Diyarbakır Barosu’ndan hayvan hakları için mücadele çağrısı

Diyarbakır Barosu’ndan hayvan hakları için mücadele çağrısı

Diyarbakır Barosu Hayvan Hakları Merkezi, 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, ”Hayvanlar yararına çalışan tüm dernek, platform ve aktivistleri dayanışma halinde olmaya ve mücadeleyi büyütmeye davet ediyoruz” çağrısında bulundu.

Diyarbakır Barosu Hayvan Hakları Merkezi 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü nedeniyle bir etkinlik düzenledi.

Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren’in de katıldığı etkinlikte konuşan avukat Leyla Naz Eren, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hayvan hakkı ihlallerinin arttığına dikkat çekti.

Hayvanlara zarar verenlerin, yaptıklarının yanına kaldığını ifade eden Eren, taleplerini şöyle sıraladı:

Öncelikle 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu yerine, hayvanların yaşama hakkını temel alan bir ‘Hayvan Hakları Yasası’ çıkarılmalı. Bu kanunda hayvan hakkı ihlalleri caydırıcı cezai hükümlerle korunmalı, hayvanlara karşı işlenen suçlar kamu davası kapsamında değerlendirilmeli ve belediyeler ceza kapsamına alınmalıdır. Göstermelik, işletilmeyen kanun hükümleriyle potansiyel failler caymak bir yana adeta suça teşvik edilmektedir. Her il merkezi ve ilçeye yeterli miktarda hayvan barınağının inşa edilmesi ve tüm hayvanların tedavi ve rehabilite edilebileceği şekilde tıbbi araç gereç, veteriner hekim ve diğer personellerle tam teşekküllü hale getirilmesi gerekir. Belediyelerin ise sokak hayvanlarının korunmasında görevlendireceği personelleri hayvan hakları konusunda bilinçlendirmesi gerekiyor.’

‘Sokaklar hayvanların yaşam alanıdır’

Sokak hayvanlarının asıl yaşam alanlarının sokaklar olduğuna vurgu yapan Eren, hayvanlara uygulanan şiddetin cezalandırılması gerektiğini belirtti. ”Hayvan deneyleri tamamen yasaklanmalıdır” diyen Eren, sözlerini şöyle sürdürdü:

İnsanlar bilim etiğine yakışır şekilde, kendi yaşamlarını kolaylaştırmak için yaptığı çoğu işlevsiz hayvan deneylerini terk etmeli ve alternatif çözümler bulmalıdır. Hayvanların yarıştırılması tümüyle yasaklanmalıdır. Özellikle at yarışlarının bir prestij gösterisi olduğu algısı yıkılmalı ve atlar özgürleştirilmelidir. Aynı zamanda atların ve eşeklerin taşıma ve faytonculukta kullanılmaları yasaklanmalı ve kalan ömürlerini huzur içinde geçirecekleri koşullar sağlanmalıdır. Hayvanat bahçeleri hayvan sömürüsünün en ağır biçimlerinden biridir. Hayvanat bahçelerinde hayvan sevgisi aşılandığı algısı gerçeğe dayanmadığı gibi hayvanların sevilmekten önce saygı görme ihtiyaçları vardır. Bu sebeple hayvanat bahçeleri kapatılmalı ve doğasından koparılan hayvanlar asıl yaşam alanlarına geri bırakılmalıdır.

Mücadeleyi büyütme çağrısı

Av turizminin yasaklanması gerektiğine vurgu yapan Eren, topluma ve yetkililere çağrıda bulunmak istediklerini belirterek, şöyle konuştu:

Öncelikle, hayvanlar yararına çalışan tüm dernek, platform ve aktivistleri dayanışma halinde olmaya ve mücadeleyi büyütmeye davet ediyoruz. İkinci olarak tüm barolara bünyelerinde bir Hayvan Hakları Merkezi kurma çağrısında bulunuyor ve talep olması halinde tüm tecrübelerimizi seve seve aktaracağımızı bildiriyoruz.

Açıklama sonrası avukatlar, Koşuyolu Parkı’na hayvanlar için su ve yem bıraktılar.

HABER MERKEZİ