ENAG: Yıllık enflasyon artışı yüzde 82,81 oldu

ENAG: Yıllık enflasyon artışı yüzde 82,81 oldu

ENAGrup verilerine göre TÜFE Aralık ayında yüzde 19,35 arttı. 12 aylık artış oranı yüzde 82,81 olarak gerçekleşti.

Enflasyon rakamları konusunda TÜİK’e alternatif çalışmalar yapan ENAGrup, 2021 yılı ve Aralık ayının Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) verilerini açıkladı.

Aralık ayında TÜFE yüzde 19,35 artarken, TÜFE’deki yıllık artış oranı ise yüzde 82,81 olarak gerçekleşti.

En yüksek artış yüzde 37,75 ile “Gıda ve alkolsüz içecekler” kategorisinde olurken, ardından yüzde 26,67 ise “Ulaşım” geldi. “Yağ”daki artış yüzde 42,98 olurken, “Atıştırmalık” yüzde 46,64, “Kahvaltılık” yüzde 36,13 arttı.

Aralık/2021 dönemi ekonomik analiz raporunda şu ifadelere yer verildi:

Bu ay özellikle dünyadaki merkez bankalarının faiz kararlarını ve bu kararların dolaylı etkilerini sizler
için takip ettik. AB bölgesi ve ABD MB’ları ekseninde verilen mesajlar daha önceki raporlarımızda da
belirttiğimiz eksende gerçekleşti. FED faiz arttırma kararına karşı bütün ülkelerin peşi sıra faiz artışı
yaptığını izledik. Bizde ise MB faiz indirimi kararı ile tüm dünyadan ayrışan bir eksende pozisyon aldı ve
tarihin en yüksek döviz kuru seviyelerinin yaşanmasını üzülerek izledik.

Ekonomiyi etkileyen dış faktörler

ABD’de ve AB bölgesinde açıklanan raporlar ile birlikte küresel enflasyonun kalıcılığı konusu daha da
belirgin olmaya başladı.

 

ABD üretici fiyatları enflasyonunun son 11 yılın en yüksek rakamına ulaşması ile birlikte önceki
gözlemlerimizle doğru orantılı olarak ilerledi. Hem Fed hem de ECB tarafında varlık alım programlarının
önümüzdeki mart ayı itibariyle sonlanacağının sinyalleri verildi.

 

Tecrübe edilen ekonomik risklerin sistemik olarak çok yakında tüm küresel piyasalarda etkili olacağını
söylemek zor değildir. FED’in varlık azaltım hacmini 30 milyar dolara kadar çıkartmasının arkasından
faiz artırım kararlarının geleceğini vurgulamak isteriz. Bu ise gelişmekte olan ülkelerde faiz-enflasyondöviz kuru dengesini değiştirecek yeterli güce erişecektir düşüncesindeyiz.

 

Kötümser senaryo kapsamında, Omicron varyantının bulaşıcılığının artması AB bölgesinde yeni
kapanmaların yaşanmasının, AB bölgesindeki ekonomik büyümeyi etkileyeceği ve milyarlarca dolarlık
zararlara, işsizlik dalgalarına ve yine üretim zincirlerinde kırılmaya yol açacağını söylemek mümkün.
ABD’de kapanmanın ekonomide yarattığı 2,1 trilyon dolarlık kaybın ve etkili kapanma önlemlerinin
uygulanamaması ve ekonomik büyüme rakamlarının düşmesi nedeniyle yeni bir kapanma olasılığı
tartışılmamaktadır.

 

Ancak toplum baskısı ile birlikte ABD’de tekrardan yaşanacak kapanmaların dünya ticaretine olası
etkilerini negatif olarak görüyoruz ve daha önce yaşanan kayıpları da göz önüne aldığımızda, dünya
ticaretinde toparlanamaz kayıpların oluşabileceğini de düşünmek gerektiğini belirtmek isteriz.

Ekonomiyi etkileyen iç faktörler

MB faiz indirim politikalarıyla ekonomideki dalgalanmaları son dönemde önemle izledik. Ekonomilerde
imkânsız üçlüyü yani enflasyon, kur ve faizi aynı anda hedeflemenin aynı anda olumsuz sonuçlar
doğurduğunu yaşanan kur şoku ve yükselen enflasyon ve piyasa faiz oranı ile birlikte gözlemledik.

 

Bunun sonucu olarak, biraz da dolarizasyonu gevşetmek ve ekonomiye can suyu yaratmak amacıyla
yeni bir finansal ürün yaratıldı: Kur Korumalı Vadeli Mevduat (KKVM).

 

Önümüzdeki süreçte bu dolara endeksli vadeli mevduat sisteminin yaratacağı ek baskıların enflasyonun
tırmanmasında daha da etkili olacağını tahmin ediyoruz. Uzun bir süreden bu yana kalıcı ve yapışkan
enflasyon oranlarının tecrübe edilmesi sonucu reel alım gücündeki azalmanın bu baskıyla daha
artacağını tahmin etmek zor değildir.

 

Ekonomideki güvenin güçlü bir göstergesi olan düşük ve kararlı bir enflasyon oranı ve döviz kuru
varlığının daha çok uzun bir zamanda gerçekleşme olasılığının azalması sonucunda yabancı doğrudan
yatırımları da olumsuz etkileyecektir.

 

Çok hızlı bir şekilde kontrolden çıkabilen fiyatların tekrar kararlı bir yapıya gelmesinin uzun zamanlar
alacağı gerçeği ile ekonomi politikalarının kısa dönemli kazanımlar üzerine değil de, refah seviyesini
artırıcı orta ve uzun vadeli döneme yayılması gereğini vurgularız.

 

HABER MERKEZİ