6 Şubat depremlerinin üzerinden tam 2 ay geçti. Resmi rakamlara göre 50 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği, yüzbinlerce insanın yaralandığı depremlerden 14 milyon kişi etkilendi. Adıyamanlı depremzedeler, sorunlarına her gün bir yenisinin eklendiğini belirtiyor ve yaşananlara hem isyan ediyor hem de iktidara tepki gösteriyor.
“Bizi enkazda unutanlar, sesimizi duymayanlar sakın yarın oy istemek için yanımıza gelmesin.”
“Kadınların üzerine bu depremde iki kere enkaz düştü.”
“Bir gün burada salgın hastalıklar başlayacak ama ne siyasetçiler ne de yöneticiler bunu görmüyor, hesap ettikleri tek şey ne kadar oy alacakları.”
“Şimdi gelip molozlar üzerine enkazlar üzerine sandık kuracaklar. Bizi unutturan herkesin o enkazın altına gömüleceğini düşünüyorum.”
6 Şubat’ta yaşanan ve 11 ili etkileyen Maraş merkezli iki büyük depremin üzerinden tam iki ay geçti. Resmi rakamlara göre 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, onbinlerce insan yaralandı, yüzbinlerce depremzede de göç etmek zorunda kaldı. İllerde hala enkaz kaldırma çalışmaları sürerken, 11 kentte toplam 717 bin 614 binanın 90 bin 609’u acil yıkılmayı bekliyor.
Adıyaman’da depremin üzerinden 60 gün geçmesine rağmen hala barınma, yeterli beslenme, hijyen, temiz suya ve havaya erişim gibi temel konularda sorunlar sürüyor.
Uygun zeminlerde yapılmayan ve alt yapısı olman çadır kentlerde hayatlarını devam ettirmeye çalışan depremzedeler, sel baskınlarıyla da mücadele etmek zorunda kaldı.
Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere odaklandı ve bin bir zorlukla mücadele eden depremzedelerin sorunları daha az görünür olmaya başladı. Depremzedeler bu duruma isyan ve sitem ediyor.
‘Bize provokatör dediler ama sonra geç kaldıklarını itiraf ettiler’
Adıyaman’daki depremde çok sayıda yakınını kaybeden çay bahçesi işletmecisi Yusuf, deprem günü yaşadıklarını unutamıyor:
Kayıplarımızı kendi ellerimizle çıkardık. Dört gün boyunca bir kişi bile yardıma gelmedi. Kayıplarımızı bulduktan sonra geride kalan molozları bile kaldırmadılar. Biz burada ‘hiç kimse yok’ diye sesimizi duyurmaya çalışırken, bize ‘terörist’, ‘provokatör’ dediler ama sonra kendileri çıktı, geç kaldıklarını itiraf etti.
‘Dayanışma sayesinde hayatta kaldık’
Hayatta kalabilmek için çalışmak zorunda olduklarını söyleyen Yusuf, işyerini depremden bir ay sonra açmış.
İlk hafta insanlar destek oldu, biz dayanışma sayesinde hayatta kaldık, ama o da bir yere kadar. Bizim evimiz az hasarlı olduğu için iyi kötü de olsa kalacak bir yerimiz var Depremin yarattığı psikolojiden çıkmak zorundayız.
Yusuf, hala enkaz altından cesetlerin çıktığını söylüyor ve kendilerinin unutulmasından dolayı kırgın: Bizi enkazda unutanlar, sesimizi duymayanlar sakın yarın oy istemek için yanımıza gelmesin.
‘Kadınlar iki kez enkazın altında kaldı’
Başına bir şey gelmesinden çekindiği için soyadını söylemek istemeyen bir başka depremzede ise Zeliha. Depremden sonra kadınların yükünün daha da ağırlaştığını belirten Zeliha, “Hem depremin yarattığı psikolojiyle hem de çadırda kötü şartlarda çocuk ve eşlerimizin bakımıyla uğraşmak zorunda kalıyoruz” diyor.
Zeliha, kadınların yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Kadınlar bu depremde iki kez enkaz altında kaldı. İki ay geçmesine rağmen hala o anlar gözümün önüne geliyor. Birçok akrabam depremde vefat etti. Yalnız ve çaresiz hissettik. Günlerce enkaz başında bekledik iyi bir haber için. Eskiden gider marketten, çarşıdan alışveriş yapar eksiklerimizi giderirdik. Şimdi başkalarına muhtacız, bu da bize kötü hissettiriyor.
Zehra, gidecek başka yerleri olmadığı için mecburen Adıyaman’da kaldıklarını ancak başka şehirlere göç eden yakınlarının da bir hayat kurmakta zorlandıklarını bildikleri için gitmeyeceklerini söylüyor. Adıyaman’ın yeniden inşa edilmesinden de umudu yok Zehra’nın. Ona göre deprem sırasında kendilerine sahip çıkmayanlar doğru düzgün bir inşayı da başaramayacak.
‘Hesap ettikleri tek şey ne kadar oy alacakları’
Diğer bir depremzede ise 23 yaşındaki Fatih. Depremden önce işsiz olduğunu ve ciddi ekonomik sıkıntılar çektiğini anlatıyor:
23 yaşındayım ve birçok arkadaşım kaçak olarak Kanada’ya gitti. İki ay önce de bu şehrin insanları rahat değildi. İşsizlik nedeniyle bu şehirden yüzlerce genç kaçtı. ‘Niye bu insanlar burada kalmak istemiyor da dünyanın bir ucuna kaçıyor’ diye sormadı kimse. Şimdi her şey daha da kötü hale geldi. Eskiden kalacak bir evimiz vardı şimdi onu da kaybettik. İki aydır çadırdayız ve yarın yardımlar bitse açlıktan ölürüz.
Biz çadırda soğukla ve yağmurla uğraşırken birileri de çıktı oy hesabı yapmaya başladı, birileri çıktı danslar etti, eğlendi. Yarın bir gün burada salgın hastalıklar başlayacak ama ne siyasetçiler ne de yöneticiler bunu görüyor, hesap ettikleri tek şey ne kadar oy alacakları.
‘Üretim yapılamıyor çünkü insanlar ya öldü ya göç etti’
Sadık ise Adıyaman Organize Sanayii’ndeki atölyelerinde depremden önce çalışanların deprem sonrası mecburen göç ettikleri bilgisini veriyor ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
Depremde sadece evler yıkılmadı, sadece insanlar ölmedi, bir şehir tamamen öldü. Üretim yapılamıyor çünkü insanlar ya öldü ya göç etti. Dükkan, işyerleri ya yıkıldı ya da ağır hasarlı. Ticaretin, üretimin olmadığı bir şehirde insanlar nasıl yaşayacak, buradaki iş sahibi insanlar gittikleri yerlerde ne iş yapacak?
‘Bizi unutturan herkes o enkazın altına gömülecek’
Sadık, depremde birçok yeni yapının yıkıldığını ve bütün sorumluluğun müteahhitlere yüklendiğini, böylece buna onay verenlerin korunduğunu belirtiyor. Depremden sonra zarar gören hastanenin kolonlarını alçıyla kapatan Adıyaman Araştırma Hastanesi Başhekimi’nin milletvekili aday adayı olduğu örneğini de veriyor:
Bunların ciddiyeti de insana verdiği kıymet de bu kadar. Kusurlu binaları yapanlar da göz yumanlar da kendileri. Günlerce bizi duymayan da kendileri. Şimdi gelip molozlar üzerine, enkazlar üzerine sandık kuracaklar. Bizi unutturan herkesin o enkazın altına gömüleceğini düşünüyorum.