Ekolojik mücadele için hazırlanmış, fırınlanmış bir tarif yok elimizde. Zaten olmasını da beklemiyoruz. İki neden var; birincisi pratik deneyimler (kazanımlar ve kayıplar) toplumun gündeminde çok yer etmiyor, güdük kalıyor. İkincisi de böyle bir tarifin geçmiş birikimler ve mücadeleler için önem arz etmiş olması. Bu konu en önemlisi. O nedenle yazının sonunda tekrar döneceğim. Benim ekoloji mücadelesi için önerdiğim model elips tipi örgütlenme modeli. Modelden kastım da bir tarif değil. Olsa olsa birkaç öneriden ibaret tespitler toplamı. Bu yazı da tespitlerden oluşuyor. İlerleyen süreçte devamı ele alınacak. Öyleyse bu yazı bir giriş yazısı daha fazlası değil.
Elips tipi örgütlenmenin en önemli farklılıklarından bir tanesi kullandığı dili olacaktır. Elipsin hem yatayı hem de dikeyi içine alan melez yapısı dilinin de melezleşmesini getirecektir. Yatay ve dikey koordinatlar üzerinde ileri geri tek yönlü hareket eden bir yapı yerine kesişmeler ve birleşmeler kümesinin bağlantılarını ve uzantılarını hedef alan elipsin dili de bu şekilde inşa edilmelidir. Tekrar etmekte yarar var: Hiçbir mücadele ve örgütlenme matematiksel şekilde şematize edilemez, mühendislik hesaba indirgenemez. Benim yapmaya çalıştığım kalıp dökmek değil. Buna zaten cepheden karşıyım. Benim yapmaya çalıştığım olsa olsa kalıpları sökmek olur.
Dil sadece düşünce üretmek ve onları açıklamak için kullanılmaz. O, aynı zamanda eylem ve bağlantıların da pratik üstlenicisidir. O nedenle dil sadece konuşmaya indirgenemez. Karşımızdakini anlamak ve karşımızdakine anlatmak gibi ikili işlevi var. Örneğin karşınızdakini dinlerken konuşmazsınız. Susmakta konuşmanın başka bir eylem türüdür.
Eliptik dil, sınıfsallaşma sürecinde etkili olan egemen ideolojik yapıya karşı anti-dili kurmaktadır. Anti-dil süregiden her tür şiddetin karşısında konumlanır. Onu sadece eleştirmez yerine neyin konacağını da üretir. Anti-dil, yasal olanın yasadışılığını açığa çıkarır. Örneğin anti-dil, orman yangınını bir son değil bir sonuç olarak görür ve bu sonucunu doğuran nedenleri deşifre eder.
Yatay ve dikey dillerin bitmiş, tamamlanmış adlandırmaları her yanımızı kapsamış durumda. İleri ve geri düz bir hat üzerinde gidip gelen bu sabitliğe karşı elipsin dili bir eğri üzerinde hareket eden dinamik yapıdadır. Bu eğri dil, ekolojik mücadelenin öznesini ve onun dilini anlamadan ekoloji mücadelesinin kendisinin anlaşılamayacağını savunur. Sosyal, ekonomik ve ekolojik iç içe geçmelerin iki boyutlu anlayışı yerine (önce şu gelir, sonra bu olur gibi mekanik düzenlemeler) çok boyutlu nedensellik ilişkilerini kavramaya çalışır.
Kapitalizmin sınırlarını tarif ettiğinizde onun kullandığı dilin de sınırlarını tarif etmiş olursunuz. Kapitalizmin sınırları ile Dünyanın (sosyo ekolojik) sınırlarının bir ve aynı olmadığını savunan eliptik dil, kapitalizmin sınır ötesi durumunu da açıklamayı hedefine alır. Aynı zaman da eliptik dil, bazı şeylerin neden ispatlanamayacağını ispatlayan bir dildir.
Sistem karşımıza sürekli tekrarlanan dil barikatları kurar. Bu barikatlar hemen her gün fiziksel ve ruhsal yaşamımızda karşımıza çıkar. Bu barikatın arka tarafında sözcüklerden oluşan düşünsel silahlı güçler bulunur. Üzerine silah doğrultulmuş geniş kalabalıklar çaresizce dilin kurallarına uyar. Düşünsel silahlı güçler, insanın kendi kendisi ile konuşmasına ve soru sormasına izin vermez, hiyerarşik dikey bir dilin içine hapseder. Dikey dilin yerine önerilen yatay bir dil ise, o vakit tüm bu yaşananlar tersinden tekrar yaşanacak demektir.
Dikey dili anlamanın en iyi yöntemi onu oluşturan sözcüklerin ne anlam taşıdığından önce, sözcüklerin nasıl kullanıldığını anlamaktır. Yatay dil, sözcüklerin ne anlam taşıdığını açıklar ama kullanımı konusunu tam olarak açıklayamaz. Eliptik dil ise her ikisini de açıklayabilecek güçtedir.
Eliptik dilin, anti-dil olmasının bir diğer özelliği de dilin verdiği anlamın kökenine inebilmesidir. Resmi ideolojinin kendini var ettiği bir koruma alanı olarak resmi dil, söylemi ile tüm dokulara nüfuz etmiş durumda. Oysa resmi ideoloji, tüm dokulara nüfuz etmiş dendiğinde sadece deterjan markasını hatırlamamızı istiyor. Daha fazlasını değil. Resmi dil, insanı da doğayı da, hayvanları da kendi penceresinden görmeyi ve adlandırmayı ister. Sağırlaştırılmış ve kör edilmiş bir dil yaratır. Bu aynı zamanda bilincin kısırlaştırılmasıdır.
Anlatmak tavır almaktır denmiş. Güzel söylenmiş. Her anlatan hem yargılamayı hem de yargılanmayı göze almış demektir. Zaten özgür olmayan bir toplumda dil, savunmak ve saldırmak arasında gidip gelir. Bu bir erimedir.
Dilin doğası gibi dikey bakışı, doğanın dili gibi yatay bakışı savunan anlayışlara karşı eliptik dil, dil ve doğa arasında indirgenemez çeşitliliği savunur. İlla ki somutlaştırmak gerekirse, doğal dil eliptik dildir diyebiliriz. Orman, bizden önce yaşayanlar ona o ismi verdiği için orman olarak adlandırılır. Bu aynı zamanda sınır koymaktır. Elbette ormanın ismini akşamdan sabaha değiştiremezsiniz fakat ormana bakış açısını değiştirirseniz dili de zamanla değişecektir. Baltaları eline alıp , uzun ipi beline dolayıp ormana giden anlayış ormanın derinlikli anlamını kavramakta geç kalacaktır.
Şimdi gelelim yazının başında söylediğim ve son kısımda paylaşacağım dediğim konuya. 1970’lerle birlikte dikey örgütlenmeye karşı yatayı savunmuş, ona göre şekillenmiş yapıların hemen hiç birisinin söyleminde; ekoloji, doğa, çevre, hayvan hakları yoktu. Olsa bile çok çok azdı. Bunun için bir çok sebep gösterilebilir. Buna itirazım yok. Her dil savunduğu düşüncenin ve eylemin ürünü ise o vakit dediğim yıllarda örgütlenmiş yapıların dilinde bu kavramlar (ekoloji-doğa-çevre-hayvan hakları) yoktu ve mücadele pratikleri de bu yok üzerine şekillendi. Bugün gelinen noktada yukarıda saydığım kavramları içine almayan bir örgüt yapısı eksiktir. Hem de çok eksik. Bu eksiklik eski dili kullanarak giderilemez. İşte bu nedenle eliptik dil işleme konulmalıdır hem de bir an önce.
Tekrarla bitirelim. Elips tipi örgüt modeli dediğim şey, asla matematiksel bir formülasyon değildir. Elipsin dili de, bu örgütün türevi değildir. Bu konuyu tartışacak olanların bu önerimi dikkate almasını isterim.