Zuhal Atlan
Hafta sonu Diyarbakır’da TJA’nın “Irkçılık ve cinsiyetçiliğe artık yeter, zaman kadın özgürlük zamanı”
mitingi vardı. Yer İstasyon Meydanı. Günler öncesi, çalışmaların yapıldığı mitinge izin, son dakika bir
gün önce verildi. Bölge mitingi olmasından kaynaklı Van, Dersim, Şırnak, Siirt, Urfa, Hakkari gibi
kentlerden de kadınların gelişi planlanmıştı.
Kadın mücadelesinin hedef alınması, Kürt kadınların gözaltı ve tutuklamalarla yıldırılmak istenmesi,
Kürtlere yönelik ırkçı ve nefret politikalarının kışkırtılması, kadın katliamlarına önleyici tedbirler sunan
İstanbul Sözleşmesi’nin gasp edilmesi, kadınları katleden erkeklere caydırıcı cezalar uygulanmaması,
İmralı’da devam eden tecrit, kadınların yoksullaştırılması…
Ülke öyle bir hale gelmiş ki bu başlıkları çoğaltsak sayfalara sığmaz yazdıklarımız. Bu başlıklarla toplanmak isteyen kadınlar, daha miting meydanına girmeden tam da bahsettiğimiz bu mevzuları bizzat yaşadı. Şimdi uzun uzun yazacaklarım sizi sıksa da sonuna kadar okumanızı tavsiye ederim.
Sonbahar mevsimi olmasına rağmen havanın serin olmasını beklerken 30 derece sıcaklığı aşan Ekim
ayında, Diyarbakır’da kadınlar bir taraftan güneş altında HES kodu sırasında alana girmeyi bekliyor. İstasyon Meydanı’nda daha önce de mitingleri takip eden biri olarak, girişte nasıl bir uygulamaya
maruz kalacağımızı az çok tahmin edebiliyordum. Ankara ve Diyarbakır’daki mitinglere yapılan
bombalı saldırılardan sonra ruj, rimel, parfüm gibi makyaj malzemeleri ile kalem, çakmak gibi şahsi
eşyaların içeri alınmayacağını bilerek alana gittim.
Saydığım eşyalarla gelen kadınların çantaları boşaltılıp bir kenara bırakılırken arama adı altında bir
avukatın tabiriyle cezaevini aratmayan uygulamalara maruz kaldık. 3 yerde arama noktaları vardı. İlkinde HES koduyla geçiyorsunuz, onay aldıktan sonra çanta araması. Çanta aramasından sonra
bekletiliyorsunuz ve bir kadın polis eşliğinde arama odalarına alınıyorsunuz. Orada kadın polis sutyenlerinize kadar arama yapıyor (ince arama) ve herhangi bir durum yoksa “geç” diye talimat
veriyor. İkinci arama noktasına geliyorsunuz, burada yine HES kodu soruluyor ki “HES kodumu diğer
taraf aldı” deyip paçayı sıyırırsanız ne ala size, bir daha o zulme maruz kalmıyorsunuz. Bir kez daha
çanta aramasından sonra yine arama odaları!
Bu kez ayakkabılarınızı çıkartıyorsunuz ki ilk defa bir miting alanına giriş yaparken bu uygulamanın
olduğunu gördüm. HDP’li vekiller, avukatlar, kadınlar ayakkabı çıkartılmasına itiraz edince aldıkları
cevap, “siyasi cinayetler ülkenin gündeminde biz sizi koruyoruz” oluyor! O an kadınlar, “asıl bizi
öldüren sizlersiniz” diye tepkileniyor. Neyse gelelim konumuza. 45 dakika geçmiş mitingin yapılacağı
Ofis semtine geleli; ama henüz alana geçmiş değilim. Ayakkabı aramasından sonra içeri geçiyorum ve
bir arama daha! Yine aynı şekilde bekletilme, çanta araması ve ardından arama odası. Burayı da
geçtikten sonra nihayet miting alanındayım! (Alana geçmeniz bir saatinizi alıyor)
Yıldırma ve baskı politikalarının miting alanında da devam ettiğini görüyorum. Slogan atıldığı zaman
müziğin sesinin yükseltildiğine, “ince aramaya” itiraz eden avukatların darp edildiğine, alana giriş
yapmak isteyen (ki onlar en tecrübeli olanları, yanlarına çanta dahi almamışlar) Barış Annelerinin
gözaltına alınıp Sümer Camii’ne götürüldüklerine, Devrim Demir’in seslendirdiği “Tu Kî Yî” (Sen
Kimsin) şarkısının engellendiğine, DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in PKK Lideri Abdullah Öcalan
üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin tüm topluma yayılmak istendiğini söylediğinde müziğin sesinin
yükseltilerek sesinin kısılmaya çalışıldığına… İşte OHAL’i aratmayan tüm bu uygulamalar altında
kadınlar inadına alana gelmeye devam etti.
DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz’in mitingde yaptığı, “Camileri karakollara çevirdiniz” sözü,
iktidarın baskı politikalarının özeti olsa da kadınlar, örgütlülüklerini büyüttüklerini mesajını net bir
şekilde verdi.
Kürt kadınlarının örgütlülüğünden korkulduğunun ve bu uygulamaların da korkunun yansıması
olduğunu her fırsatta dile getiren kadınlar, dayanışmanın elzem olduğunu belirtiyor. Kadın
mücadelesi tabi ki bu uygulamalarla bitecek değil, ancak Diyarbakır’da kadınlara yapılanlara ülkenin
batısından ses verildiği takdirde kadın gücü ve birlikteliği irademizi tanımayanlar karşısında daha da
artacaktır.
O zaman yazımızı Devrim’in yasaklanan Tu Kî Yî şarkısının şu nakaratı ile sonlandıralım:
*Ji te’r çi ye tu kî yî
Bav û bira yan mêr î
Dewlet î yan dozger î
Nas nakim, nas nakim
Yekî ji we nas nakim