HDP Kadın Meclisi: Tek çözüm kadınların ortak mücadelesidir

HDP Kadın Meclisi: Tek çözüm kadınların ortak mücadelesidir

18 ilde 13 bin 550 kilometre yol kat ederek yaşamın her alanındaki kadınlarla görüşmeler gerçekleştiren HDP Kadın Meclisi, hazırladığı raporu kamuoyu ile paylaştı. Çözüm önerilerinin de sunulduğu raporda “Tek çözüm yolu kadınların ortak mücadelesidir” denildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, “Kadın Yoksulluğuna Hayır” kampanyası kapsamında hazırladıkları raporu, partinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Açıklamaya HDP Kadın Koordinasyonu üyeleri ve milletvekilleri katıldı. Toplantıda konuşan Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, resmi rakamlara göre 2021 yılının 23 Kasım’ına kadar 251 kadın katledildiğini aktardı.

13 bin 550 kilometre yol kat ettik

Başaran, 5 Nisan 2021 tarihinde “Kadın Yoksulluğuna Hayır Kadınlar İçin Adalet” kampanyası başlattıklarını, bu kapsamda 18 il ziyareti gerçekleştirdiklerini ve 13 bin 550 kilometre yol kat ettiklerini ifade etti. Kadınların yaşadıkları sorunları onlardan dinlediklerini söyleyen Başaran, şunları dile getirdi:

İşte bugün burada gerçekleştirdiğimiz tüm bu buluşmalardan derlediğimiz kadın yoksulluğu raporumuzu sizlerle paylaşıyoruz.

Mevsimlik tarım işçisi kadınlar

Günlük 12 ila 14 saat arasında tarlada çalışan sayısız kadın, en fazla 60 ya da 110 TL arasında ücret alıyor. Çoğu kadın ne kadar ücret aldığını dahi bilmiyor. Kadınlar sağlık hakkına erişemiyor. Birincil ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumdalar. Gün boyunca tarlada çalıştıktan sonra çadır alanına dönen kadınlar; çocuk bakımı, yemek, temizlik işlerinin sorumluluğu kendilerine yüklenmiş olduğu için çalışmaya devam ediyor. Hijyenik olmayan bu ortamlarda kadınlar yaşam mücadelesi veriyor. Tarlaya kamyon arkalarında giden kadınların hiçbir can güvenliği bulunmamaktadır. Çocukların eğitim hayatları aileleri mevsimlik işçi olarak çalıştığı için çoğu zaman başlamadan bitiyor.

Tekstil işçisi kadınlar

Özel sektörün her iş kolunda olduğu gibi tekstil atölyelerinde de kadınların ucuz işgücü olarak görüldüğü, patronlar tarafından her türlü mobbing ve emek sömürüsüne maruz kaldıklarını kadınlardan dinledik. Güvencesiz düşük ücretli işlerde çalışan tekstil işçisi kadınlar günde 10 saatin üzerinde çalışmak zorunda. Haftanın tek bir günü izin kullanan kadınlar izin gününde ise ev temizliği, çocuk bakımı yapmaktan dinlenmeye fırsat dahi bulamıyor. Tekstil alanında çalışan kadınların çoğu yoksulluktan kaynaklı yine eğitim hayatını yarıda bırakmış ya da eğitime hiçbir şekilde erişememiş genç kadınlardan oluşuyor. Pandemi sürecinde tekstil işçisi kadınlar hijyenik olmayan koşullarda çalışmak zorunda kalmıştır. Salgının yayılma riskinin en fazla olduğu alanlardan biri olan tekstil atölyelerinde kadınlar kısa çalışma ödenekleri ile Kod-29 uygulaması ile işten çıkarılma kaygısı ile baş başa bırakılmıştır.

Ev eksenli çalışan kadınlar

Patronlar ile sermayedarları kira, servis ve daha birçok konuda rahatlatan bu sistem ev eksenli çalışan kadınlar açısından tam bir emek sömürüsü haline gelmiştir. Yoksulluktan kaynaklı ailenin gelirine katkı sunmak amacıyla mecbur kalınan bu çalışma tarzı kadın emeğini değersizleştirmektedir. Düşük ve düzensiz ücretlerle günde 12 saate yakın çalışan kadınların hiçbir sosyal güvence ve hukuksal hakkı yoktur. Nitekim yapılan bütün ziyaretlerde bu durum açığa çıktı. Gün boyunca bir çuval ceviz ayıklayan, onları ipe geçiren kadınlar da evlerinde günde 50-60 kilo üzüm posası yapan kadınlar da midye yapan kadınlar da terlik işçisi kadınlar da çadır alanlarında hasır şemsiye işçiliği yapan kadınlar da günün sonunda 10 TL, en fazla 30 TL kazanabiliyor.

Kadın kooperatifleri pazar alanı istiyor

Kadın kooperatiflerini ziyaret ettik. Yaşam alanlarında yetişen meyveleri, sebzeleri toplayarak doğal reçel, marmelat yapan, sabun, bal, zeytinyağı üreten kadınlar; tekstil kooperatifleri kurarak, kendi ürünlerini dikerek, bunun satışını kendi imkânları ile gerçekleştiren kadınlar kadın kooperatiflerinin anlamını bir kez daha ortaya koymuştur.

Koçer kadınların sorunları

Koçer kadınlarla yaylalarında buluştuk. Yılın en az 3-4 ayını yaylalarda yaşam mücadelesi vererek geçiren kadınlar, valilikler tarafından ‘güvenlik politikası’ adı altında uygulanan yayla yasaklarından kaynaklı verimli alanlarda çadır kurma ve hayvanlarını besleme imkânı bulamıyor. Yaylaların kısıtlı olması, kira bedellerinin de ağırlaşmasına neden olmuştur. Günlük neredeyse 100’ün üzerinde koyun sağan kadınlar, ürettikleri peyniri, sütü pazar alanı bulamadıkları için mandıralardan başka bir yere satamıyor. Ürünlerin fiyatları mandıracıların insafına kalmıştır. Sağdıkları sütün kilosu mandıracılar tarafından 15-16 TL’ye alınırken bu ürün marketlerde pazarlarda 40-50 TL’ye satılıyor. Koçer kadınların emeği sömürülürken kazanan aracılar, sermayedarlar oluyor.

Roman kadınlar

Toplumun birçok kesimi tarafından yok sayılan ve ayrımcılığa uğrayan Roman kadınlarla bir araya geldik. Roman kadınlar, yaşam alanlarında en insani ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak durumdadır. Barınma ihtiyacı en temel hak iken Roman kadınlar, tuvalet ihtiyaçlarını dahi başka evlerde gidermek zorunda kalıyor. Geçimlerini eğlence ve müzik sektöründe çalışarak sağlayan Roman kadınlar, pandemi süreci ile birlikte bu sektörlerin kapatılmasından kaynaklı işsizlik ve yoksullukla baş başa bırakılmıştır. Kayıt dışı ve güvencesiz bir şekilde yaşamak zorunda kalan Roman kadınlar, çalışma yaşamında da her an taciz, istismar ve şiddete maruz kalma riskini taşıyor.

Süryani kadınlar

Bu toprakların en kadim halkı ama yok sayılan Süryani kadınlarla buluştuk. Süryani kadınlar, hem inançlarından hem de kadın kimliklerinden dolayı ağır bedeller ödemeye devam ediyor. Özellikle geçmişte Süryani kadınlara yönelik gerçekleştirilen insanlık suçlarının yansımaları bugün toplumda yaşadıkları sosyal dışlanma, cinsiyetçi yaklaşımlarla sürüyor. Geçimlerini tarım ve hayvancılıkla sağlayan Süryani kadınlar, ürünlerini yine inançlarından kaynaklı satamıyor. Ayrımcı yaklaşım ve taciz edilen genç Süryani kadınlar ise, eğitimlerini yarım bırakmak zorunda kalabiliyor.

Kadın kurumları ziyaretleri

Aralarında kadın merkezlerinin, belediyeye bağlı çalışma yürüten kadın birimlerinin, daire başkanlıklarının, derneklerin, vakıfların, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, insan hakları derneklerinin temsiliyetinin olduğu 150’ye yakın kadın kurumu ve karma örgütlerin kadın yapıları ile buluştuk. Kadın platformları ile gerçekleştirilen buluşmalarda; kadın yoksulluğu, kadına yönelik şiddet ve bunun son bulması için yürütülecek mücadele yöntemi, haklarımıza ve kazanımlarımıza yönelik saldırılar üzerine tartışmalar gerçekleştirdik.

Engelsiz yaşam inşası

Sağlık ve Sosyal Politikaları, bir yandan ‘Evde bakım uygulaması’ üzerinden engelli bireyin bağımsız yaşam hakkını gasp ederken diğer yandan ayda bin 781 TL gibi bir ücretle sosyal devletin vermesi gereken tüm hizmetler ve yükümlülükleri aileye daha çok da kadına havale ediliyor. Evde verilen hizmetlerin sorumluluğu ise her zaman olduğu gibi maalesef kadınlara kalıyor. Bu uygulama üzerinden kadınların ücret alması, TÜİK verilerine istihdam verisi olarak yansıtılıyor. Kadın yoksulluğunun istatiki rakamlarda düşük görülmesini sağlıyor. En ağır sosyal dışlanmayı eğitim hayatlarında yaşayan engelli çocukların hayatında herhangi bir kolaylık sağlanmıyor. Nöroçeşitli çocuklar dışlanmayı en ağır şekilde yaşayan çocuklardandır. Engelli yetişkinler, özellikle de kadınlar eğitim hayatını büyük zorluklarla tamamladıktan sonra bu defa da iş yaşamında her türlü ötekileştirme, ayrımcılık ve sosyal dışlanmaya maruz kalıyor. Engelli kadınlar, ‘Dışarıda zarar görürsün’ denilerek evlere kapatılıyor, eğitim ve çalışma hakkına erişmesi engelleniyor.

Toplumsal bütçe çalıştayı

‘Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçe’ çalıştayları gerçekleştirdik. Mardin, Ankara ve İstanbul’da düzenlediğimiz çalıştaylar kurumları temsilen gelen kadınlar, akademisyenler ve emek alanından işçi kadınların katılımıyla gerçekleşti. Çalıştaylarımızın harcında tarlada, atölyede, sokakta bir araya geldiğimiz kadınların beyanlarını esas aldık.

Başaran, gerçekleştirdikleri ziyaret ve buluşmalar sonrası açığa çıkan sonuçlardan hareketle HDP Kadın Meclisi olarak çözüm önerilerini sıraladı:

  • Kadınlar güvenceli iş ve istihdama erişebilmeli, eşit işe eşdeğer ücret almalı, çalıştıkları yerlerde mobbing, taciz, şiddet son bulmalıdır.
  • Kadınların yaşam ve çalışma koşulları iyileştirilmelidir.
  • Mevsimlik tarım işçisi kadınların konteyner talebi karşılanmalıdır.
  • Ev eksenli çalışan kadınlar işçi statüsüne alınmalıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 177 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesi Türkiye tarafından imzalanmalıdır.
  • Kadın müzisyenlerin çalıştıkları yerlerde emek sömürüsüne maruz kalmaması için belirli bir taban fiyat belirlenmeli ve güvence altına alınmalıdır.
  • Süryani kadınların ürettiklerini satabilecekleri pazar alanları oluşturulmalıdır.
  • Koçer kadınların verimli arazilerde rahatlıkla yerleşerek üretim yapabilmeleri için yayla yasakları kaldırılmalıdır.
  • Roman kadınlara yönelik sosyal dışlanma ve ötekileştirme politikalarına son verilmelidir.
  • Engelli Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu aktifleştirilmelidir.

Tek çözüm kadınların ortak mücadelesi

Ortak mücadele çağrısında bulunan Başaran, “İşte bu yüzden erkek egemen iktidarın, kadınlara dayattığı yoksulluk karşısında tek çözüm biz kadınların ortak mücadelesi olacaktır. Kadınların talepleri de bizlerin sunduğu önerilerin de hayata geçirilmesinin en önemli yolu güçlerimizi birleştirmek, mücadelemizi büyütmek ve kadın ittifakımızı kurarak, kadın dayanışmamızı kurarak, yeni yaşamı kadınlar öncülüğünde inşa etmektir.” şeklinde konuştu.

HABER MERKEZİ