Merkez üssü Maraş olan iki çok şiddetli deprem, Diyarbakır, Maraş, Urfa, Malatya, Adana, Hatay, Antep, Adıyaman, Osmaniye ve Mardin’de ağır yıkımlara, binlerce insanın ölümüne sebep oldu.
Depremin ikinci gününde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 kentte 3 ay boyunca devam edecek Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildiğini duyurdu.
Karar, Türkiye’de iktidarın daha önce buna benzer kriz durumlarında ilan ettiği OHAL’in, zaten ağır olan deprem tablosunu nasıl etkileyeceği gibi bir soruyu akla getirdi.
Derken bölgedeki kimi gazetecilerin gözaltına alındıkları, kolluk kuvvetleri tarafından enkaz alanından uzaklaştırıldıkları, çekim yapmalarının engellendiği haberlerini almaya başladık.
Bir yandan da afet bölgelerinde haber yapmaya çalışan gazetecilere turkuaz kart ve akreditasyon şartı getirileceği belirtildi.
MLSA’nın ulaştığı İletişim Başkanlığı Bölge Müdürlüğü yetkililerinin ise Türkiyeli gazetecilerin turkuaz kart sahibi olmadan kurum kartları ve/veya görevlendirme yazısı ile çalışabileceklerini, Valilik ve Emniyet’in bu konuda uyardığını belirtiyor.
DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, OHAL ilanından sonra ilk olarak basına dönük baskılara dair Gazete Karınca’ya konuştu.
‘Hakikatin duyulmasını engellemeye çalışıyorlar’
Yaşanan felaketin büyüklüğünü gazetecileri gözaltına alarak saklanamayacağını ifade eden Eren, şunları kaydetti:
Bu felakete önlem alamayanlar, hakikatin duyulmasını engellemeye çalışıyorlar. Dün Twitter yasaklamak dahil özellikle enkazların başındaki gazetecileri uzaklaştırmak, gözaltına almak dahil büyük bir rezalet yaşanıyor şu anda Türkiye’de.
‘Yeni can kayıplarına neden oluyor’
Gökhan Durmuş da olanlara ilişkin öfkeli olduklarını dile getirerek, bu yasakların insanların yaşam haklarını da çiğnediğini ifade etti.
Böylesi olağanüstü bir durumda gazetecilerden akreditasyon istenmesi, enkaz başında yayın yapan gazetecilerin engellenmesi, gözaltına alınmasını tarif edecek kelimeler yok. Basın özgürlüğü çiğneniyor, halkın haber alma hakkı yok ediliyor demek insana zül geliyor. Aynı zamanda insanların haberleşme kanallarının kapatılması yeni can kayıplarına neden olmakta.
‘Toz pembe bir tablo çizmeye çalışıyorlar’
“Yalan yanlış haberlerin yayılmasına engel olmak için gazetecilerin orada olması önemli” diyen Faruk Eren, iktidara yakın medyanın ise toz pembe bir tablo çizdiğini, ancak bunun gerçek olmadığını vurguladı.
Sadece kendi gazetecilerinin haber yapmasına izin veriyorlar ya da vermeye çalışıyorlar. Toz pembe bir tablo çiziyorlar. Kendi yandaş kanallarından her yere kurtarma ekibi gitti, her yere yardım ulaştı, çok başarılı bir afet yönetimi varmış gibi propaganda yapıyorlar. Ama ne yazık ki gerçek öyle değil. Zaten yalan bilgileri ellerindeki araçlarla kendileri yayıyor.
‘Hükümet eksikliklerinin görünmesini engellemeye çalışıyor’
Felaketin bu ölçüde büyük olmasının hükümetin tedbirsizliği ile açıklanabileceğini kaydeden TGS Genel Başkanı Durmuş, gazetecilerin gözaltına alınmasını bunu örtme girişimi olarak yorumladı.
Deprem bölgesi olan ülkede 20 yıldır hiçbir tedbir almayan, milyonluk evlerin depreme uygunluğunu denetlemeyen, büyük bir kurtarma zafiyeti yaşayan hükümet interneti yavaşlatmayı tercih ederek eksikliklerinin görünmesini engellemeye çalışmaktadır.
‘Saklamaları mümkün değil’
Daha önce de benzer yasaklar getirdiklerini ama bunun işe yaramadığını sözlerine ekleyen Basın-İş Genel Başkanı Eren, “Afetlerde ilk 24 ve 48 saat çok önemlidir. Ama iktidar bunu büyük bir beceriksizlikle ıskaladı ve bunun kamuoyundan saklamaya çalışıyorlar. Ama istedikleri kadar örtsünler, orada yaşayanlar, sağ kalanlar biliyor. Bunu saklamaları mümkün değil” dedi.