ışıltısıyla, her zamanki öz güvenli tutumuyla bu ülkede var olacak, o hatırlanacak, anılacak bilinecek ama ona bu kötülüğü yapanların toplum önünde hiçbir kıymet-i harbiyesi kalmayacak. Bunu hep beraber göreceğiz. 12 Eylül’de darbe yapan Kenan Evren hangi hale düştüyse bugünkü karanlığın sahipleri de o zalimlerle aynı noktaya düşecekler. Bundan hiç kuşkumuz yok.