Seçmenin sorunlarını ve 14 Mayıs seçiminden beklentilerini dinlemek için gittiğimiz Esenyurt, Türkiye’nin en yüksek nüfusa sahip ilçesi. Görüştüğümüz yurttaşlar, ilçedeki nüfus yoğunluğu, hayat pahalılığı, okulların yetersizliği, ulaşım problemi gibi sorunların düzelmesi için değişimin şart olduğunu ifade ediyor.
İstanbul’da 14 Mayıs seçimlerinin nabzını tuttuğumuz ikinci durak Esenyurt.
2022 yılı resmi nüfus kayıt verilerine göre Esenyurt’ta 1 milyon 127 bin 489 kişi yaşıyor. Türkiye’nin 56 ilinden daha yüksek nüfusa sahip olan Esenyurt, 43 mahallesiyle aynı zamanda ülkenin en kalabalık ilçesi… Böylesi bir nüfusa sahip bir il, mecliste ortalama 5-6 milletvekili ile temsil ediliyor.
Trakya tarafında şehrin batı sınırına en yakın ilçelerden biri olan Esenyurt, kentleşmenin hız kazandığı ilk yıllarda Bulgaristan’dan gelen göçmenleri ağırlıyordu. İlçenin ilk belediye başkanı Gürbüz Çapan’ın görev döneminde, Çapan’ın memleketi Kars’tan ve Anadolu’nun başka kentlerinden gelen göç dalgasının duraklarından biri oldu. Suriye’deki savaşın ardından geçen 12 yılda Esenyurt, başta Suriyeliler olmak üzere çok sayıda göçmene kucak açtı. İlçede yaklaşık 300 bin göçmenin yaşadığı ve gün içerisinde günlük giriş-çıkışlarla göçmen nüfusunun 1.5 milyonu bulduğu belirtiliyor. Yani neredeyse ilçede yaşayan üç kişiden biri göçmen…
İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan TEM otoyolu Esenyurt’u ikiye ayırıyor: İlçenin kuzeyindeki Esenkent yerleşimi Çapan’ın belediye başkanlığı sırasında İstanbul’un ‘lüks’ yerleşimlerinden Bahçeşehir’e alternatif olarak inşa edilmişti. Burası varlıklı bir kesimin yaşadığı çok katlı sitelerle çevrili… Kalabalık, yoksul bir nüfusa sahip ve çarpık kentleşmenin hayatı daha da zorlaştırdığı bölüm ise otoyolun güney tarafında yer alıyor, gençlerin kendi aralarında kullandığı ironik tabirle: Esencılıs.
Son yıllarda ilçeye yerleşen göçmen nüfusun artması sebebiyle Ocak 2021’de Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün aldığı karar sonrasında Fatih ile birlikte Esenyurt ilçesine de yabancılar tarafından ikamet amacıyla yapılacak başvurulara ‘sınırlama’ getirildi.
2018 genel seçimlerinde Esenyurt’ta AKP yüzde 39,45; CHP yüzde 22,69; HDP ise yüzde 21,96 oranında oy almıştı.
2019 yerel seçimlerinde ise CHP’nin oy oranı yüzde 51,55 iken AKP’ninki yüzde 45,93 idi. 2019 yılından bu yana Esenyurt Belediye Başkanlığı görevini CHP’den Kemal Deniz Bozkurt yürütüyor.
Nüfusuyla orantılı ciddi bir seçmen kitlesine sahip olan Esenyurt’un sorunları da epeyce yüklü… Yoksulluk başı çekiyor. Sorularımızı yanıtlayan bir ilçe sakini, dilenenlerin sayısının arttığından, sokakta yatan yoksul insanlardan bahsediyor. Kırık Türkçesiyle bir mülteci genç de yaşadığı zorluklardan söz ediyor.
Kalabalık, ulaşımın ihtiyacı karşılayamaması, okullarda çocukların ‘üst üste eğitim görmesi’, hırsızlık, konut problemi de sıkça dile getirilen sorunlar arasında.
Bugün, ilçe sakinlerinin sorunlarını ve seçimden beklentilerini öğrenmek için Esenyurt’tayız.
Yolcu kapasitesinin çok üstünde bir kalabalıkla birlikte Esenyurt’a varan otobüsten indik. Meydana vardığımızda gördüğümüz kalabalık da istatistikleri doğrular nitelikte… Sokaklarda özellikle yaşlı-genç erkek grupları kümelenip sohbet ederken, kadınların sayısı daha az.
Birçok siyasi partinin seçim stantları açılmış, yüksek sesle seçim şarkıları dinleniyor.
Mikrofonu uzattığımız neredeyse herkes konuşmaya, sorunlarını anlatmaya fazlasıyla istekli, etrafımız hızla kalabalıklaşıyor.
‘Beni Meclis’te zengin, fabrikatör temsil edemez’
Orta yaşlı bir adam, belediyenin ilçenin sorunlarına yetişemediğine değinerek Meclis’te kimlerin onu temsil edemeyeceğini anlatıyor:
Esenyurt’un 1 milyon 300 bin nüfusu var. Burada bir mahalle, Anadolu yakasında bir ilçeye denk geliyor. Bir tane belediye var, hizmet bu nüfusa yetmiyor. Esenyurt’un en başta okul sorunu var, çünkü öğrenciler okullarda üst üste okuyorlar. Esenyurt aynı zamanda işçi ve emekçi kesimin çok fazla yaşadığı bir ilçe. Asgari ücrete çalışan bir toplum var. İstanbul’un en fakir toplumu Esenyurt’ta. Beni orada zenginler veya bir fabrikatör temsil edemez. Ben işçi ve emekçilerin Meclis’te olmasını istiyorum.
‘Biz tek adam sistemine karşıyız’
Her köşe başında değişmeyen tek gündem hayat pahalılığı… Derviş Karadağ adlı vatandaş yaşam koşullarını “cehennem” olarak tanımlıyor:
Şu anki sistem cehennemin kapısını açmış. Bu halk cehenneme gitmesin diye bu kapıları kapatmalıyız. (Elindeki iki poşeti göstererek) Şu an elimde tuttuğum poşetler 7 bin TL tuttu. 8 bin 500 asgari ücret alınıyor, ama kiralar da 8 bin 500’den aşağı değil. Bu vatandaş geçimini nasıl sağlayacak? Biz tek adam sistemine karşıyız. Seçimde milletvekilliği için HDP’ye, Cumhurbaşkanlığı için Kılıçdaroğlu’na oy vereceğiz. Bu sistemin önünü kapatıp parlamenter sisteme geçmek istiyoruz çünkü bunun başka bir alternatifi yok.
‘Hamallık yapıyorum, zor geçiniyorum’
Sezer Minas ise İstanbul’da tek kişinin bir aileye bakmasının imkânsız olduğunu söyleyerek, altı kişilik bir ailenin sorumluluğunu aldığını anlatıyor:
Kirada oturuyorum. 30 yaşındayım, iş bulamıyorum. Asgari ücret 8 bin 500 olmuş, aldığım para yetmiyor. Hamallık yapıyorum zor geçiniyorum. 5 bin TL kira veriyorum ve altı kişiye bakıyorum. İş yok. Tekstil asgari ücret veriyor, o da yetmiyor. Sadece fiyatların düşmesini istiyorum, başka hiçbir şey istemiyorum.
‘Sadece akşam eve bir ekmek getirmek için çalışıyoruz’
Erdem Ertakuş adlı genç de geçim sıkıntısı nedeniyle okulu bıraktığından yine de ailesine yeterince destek olamadığından yakınıyor:
Çalışmak, babama destek çıkmak için okulu bıraktım. Allah’tan kirada değiliz, kirada olsak geçinemezdik. Sigortamız yatmıyor. Sadece akşam eve bir ekmek getirmek için çalışıyoruz. Tekstilde çalışıyorum, zaten ancak tekstil alır. Önümüzdeki seçimde Kemal Kılıçdaroğlu’na, CHP’ye vermek istiyorum.
‘Biz Müslümanız, Müslümanlığı kimseden öğrenmeyiz’
6 Şubat Maraş merkezli depremlerin yaraları sarılmadan hızlıca seçim atmosferine girilse de halkın o süreçte yaşanan kimi olayları unutmadığı anlaşılıyor. Erdoğan Altundere, AKP iktidarını eleştirirken Kızılay’ın ‘depremde kan sattığına’ yönelik iddialara gönderme yapıyor:
Hayvancılığın, tarımın, sanayinin bittiği yerde, ekonomik krizin en üst seviyeye geldiği noktadayız. 21 yılın sonunda bu iktidarın bize hiçbir vaadi yok. İnsanları kutuplaştırmaktan, birbirinden koparmaktan; nefret dilinden başka bir şey vermedi bize. Bakın arkamızda Kızılay var, insanlar kan vermeye korkuyor. Kan hayat kurtarır diyoruz ya, 21 yıl sonra geldiğimiz nokta bu. Sorun soğan, patates değil. İnsanlar akşama kadar çalışıyor ama bir kilo et alamıyor. Biz Müslümanız, Müslümanlığı kimseden öğrenmeyiz. ‘Reis giderse vatan gider’ diye bir söylem var. Allah’ın emriyle bugün vefat ederse ülke mi, din mi gider?
‘Bunların hepsi mi terörist?’
Ceyhun isimli bir vatandaş da milletvekili olabilmeyi adil olmayan kimi şartlara bağlarken, ‘HDP teröristtir’ söylemlerini de doğru bulmadığını aktarıyor:
Ben milletvekilliğine adaylığımı koysam halkı temsil için, benim neyim var ortaya koyacak? Sadece bilgimi ortaya koyabilirim. Ama kimi adaylar inanılmaz bir sermaye koyuyor ortaya. Bunu neden yapıyor? Çünkü geri alacak. Geri alamayacağı bir yatırım yapar mı? Bir-iki istisna dışında halk için bir şey yaptıklarını düşünmüyorum.
Ben milliyetçi biriyim ama Türkiye milliyetçisiyim. Kürt kardeşim de benim için aynı. Ağızlarına bir şey dolamışlar, ‘HDP’ye oy veren teröristtir’, bu ülkede 10-12 milyon oy alan bir HDP var. Bunların hepsi terörist mi? Halkı temsil eden bir partiye nasıl terörist diyebilirsin?
Milletvekili adayı Bayhan: İnsanlar en acil ihtiyaçları için bile çok ciddi mücadele veriyor
İskender Bayhan, Esenyurt’un da içinde bulunduğu İstanbul 3. bölgenin Yeşil Sol Parti milletvekili adaylarından biri. Aday olduğu bölgenin 13 ilçesinden üçünün (Esenyurt, Küçükçekmece ve Bağcılar) Türkiye’nin en büyük ilçeleri olduğunu hatırlatıyor: “Bu ilçeler aynı zamanda 1990’dan sonra Kürt illerinde yaşanan çatışma ve resmi tabirle düşük yoğunluklu savaş dönemlerinin yarattığı politikaların sonucunda büyük bir göçün merkezi oldu.”
Bu ilçelerin, ülkedeki son 25-30 yıllık kapitalist ‘gelişimin’ tüm çarpıklığını yansıttığını söyleyen Bayhan, milyonlarca emekçinin yaşadığı bu bölgenin sorunlarından bahsederken barınma, iş cinayetleri, sendikalaşma, ulaşım problemleri ve Suriye iç savaşının ardından başlayan yeni göç dalgasını özellikle vurguluyor.
Bayhan, “Burada yaşayan emekçiler en acil ihtiyaçlarını karşılamak için bile çok ciddi mücadele veriyor” dedikten sonra bölgenin ihtiyaçları ve taleplerini şöyle sıralıyor:
- Çalışma yaşamına ilişkin öncelikli talepler var: İzinler, zorunlu mesailer, eşit ücret gibi insani talepler. 400 yıllık sınıf mücadelesi tarihi içerisinde kazanılmış ve bugün yitirilmiş, fiilen ortadan kalkmış hakların elde edilmesi…
- Farklı etnik kökenlerden işçi ve emekçiler için halkların kardeşliğini temel alan, enternasyonal bir birleşik mücadele talebi var. Emekçiler, egemen sınıf tarafından bir düşmanlaştırma politikasıyla karşı karşıya getiriliyor. Burada bir sınıf kardeşliği oluşmalı.
- Marmara depremi; insanlar, depreme dayanıklı konutlarda insan gibi koşullarda yaşayacakları barınma hakkını talep ediyorlar.
Bölgede sendikalaşma oranının yüzde 2 civarında olduğunu ifade eden Bayhan, “Basit yasa değişiklikleriyle gerçekten işvereni değil işçiyi düşünen çalışma yaşamına ilişkin düzenlemelerle az bile olsa bu bölgede yaşayan işçilerin hayatını iyileştirebilecek düzenlemeler yapılabilir. Bu bölgede mücadeleyi ilerletmek çok önemli; 3. bölgede bu sorunların çözümü konusunda bir adım atılabilirse bu Türkiye’yi de etkiler” diyor.
‘Cumhur İttifakı kazanırsa hayat daha da zorlaşacak’
Milletvekili adayı İskender Bayhan, mikrofon uzattığımız Esenyurt sakinlerinin de sıkça dile getirdiği ‘değişim’ talebinin 14 Mayıs günü seçim sonucuna yansımaması durumunda 3. bölgede yaşayan emekçilerin yaşam koşullarının daha da ağırlaşacağını vurguluyor:
Cumhur İttifakı kazanırsa bütün etnik kökenlerden milyonlarca işçi ve emekçi Türkiye’de hem ekonomik hem de politik açıdan artık çok daha ağır koşullarda yaşamak zorunda kalacağını biliyor, görüyor. Bu sebeple önümüzdeki seçimi, tek adam rejimine son vermek, demokratik haklar ve özgürlükler, sosyal ve ekonomik haklar için örgütlenmenin, dayanışmanın ve hak mücadelesinin önünü açmanın başlangıcı olarak görüyor. Biz de güncel açıdan tabloyu böyle görüyoruz ve ‘Tek adam rejimine son ver, Yeşil Sol Parti’ye oy ver’ sloganıyla kampanyamızı sürdürüyoruz. Yeni bir ülke inşa edebilmek için bu seçimlerden bir kazanımla çıkarak önümüzdeki süreci çok daha etkili bir mücadele ve örgütlenme dönemi olarak değerlendirmek istiyoruz.