Eleştirel eleştiri

Eleştirel eleştiri

Hakan Yurdanur

Hem kavramların ortaya çıkışı ve kullanım yoğunluklarının artması hem de güçlerini yitiriyor olmaları arasında toplumsal mücadeleler tarafından belirlenen güçlü ilişkilerin olduğuna inanmaktayım. Eleştiri kavramı da bu bağlam da toplumsal mücadelelerin belirlenimi altında ilerlemekte. Bu da ona bağlı olan herkes için aynı anlamı taşımadığını taşıyamayacağını göstermekte.

Eleştiri , asimetrik iktidar ilişkilerinin gizlenmesine veya meşrulaştırılmasına yol açabiliyor. Yol açtığı pek çok soruyu da peşinden sürükleyebiliyor: Eleştirinin kantar topuzunu kim neye göre ve nasıl belirliyor? Eleştirinin eleştirisi onu ileriye mi yoksa geriye mi götürüyor…?

Eleştirinin hedefi kesin doğrular yada kesin yanlışlar üzerine kurulmamalı diye düşünüyorum. Çünkü kesin doğrulardan daha doğru, kesin yanlışlardan daha yanlış şeylerde vardır.

Sadece retorik üretme üzerine kurulmuş eleştirilerinde devam sorunu taşıdığını söyleyebiliriz. Devam edebilmek için de eleştirinin kendinde saklı olanı çevresine gösterebilmesi ve saklanan tarihsel oluşları da su yüzüne çıkarması gerekmektedir.

Eleştiri özgürleştirici, insani potansiyeli harekete geçirici yeni ilişkiler yaratabilmelidir. Bu yönü ile farklı ihtiyaçların oluşumunu da gündeme getirmelidir. Eğer bunları yapamıyorsa yada yapmak istemiyorsa o zaman kurumsallaşma girdabına kapılması kaçınılmaz olacaktır. Kurumsallaşma beraberinde profesyonelleşmenin oluşması ve bunun getirdiği egemenlik tarzı olan yeni siyasi iktidarların doğmasına yol açacaktır. Kurumsallaşmanın asayiş sorunları yarattığını da eklemek gerek.

Bir kere, kurumsallaşma ve uzmanlaşma birlikteliği olup bitenlerin ve tarihsel fırsatların anlaşılamaması, değerlendirilememesi ve bunların önünün kapatılmasına yol açacaktır. Böyle olunca da tartışmak, yeni ve farklı şeyler söylemek, çıkış yolları aramak… Engellere takılacak, mevcut olan mevcut kalmalıdır denerek perde indirilecektir!

Eleştirinin yok edilmesi yani bir şeye muhalif olanların yada yanında yer alanların bertaraf edilmesi, gözden uzak tutulması, etkisizleştirilmesi… Oysa eleştiri, eleştirel bir analiz aracıdır. Eleştirel olduğu içinde ilerici ve devrimcidir. Amacı kurgu dışı gerçeği gerçekten anlamak ve bunu ortaya çıkarmaktır. Eğer böyle olmasaydı eleştirel ve devrimci sıfatlarını bir tarafa bırakıp resmi ideolojinin devamcısı, tamamlayıcısı olarak resmi eleştiri adını alacaktı. Hal böyle olunca da her yeni yorum, her farklı gözlem ve söylem resmi eleştiri tarafından ve taraftarlarından yanlış yorum damgasını yiyecekti.

Resmi üniformasını çıkarmış eleştiri yani eleştirel eleştiri Dünya ile kurduğumuz ilişkinin seyretme ilişkisinin ötesine geçmesine yardım etmeli. Gerçekten kabullenilmiş olandan sadece gerçek olana doğru yaptığımız yolculuklar da bizi uyarmalı, uyardığı dil de kurgusal ve sentetik olmamalı. Tam tersine organik bağları koparmadan, taklit etmeye karşı gelen itiraflara zorlamalı. İtiraflar üçgeninin köşelerine şu sözler asılmalı: Toplum rehabilite edilecek bir bünye değildir! İnsanlar hastalıklı ordular değildir! Sizler de onları kurtaracak kahramanlar değilsiniz!

İtiraflar üçgeni sözün geçersizleştirilip, eleştirel eleştirinin simgeye dönüştüğü ve bir süre sonra da muhalefetin bu simge pelerini içinde kaybolmasını önleyen bir panzehirdir.

Eleştirel eleştirinin bayağılıklara karşı verecek bir cevabı her zaman bulunur: Bayağılıklar gizleyicidir. Egemen hayatı ve onun biçimlerini örgütleyicidir. Bu anlamı ile eleştirel eleştiri bayağılıklara karşı bir duruştur. Bayağılıkların kullandığı piyasacı dil özünde sözün hapishanesidir. Bu hapishanenin içinde inşa edilmiş okullarda itaat, suça ortaklık, umutsuzluk, umursamazlık, unutkanlık, geleceksizlik… zorunlu dersler olarak okutulmaktadır! İşin ilginç yanı bu dersleri zorla okutanlar asla o hapishanelerde bulunmaz, tabiri caizse içeri atılmaz. Neden mi ? Çünkü hapishanenin anahtarları ceplerindedir de ondan !

Geçmişe doğru yapılan eleştirilerin en kırılgan noktalarından birisi de, geçmiş ve bugün arasında ki uzaklıklığın getirdiği yorgunluğun neden olduğu bugünü anlamada ki dirençsizliktir. Bugünün ihtiyaçlarını belirleme konusunda ki bitkinliktir. Eğer eleştiri aynasını başkaları tutuyor ve siz kendi gerçeğinize başkalarının tuttuğu aynadan bakıyorsanız o zaman gerçeği görmek, kavramak ve değiştirmek sizin elinizde olamaz. Eleştirel eleştiri başkalarının tuttuğu aynaya taş atabilmek onu kırmak ve gerçek aynayı ele almak demektir. Kırılan her bir cam parçası geleceği bilme garantisini elinde tuttuğunu sanan eleştirilemez bilgininde parçalara ayrılmasıdır.

Bir noktaya daha kısaca değinmek istiyorum. Eleştirinin önüne eklenmiş “öz”ön eki ile kullanılan – öz eleştiri – kavramında ki “öz” eğer özgürlük sözcüğünün ilk iki harfine gönderme yapıyorsa kıymetlidir ve eleştireldir. Ancak özgür eleştiri öz eleştiri olabilir . Özgür eleştiri eleştirel eleştirinin kapılarını sonuna dek açabilir.

Eleştirel eleştiri, geriye doğru anlayıp ileriye doğru yaşadığımız hayatında önemli dayanaklarından bir tanesidir. Bu dayanak siyasi özgürleşmeyi insani özgürleşmeye doğru dönüştüren önemli adımların başında gelmektedir.

Küçük bir kesimin büyük ihtiyaçlarına karşın büyük bir kesimin küçük ihtiyaçlarının dahi karşılanamadığı günümüz koşullarında eleştirel eleştiri şu soruyu sormalıdır: Yaşadıklarımız bir şeylerin cevabımı? Yoksa asıl soru cevaplanmadı mı?

Başladığımız gibi bitirelim: Asimetrik iktidar ilişkileri karşısında eleştiri sözcük üretmek ise, eleştirel eleştiri sözcüğü yaratmaktır.