Türkiye 14 Mayıs’ta yapılacak, tarihinin en önemli seçimlerinden birine doğru yaklaşıyor. Üç ittifakın yarışacağı Cumhurbaşkanlığı seçimi gündemi işgal ediyor. Cumhur İttifakı, Erdoğan’ı aday göstereli çok oldu. Millet İttifakı üzerine papatya falı devam ediyor. Emek ve Özgürlük İttifakı ise seçime kendi adayıyla gireceğini deklare ederek kendi tabanı başta olmak üzere toplumun geniş kesiminde heyecan yarattı.
Cumhurbaşkanı adayları üzerinden yürüyen seçim tartışmalarının örttüğü iki temel mesele önümüzde duruyor. Bunlardan ilki, Türkiye siyasi tarihini ilk gününden beri bir hayalet misali takip eden hegemonya krizi, diğeri ise 2023 yılından sonra cumhuriyetin alacağı biçim ve içerik.
HDP’nin 4-5 Şubat 2023 tarihinde gerçekleştireceğini ilan ettiği “Demokratik Cumhuriyet Konferansı” hem seçim öncesine denk gelmesi hem de Cumhur ve Millet İttifakları tarafından üstü örtülen iki temel meseleye cevaplar üretecek potansiyeli taşıması bakımından önemli bir dönüm noktası olacağa benziyor.
Sürekli hegemonya krizine cevap
Türkiye Cumhuriyeti, kendisini dışarıda bırakılanlar üzerinden tanımladı. Cumhuriyet, Kürtsüz ve demokrasiden yoksun biçimde kuruldu. Aradan geçen yüzyıllık pratiği ise hala demokrasiyle cumhuriyeti buluşturamayan bir gerçekliği taşıyor.
Cumhuriyet egemenlerinin demokrasiden yoksun kalmakta ısrarına karşı halklar, inançlar, ezilenler kimi zaman birlikte kimi zaman ise ayrı ayrı itirazlarını yükselttiler. Öyle ki, egemenler için itirazın varlığı, meşruluk sorunu yaratır ve tanınmama hakikatini egemene ifade eder. Bu baskı, yok sayma-itiraz diyalektiği sistemin hegemonya krizini derinleştirdi.
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına giderken, politik her tasavvur bu hegemonya krizini hesaba kattığı ölçüde gerçek bir çözümü ortaya koyabilir. Gerçek bir çözüm ise kurucu iradeyi ortaya çıkarmaktadır. Bu irade için hem askıda olan mevcut sistemi kalıcılaştırmak hem de eskiye dönüşü düşlemekten fersah fersah uzaklaşmak gerekir.
Çünkü cumhuriyetin ikinci yüzyılında demokratik, adil ve özgür bir ülke var edebilmek tekrardan değil, farktan geçer. Fark, kurucu siyasetin grameridir. Majör politika çağrısıdır.
Restorasyoncu yaklaşımı aşmak
Zamanın ruhu, kurucu siyaseti çağırıyor. Krizin hegomonik niteliği, krize verilecek karşılıkların da niteliğine ilişkin ipucunu sunuyor.
Cumhuriyetin demokrasiyle kurduğu negatif ilişki sürekli ve yapısal bir antagonizmaya sahiptir. Cumhuriyet, demokrasiyi karşıda konumlandırmış, bu yönüyle demokrasi korkusu, cumhuriyet elitlerinin her daim paranoyası olmuştur.
Cumhuriyetin demokrasiyle buluşabilmesinin tek yolu, farklılıkların bir araya gelip temas etmelerinden geçiyor. Çünkü restorasyoncu yaklaşımı aşmak için daha fazla diyalog ve bir araya gelmeye, tekliğe karşı birlikte çokluğu gerçekleştirmeye ihtiyaç var.
HDP’nin “Demokratik Cumhuriyet Konferansı” bu yönüyle, yeni bir hikâyenin başlangıcı, ilk yüzyıl biterken bir yüzleşme ve ortak inşa iradesi geliştirme imkanını sunuyor.
Bu konferans, bir konferanstan daha fazlasını ifade ediyor.
Eskiyi ret ve yeni yaşama davet eden fark politikasını esas alarak kurucu bir iradenin potansiyelini taşıyor.
An’a çağrı: Demokratik Cumhuriyet Hareketi
Yeni bir hikâyenin parçası olmak, Türkiye siyasetini statüko ile restorasyon arasındaki sıkışmışlıktan çıkarmak ve ezilenler lehine yeni bir yüzyıla başlamak için Demokratik Cumhuriyet Konferansı önemli bir başlangıç ifade ediyor.
Nihayetinde, bu konferans sıkışmış ve daralmış siyaset alanını, yeniye davet eden Demokratik Cumhuriyet hareketinin çağrısı ve miladı olma gücünü barındırıyor.
Bu gücün aktüele dönüştürülmesi, seçimleri aşan bir umudu, demokratik bir yaşamı ve siyasetin özgürleştirici gücünü açığa çıkaracaktır. Demokratik Cumhuriyet fikri, yüzü geleceğe dönük olan an’a çağrı; düşmanlık politikalarına karşı bir arada yaşam inancıdır.
Hasan Kılıç kimdir?
Hasan Kılıç, lisans ve yüksek lisans derecelerini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden aldı. Doktora öğrenimine Hacettepe Üniversitesi Siyaset Bilimi Anabilim Dalında doktora tez aşamasında devam etmektedir. Türkiye siyasi tarihi, devlet kuramı ve felsefesi, Kürt Sorunu gibi alanlarda çalışmaktadır. Bugüne kadar birçok gazete ve dergide makale ve yazıları yayınlanmıştır. Gazete Karınca’ya yazılar yazmaktadır.