Bu yazı HDP kongresinin teknik değerlendirmesinden öte yeni bir sıçrama yapabileceği momenti olasılıklar dahilinde anlamaya yönelik olacaktır. Yazının yazıldığı saatlerde on binlerce partilinin katılımı İle HDP “Çözüm Bizde” şiarıyla 5. Olağan kongresini yapıyordu. Bir ilçe teşkilatını kurarken bile insanların sokak ortasında infaz edildiği günlerden, milyonların iradesinin taşıyıcısı olduğu günlere gelmek, salt bir siyasi maraton meselesi olarak anlaşılamaz; bir siyasi geleneğin devamı olarak bu yolculuk bir kimliğin ve fikriyatın uzun soluklu varlık-yokluk mücadelesi olarak anlaşılabilir.
Doksanların siyasi geleneğinden gelen Halkların Demokratik Partisi, kapatılan partilerin mirasını omuzlayarak on yıl önce Pomakların, Kürtlerin, Türklerin, Arapların, Çerkezlerin, Süryanilerin, Alevilerin ve Ezidilerin yer aldığı zengin, kültürel ve siyasal formların bir arada olduğu bir parti olarak kuruldu. Bu renkli teslimiyetiyle HDP, Türkiye siyasetine yeniden ilk meclis ruhunu taşıyan “kurucu” bir karaktere sahiptir. Tüm zorluklara rağmen HDP bu çokluğu bir arada tutmaya ve bu dinamiklerin merceğinden bakarak demokratik siyaset mevzisini kararlı bir şekilde tutmaya devam ediyor.
HDP “halkların partisi” olma iddiasıyla yola çıktıysa da zaman içinde kapitalist modernitenin “sömürgeleştirme” politikalarına karşı meydan okuyan bir fikriyat olarak da genişledi. Bir taraftan erkek egemenliğine karşı kadınların iradeleşmesi için eşit temsiliyet ve eş başkanlık gibi siyasal mekanizmalar geliştirilirken, diğer taraftan doğa sömürüsüne karşı Hasankeyf’ten Kaz Dağlarına uzanan ekolojik savunmanın temel öznelerinden birisi haline geldi. Emek sömürüsüne karşı mevsimlik tarım işçiliğinden tekstil işçiliğine, fabrika işçiliğinden kamu emekçilerinin haklarına uzanan önemli bir dayanışma hattı ördü.
Hakikatin Kürtleşmesi
Toplumsal hayatımızda farklı hakikat biçimleri var; ve her hakikatin politik bir karşılığı var. Hakikatler egemenlik stratejilerinin asimetrik gerilimlerle yarattığı eşitsizliklerin sonucunda açığa çıkan ve sömürüye karşı geliştirilen politik dirençlerin ürünüdür. Egemenlik biçimleri hakikatlerin çarpıtılmasında muazzam bir performansa sahip. Ancak egemenliğin özneleri ve merkezleri yer değiştirse de ve hakikat uzun süre boyunca unutulsa da yok edilemez. Günün birinde saklı kalan hakikat mutlaka gün yüzüne çıkar.
Tarihe damgasını vuran her uzun süreli gerilim de zaman içinde bir hakikatin etrafında anlamını bulmaya başlar. Ülkenin en büyük gerilim kaynağı uzun süreden beri Kürt meselesidir ve hakikat bu meselenin etrafında dönmektedir. Dersim’den Maraş’a, Halepçe’den Kobane’ye, Sivas’tan Roboski’ye, Cizre’den Sur’a Kürt hakikati hiçbir zaman yok edilemedi. Yakılan ve boşaltılan dört bin Kürt köyünün hakikati hala hafızalardaki yerini koruyor. Kürtler buzdolabının kapısını açtığında Cemile’nin hakikatini, Bodrum deyince Cizre vahşet bodrumlarının hakikatini hatırlar. Tepelerinde vızıldayan uçakların iş görüşmelerine veya tatile giden beyazları taşıyan uçaklar olmadığını iyi bilirler.
Deyim yerindeyse hakikat Kürtleşmektedir; ve hakikatin Kürtleşmesi demek Kürtlerin zamanı demektir. Hem devletin hem iktidarın eliyle uzun süreden beri iç ve dış siyasette pazarlanan, bölgesel ve küresel düzeyde Nato’nun, AB’nin, ABD’nin ve Rusya’nın gündemlerine taşınan mesele Kürt meselesidir. Gündemleşme ölçeğinin genişlemesi meselenin kullanışlı hale gelmesinden öte Kürt hakikatinin artık perdelenemez oluşuyla ilgilidir. Bu özgün meselenin nasıl bölgeselleştiğini, küresel siyaset arenasının hangi aşamasında pazarlık konusu haline getirildiğini doğru okumak zorundayız. Bu yönüyle Kürt meselesinin belirleyici olmaya başlayan karakterinin genel politikayla ve toplumsal yaşantımızla ilgisini kurmak ve hakikat olarak yüzleşmek hem siyasal aktörler için hem aydın, gazeteci ve sivil toplum aktivistleri için bir cesaret ve öngörü olduğu kadar aynı zamanda hayati bir sorumluluktur.
5. Kongre: Siyasetsizliğe Hayır!
İktidarın Kürt meselesini merkeze alarak geniş bir alanda oyun kurması karşısında diğer aktörlerin tepkisiz kalması Kürt meselesini takip eden bir çok kesim tarafında “siyasetsizlik” olarak nitelendiriliyor. Muhalefetin Kürt meselesinde iktidarın gerisine düşmesi ve iktidarın şiddet politikalarında ısrarından kaynaklı olarak Kürt halkının genelinde “boykot, kendi adayını çıkarma ve cumhurbaşkanlığı adayını belirlemede ön seçime gitme” gibi başlıkların tartışılması bu siyasetsizliğe verilen genel bir tepkidir. Bu tepki henüz bir karara dönüşmüş değil. Fakat hem muhalefetin siyasetsizlik halinde çakılı kalması hem de tabanın bu siyasetsizliğe verdiği reaksiyon ister istemez. HDP’yi olağanüstü kararlar almaya itiyor. Zira 5. Kongrede de kendi adayıyla seçimlere girme meselesinin açıkça dillendirilmesi bu rahatsızlığın adım adım politikaya dönüştüğünün somut göstergesi.
Dava sahibi olmak bir siyasi hareket için toplumsal ve siyasal meşruluğun kaynağını oluşturuyor; Kürt Meselesi de bir dava olarak HDP siyasetinin en meşru gerekçesidir. 5. Kongrede eş başkanların konuşmalarından da anlaşılacağı üzere HDP, bölgesel ve küresel siyasetin kritik bir başlığı haline gelen Kürt meselesinin çözümüne yönelik güçlü bir siyasal hat çizerek yukarıda bahsedilen siyasetsizliğe boyun eğmeyeceğini göstermiş oldu. Dahası Kürt meselesinin çözümüne yönelik güçlü bir siyasi irade ortaya koyduğu gibi muhataplarından da aynı güçlü ve cesur iradeyi beklediğini bir kez daha deklare etmiş oldu.
Kürt meselesinin siyaseten araçsallaştırılmasına ve istismar edilmesine son verilmesi için eş başkan Sancar’ın belirttiği gibi birkaç başlıkta kimi adımların atılabilmesi veya tartışmaya açılması işleri bir nebze de olsa kolaylaştırabilir. Atılacak adımlar önümüzdeki günlerin siyasal tablosunu biraz daha okunur hale getirecektir. Bu adımların bir kısmı kongrede açıkça ve yeniden dile getirildi; eşit yurttaşlık, anadilde eğitim, kayyım rejimi yerine yerel yönetimlerin genişletilmesi, tecrit siyasetine son verilerek yargı eliyle başlatılan siyasi davaların düşürülmesi gibi meseleler açıkça ifade edildi. Bu açık konuşmaların muhatabı belirsizliğini korusa da HDP’nin bunları kongrede ifade etmesi hem kendi tabanı açısından hem de demokrasi krizinin aşılması bakımından kritik bir eşikti.
Bu gelişmeler önümüzdeki seçimlerin sonuçlarının Kürt meselesinde kimin ne söyleyeceğine, HDP’nin ve Kürtlerin nasıl bir tutum alacağına bağlı olarak seyir alacağını gösteriyor. Bu da esasında Kürt meselesinin demokratik kamuoyunun gündeminde yer alma biçimine bağlı. Şayet Kürt meselesi “terör” meselesi etrafında tartışılırsa pek mesafe alınacağı düşünülemez; kırk yıllık deneyimler bunu bize net bir şekilde gösteriyor. Eğer şiddet ve savaş yerine çözüm ve diyalog gibi yöntemlerle tartışma sürdürülürse bu tartışmalar yeni bir dönemin başlangıcı olabilir. Sözün kurucu olabileceği bir atmosfer normalleşmenin, büyümenin, ortak geleceğin ve yeniden toplum olabilmenin kapılarını da açabilir.
Yeni Dönem HDP Politikaları
Her siyasi yapı politikasını yeni koşullara göre yapılandırmak ve güncellemek zorunda. Mevcut koşullarda HDP açısından yeni yol haritasının köşe taşları 27 Eylül’de yayınlanan deklarasyon metninde döşenmişti. Bu deklarasyonunda geçen politik hedefler 5. kongrede güncellendi denilebilir. Gelecek tahayyülü bu metinden hareketle kurulabilir ve bu metnin genişletilmiş siyaseti yapılarak mesafe alınabilir.
HDP siyasette oyun kurucu ve bozucu olma rolünü hakikatin işaret ettiği yoldan uzaklaşmadan başarabilme çabası veriyor; bu açıdan bakıldığında hakikat siyasetinden taviz vermeden yoluna devam etmelidir.
Politik program açısından bakarsak öncelikle yerel demokrasiyi savunduğu için merkezileşen iktidara karşı siyasetinin kurucu öğesi olan “yerel yönetim” politikalarını bu dönem daha fazla öncelemesi gerektiğini söylemeliyiz. Zira Kürt barışına giden yol yerel yönetimlerin genişletilmesinden geçiyor. Yerel yönetimlerin konuşulmadığı veya ikinci plana itildiği bir siyasetin barışı gerçekçi olmaz, siyaseti karşılık bulmaz ve haliyle müzakeresi de sonuç alıcı olmaz. Dolayısıyla Kürt barışının yolu, yerel yönetim siyasetinde taleplerin net olması ve muhatabın bu taleplere duyarlı hale getirilmesinden geçer.
Hapishanelere yönelik politikanın sadece politika olarak kalması sorunları çözmekte yetersiz kalıyor.
Barışın daha net ve çarpıcı bir dille ifade edilmesi şart. İktidarın varlığına veya yokluğuna göre bir barış değil Kürt-Türk ilişkilerini esas alan ve kurucu bir dille ifade edilmesi gereken bir ilkesel barış aklına ihtiyacımız var.
Çözüm sürecinin bir suç olarak değil deneyim olarak değerlendirilmesi ve savunulması kurucu barış açısından önemlidir. Çözüm sürecinin bir siyasi partinin lütfu olmadığı ve muhataplar değişse bile bu tür süreçlerin mutlak anlamda varlık göstereceğini idrak etmek gelecek siyaseti açısından ön açıcı olacaktır.
Topluma barış vaat eden partilerin başında HDP geliyor. Zira HDP’nin ütopyası barış toplumudur. Arap baharıyla birlikte genişleyen savaş rejimine karşı savaş karşıtlığı eksenli bölgesel ağların kurulması zorunlu. Uzun süreden beri devam eden Ortadoğu savaşları üretimi yok ettiği gibi bölgesel barışın altını oyuyor ve büyük göçlere, felaketlere yol açıyor. HDP’nin bölgesel savaş karşıtlığı ve bölgesel barış konusunda yüksek sesle konuşması gerekiyor.
Kürt halkının birliği de Türkiye’nin iç barışını ve bölgesel barışı doğrudan etkiliyor. Bu yönüyle Kürtlerin birliğine yönelik çağrılar hayati düzeyde önem taşıyor.
Karşı tarafın zaaflarına odaklanan bir politikleşmeden daha çok ne istediğini netleştiren ve kendi modelini anlatan bir siyasal dil kazandırabilir. Seçmene kaos övgüsü yerine umudun hakim olduğu alternatif yolları sunabilmek önemli.
Sonuç
Kürtlerin Osmanlı hayallerine ortak olmaması iktidarın temel karın ağrısıydı. Yeni Osmanlıcılık yeni bir mezhep savaşı, yeni tip milliyetçilik, yeni bir erkek devlet aklı, yeni bir sömürgeleştirme stratejisi, yeni bir boyun eğdirme tekniğiydi. Kürtler bu akla ortak olmadığı için bugün büyük bedeller ödüyor; ve kendi aklının siyasetini yaptığı için bu bedeller bir süre daha ödenecek gibi görünüyor.
HDP Kürt halkının ve dostlarının büyük bedeller ödeyerek ayakta tuttuğu bir siyasal mekanizma olarak şu an siyasette belirleyici olan bloğu temsil ediyor. 5. Kongrenin mesajlarında, nitel ve nicel katılımında görüldüğü üzere Kürtlerin en büyük siyasi partisi olan HDP anlamına ve bağlamına uygun bir şekilde savunulmaya ve genişletilmeye devam edilecektir. Ve yine kongrede açığa çıktığı gibi HDP’ye açılan kapatma davası fiilen düşmüştür. Kapatma macerasından vazgeçmek bu ülkenin toplumuna yapılacak en büyük iyiliklerden biridir.