‘Emeğin pratik dünyası’ndan antikapitalist yansımalar -1

‘Emeğin pratik dünyası’ndan antikapitalist yansımalar -1

Sedat Şenoğlu

Dünyada olduğu gibi Türkiye somutunda da emeğin pratik dünyasında giderek çeşitlenen ve yaygınlaşan bir hak arama/alma talebi ve mücadele dinamiğinin yükselmeye başladığı hepimizin tanıklık ettiği bir olgu. Özellikle son aylarda bu eğilim; ücret, işten çıkarma, örgütlenme, çalışma koşullarının iyileştirilmesi vb. talepler etrafında odaklanan işçi ve emekçi direnişleri ile derin yoksullaşmaya ve temel tüketim maddelerine dönük zam furyasına karşıtlık temelinde gelişen halk eylemleri serisiyle, gündelik toplumsal yaşam ritminde hissedilebilecek bir yoğunluk ve etki gücü de kazanmış durumda.

Bu nitelik düzeyine erişmiş olmasından dolayı da önümüzdeki aylar boyunca kendini çarpan etkisiyle büyütme ve genel halk hareketinde belirleyici güzergah zeminlerinden birini oluşturma potansiyeli hayli yüksek olan bir gelişmeyle karşı karşıyayız.

Bu eğilim tablosu üzerinden hareketin belli başlı karakteristik özelliklerini değerlendirmeye geçmeden önce, “emeğin pratik dünyası” düzleminde birleştirmeye uygun bulduğum maddi genelliğe ilişkin bir parantez açmak gerekiyor bu bölümde.

Kapitalizmin/emperyalizmin küreselleşmiş sömürüye dayalı üretim ve bölüşüm düzeyinin ulaşmış olduğu (ve çelişki sarmalının genelleşmiş, sıkılaşmış ve hızlanmış olduğu) niteliğinden doğan ve gelişen nesnellik durumu, emeğin pratik dünyası üzerinde doğrudan etkili sonuçlar yaratıyor. Emek-üretim süreçlerinin farklı kategorileri ve toplumsal özneleri, iç içe geçerek neredeyse mutlak anlamda sermayenin yeniden üretim çarkının içine dahil edilmiş, varlığı ona bağlı hale getirilmiş bulunuyor. Tarihsel bir analojiyle söylersek, Marks’tan beri teorik olarak öngörülen şeyin pratikleşmesi, şimdinin dünyasında genelleşmiş bir gerçeklik olarak tarihsel-ekonomik maddi zemini belirler duruma gelmiştir.

Mülksüzleştirme ve işçileştirme, yoksullaşma ve açlık, bin bir fiili ve yasalaştırılmış saldırganlık altında emeğin pratik dünyasına cismini ve ruhunu veren benzeşme potası olarak, dünya emekçi insanlığını adeta tek bir hapishanede tutan dört duvar haline getirilmiştir. Bu anlamda, Uganda’da mı Türkiye’de mi, ABD’de mi Singapur’da mı, Kazakistan’da mı Lübnan’da mı vb. yaşadığınız ilkesel olarak fark etmiyor; küresel hapishanenin farklı katlarında ve odalarında tutuluyorsunuzdur, hepsi bu. İşçi ya da işsiz, esnaf ya da köylü, öğrenci ya da emekli, işportacı ya da kurye, ev emekçisi kadın ya da çocuk olarak milyarlarcasınızdır ve küresel kapitalist hapishanenin işliklerinde çalışıyorsunuzdur. Diliniz, dininiz, milliyetiniz, kültürünüz, renginiz, cinsiyetiniz farklı farklı olsa da, paranın egemenlik düzeni altında bunlar kendi anlamlarını yitirip, tek tipçi “şey”leştirmenin tornasından geçiriliyor.

Sömürüye dayalı ekonomik-toplumsal formasyonların (kölecilik, feodalizm, kapitalizm gibi…) hem kendi iç evrimleri, hem de birbirini takip eden tarihsel dizilişleri ve iç içe geçişleri içinde, her gelişmenin aynı zamanda kendi karşıtına dönüşme potansiyelini taşıyan bir tarihsel gerileme dinamiği barındırdığı gerçeğine bağlı olarak, kapitalist gelişme de (bugün egemen olan ekonomik neoliberalizm modeli somutunda) barındırdığı gerileme dinamiğinin esiri olmuş ve tarihsel sınırlarına dayanmıştır. Kapitalizm, antikapitalizmi emeğin pratik dünyasının her alanına ve en ince toplumsal damarlarına kadar nesnel olarak yaymaktadır. Tam da bu nedenle, her sınıf, kesim ve katmanıyla emekçi insanlığın, insanca ve onurluca yaşam duygusu ve isteğinin, değişim arzusu, talebi ve yöneliş eyleminin biriktirmesine katkı sunduğu tarihsel hakikat zemini nesnel olarak antikapitalizm haline gelmektedir.

Buradan hareketle, antikapitalizmin, örgütlü bir bilinç biçimi ve pratiği olarak emekçi insanlığın küresel ve kitlesel hareketine otomatik olarak dönüşeceğini ya da dönüştüğünü söylüyor değiliz elbet. Hatta bundan epey uzağız da. Ancak, Arap halk ayaklanmalarının itilimiyle başlayıp ivmelenen ve dünyanın hemen her kıtasında etkilerini üreten mücadele ve direniş dalgası da ortaya çıkarmıştı ki, antikapitalizm, emeğin pratik dünyasından hemen her toplumsal odağı kendine çeken, ilişkilendiren ve birleştiren bir ortaklaşma zemini olarak pırıldama belirtileri göstermişti. Bilindiği üzere bu dalganın Türkiye’ye ulaşan salınımları Gezi direnişi/Haziran ayaklanmalarını yaratmıştı, on yıl kadar önce. Gezi’de de antikapitalizm, emeğin pratik dünyası etrafında kaynaşanların “kendiliğinden” yarattıkları bir kurucu duygu, ilişki biçimi ve toplumsal inşa girişimleri olarak pırıltısını üretmişti.

Gezi de dahil olmak üzere, büyük küresel dalganın sonrasında geriye çekilerek adım adım sönümlenmeye yüz tutmuş olmasına rağmen, çıkarılacak temel sonuçların başında, emekçi insanlık nezdinde kapitalizmin meşruluğunun yeniden inşa edilebilir olduğu değil, onun yadsınmasının daha açık, bilinçli, hedefli ve güçlü kitle hareketleri dalgasının gelişmesinin kaçınılmaz olduğudur.

Nitekim, dalganın sonraki geri çekiliş süreci boyunca dünyanın her yanında parça parça gelişen sayısız kitle mücadeleleri, kendi özgün yerel karakterleriyle farklılaşmış ve zenginleşmiş sosyal, siyasal ve kültürel-ideolojik renk ve biçimler altında emeğin pratik dünyasının kapitalizme karşı direnişine birikim ve güç taşımaya devam etmiştir. Küresel kapitalist krizin derinleşmesinin sürmesinde ve çözümsüzlük çelişkisinin görünür hale gelişinin yaygınlaşmasında yaşayan bu antikapitalist parıltıların rolü tartışılmazdır.

Büyük dalga sönümlenmiş ama yenilmemiş olduğu gibi, küresel kapitalizm de zafer kazanmış değildir, dayandığı tarihsel sınırların önünde hızlanarak çürümeye ve çözülmeye devam etmektedir. Küresel emperyalist kapitalist dünyanın bütün efendileri ve uşakları, emeğin pratik dünyasından yeniden doğup gelişecek daha büyük ve kararlı bir dalgayı beklemenin korkusu ve önlemenin telaşıyla yaşamaktadırlar. Korktuklarının hangi hızla başlarına geleceğini belirleyecek olan şey, anti kapitalizmin küresel programı ve stratejisinin inşası yolunda çaba gösteren örgütlü yapı ve hareketlerin, enternasyonalist irade ve yeteneklerinin gücü olacaktır.

Konuyu tartışmaya devam edeceğiz…