İktidar seçim hazırlığında, basiretsiz muhalefet işin çağrısında

İktidar seçim hazırlığında, basiretsiz muhalefet işin çağrısında

Abdulmelik Ş. Bekir

AKP-MHP iktidarı ülkede “iyi” adına ne varsa çürüttü. Kurallar berhava kurumlar kadavraya dönüştürüldü. Cenaze orta yerde duruyor. Kaldırılmadıkça kesif bir koku yayarak kıyısında köşesindeki her şeyi de çürütüyor. Bu realite artık herkesin kabulü. İçeride halklar iktidarın yenilgisine inanmış vaziyette. Bir an önce değişim istiyor. AKP-MHP tabanı dahi umudunu kesmiş ve iktidarın yenildiğini kabul ediyor. Türkiye’yle yoğun ilişki içinde olan ülkeler de iktidarın gideceğini görüyor, yeni pozisyonlar alıyor. Kimi ülkeler mesafeli bir duruşa geçerken, kimileri ise iktidarın hoyratlıklarına daha net tutum koymaya başladı. Yönetim kabiliyet ve basiretini yitiren iktidarın gideceğine inanmayan tek kesim resmi ideolojiyi amentü edinmiş muhalefet.

Bir türlü iktidarın yenildiğine inanmadığından, harekete geçemiyor. Israrla bir iktidarın en çok isteyebileceği şeyi yapıyor. Çoklu krizle boğuşan toplumun tepkisini örgütleyerek ve öncülük ederek iktidarı zorlamak yerine tam dersi bir işlev görüyor. Halkın tepkisinin örgütlü bir şekilde sokağa yansımasının önündeki en büyük engel durumunda. İktidardan önce halkın tepkisini törpülüyor, sokağı tukaka ediyor ve girişilmemesi gereken bir tehlike olarak gösteriyor. Oysa sokağa çıkmak, tepkisini göstermek halkın en demokratik hakkıdır. Böylece iktidarları denetleme, doğruya çekme ve değiştirmenin yolunu kendi eliyle tıkamış oluyor.

Basireti bağlanmışçasına Türkiye’nin şartlarını, iktidarın gerçekliğini okuyamıyor. Hala AKP-MHP iktidarının elindeki devlet gücünü kullanmadan demokratik bir ülkede olduğu gibi seçime gideceğini zannediyor. Bir yandan Darbe Girişimi kayıp olan on binlerce silahtan, ülkenin anayasasızlaştırılmasından, kural ve kurumların çökmesinden, paramiliter güçlerden yakınıyor; öte yandan ülkeyi bu hale getirenlerin halkın tepkisi ve örgütlülüğü olmadan güle oynaya demokratik seçimlere gideceğini bekliyor. Kendini kandırmakla kalmıyor, toplumu da iktidarın lehine kandırmaya çalışıyor.

Muhalefetin kendine güvensizliği aynı zamanda toplumun da muhalefete güvensizliği olarak yansıyor. Bu nedenle yapılan birçok kamuoyu araştırmasında insanlar iktidardan umudunu kesmesine rağmen muhalefete güven duymuyor. Zira AKP-MHP iktidarı ülkede demokrasi, insan hakları, demokratik hak ve özgürlükler adına ne varsa yerle yeksan ederken toplum direnen bir muhalefet görmedi. Aksine toplumun direniş ve mücadele azmini törpüleyen, pasifize eden ve en nihayetinde dirim güç ve dinamiklerini zayıflatan bir pozisyonda kaldı. Türk muhalefetinin basiretsiz ve politikasız halini göre uluslararası kamuoyu ve güçler de AKP-MHP iktidarıyla uyumlu geçinmeyi seçti.

Özcesi ne içerde ne de dışarıda Kürtler, kadın hareketi, sol, sosyalist ve demokratik güçler dışında hiçbir güç Türkiye’de kurumsallaşmaya çalışan faşizmi karşısına almak istemedi. Direnen, mücadele eden ve bunun için büyük bedeller ödeyen demokratik güçler oldu. Bu gün AKP-MHP iktidarının yenilgisinden bahsediliyorsa bunun Kürt ve kadın hareketi, sol, sosyalist muhalefete borçluyuz. Son beş altı yıldır bu güçlerin sürekli saldırı altında olması, binlercesinin tahkikatlara uğraması, gözaltına alınması, zindanlara atılması, zindanlarda öldürülmesinin nedeni de bu direngenliği, mücadele etmesi ve boyun eğmemesiydi.

Direniş ve mücadeleye inananlar büyük bedeller karşılığında AKP-MHP iktidarını yendi ve halkı da buna inandırdı. Resmi ideoloji muhalefetinin bir türlü iktidarın yenilgisine inanmaması, harekete geçmemesi ve sürekli halkın tepkisinin sokağa yansımasının engellemesinin altındaki temel neden de bir mücadele mirasına, kültürüne sahip olmaması ve mücadelenin değişim gücüne inanmamasıdır. Resmi ideoloji muhalefeti amiyane deyimle, “armut piş ağzıma düş” havasında. İktidara karşı mücadele etmekten ziyade cevval tüccar edasıyla Kürtlerin, sol sosyalistlerin ve kadın hareketinin açığa çıkardığı kazanımların üstüne konma fırsatçılığının peşinde. Akılları fikirleri hiçbir şey yapmadan, AKP-MHP iktidarının ülke yönetimini sandık yoluyla kendilerine devretme kolaycılığında.

Muhalefetin mücadelesizliği ve basiretsizliğinden güç alan AKP-MHP iktidarı bir yandan hoyrat yönetim tarzını derinleştirirken, öte yandan iktidarı elinde tutmanın hazırlığını yapıyor. Son kozlarını kullanarak elde ne var ne yok sahneye koyuyor. Son sürat seçime hazırlanıyor. Kısa süreli kitlelerin gözünü boyamaya dayalı adımlar atarak eriyen halk desteğini durdurmaya çalışıyor. Muhalefetin ağzına pelesenk ettiği konulara yönelik palyatif de olsa adımlar atıyor. Asgari ücret artışı, enflasyondan daha çok etkilenen dar gelirlilerin üzerindeki vergi yüklerinin azaltılması, emeklilikte yaşa takılanlara (EYT) yönelik düzenleme başta olmak üzere iktidarın şimdiye kadar direndiği dosyaları gündemine alması, faiz indiriminin ilahi kaidelere bağlanması, döviz kuruna gözükara müdahaleler, dış politikada şimdiye kadar kavgalı olunan İsrail ve Körfez ülkeleriyle tavizkar anlaşmaların yapılması AKP-MHP bloğunun erken seçime hazırlıklarıdır.

İktidar elde kalan tüm olanakları seçim hazırlığı için peyder pey kullanırken, basiretsiz muhalefet altı aydır bir taslak üzerinde çalışıyor. Topluma bir alternatif sunmadığı gibi, iktidara karşı direnen, mücadele eden ve yenilgiye uğratan kesimlere de burun kıvırmaya devam etmektedir. Yine atı alan Üsküdar’ı geçmeye çalışırken cumhurbaşkanı adaylığını deklere etme telaşındaki Kılıçdaroğlu, Kürdistan kelimesinden ne kadar rahatsız olduğunu anlatmakla meşgul. Kürt hareketi tek adam rejiminin yenilgisinin demokratik bir sürece evrilmesi için aklı selim davrandıkça, güdük aklın sahibi tek adam rejimine yaranmak için dönüp dolaşıp Kürtlere savlalar savurmaktadır. Ayağına gelen fırsatları teker teker heba etmekte ve AKP-MHP iktidarına hamle yapma fırsatı ve zemini sunmaktadır.

Peki, ne yapmalı?

Sağ muhalefet artık erken seçim çağrısı yapmasının çok bir anlamı kalmamıştır. Zamanında yapılsa dahi seçime 17 aylık gibi bir süre kaldı. Bu sürenin yarısı zaten seçim sathı mahallidir. İktidarın önünde kalan süre yedi sekiz aydır. Bu saatten sonra yapılması gereken toplumun önüne çözüm alternatifinin konulması. AKP-MHP iktidarı koşulları kendine göre ayarlamak için tarihi belli bir zamanda seçime gitmeyecektir. Bunun için basiretsiz muhalefet istese de iktidar seçimi 2023 Haziranı’na bırakmayacaktır. Baskın seçimi hedefleyecek. Kalan bu kısa süreyi de seçim hazırlığı için kullanacak. Nitekim birkaç aydır da bunu yapıyor. Resmi ideolojinin muhalefeti seçimi ağzına pelesenk ededursun, iktidar tüm adımlarını seçim hazırlığına uygun olarak atıyor. Muhalefet, tüm koşulların iktidarın kazanmasına göre ayarlandığı bir seçime gitmek istemiyorsa, kendi şartlarını dayatabilmelidir. Bunun tek aracı da halkın tepkisini örgütlemek ve iktidarı tarihini kendi hazırlığına göre belirleyemeyeceği bir seçime zorlamaktır.

Demokratik muhalefeti oluşturan Kürtler, kadınlar, ezilenler, sol sosyalist ve demokratik güçler ise büyük bedeller ödeyerek açığa çıkardıkları olanakları iyi kullanmalıdır. Toplumun biriken tepkisinin sokağa çıkmasına öncülük etmeli. Son altı yıllık süreçte gösterdikleri direngenlik ve mücadele azmi son virajı da dönmeye fazlasıyla yeterlidir. Bu anlamda CHP başta olmak üzere resmi ideolojinin muhalefetinin sokağı kriminalize eden politikalarına karşı daha fazla eleştirel tutum almalı. Halkların en demokratik hakkı olan tepkisini sokakta ifade etmesine dönük resmi ideolojinin muhalefetinin engelleyici politika ve söylemlerini teşhir etmelidir. Bir yandan toplumun değişim talebini ve gücünü iktidarı elde etmeye tahvil etmek için dillendirmek, öte yandan bu talep ve gücün kuvveden fiile dönüşmesini engelleme çelişkisinden paçayı sıyırmasına izin vermemelidir.

Bu bağlamda demokratik, sol, sosyalist muhalefet daha fazla direniş, daha fazla mücadele ve daha fazla sokak demelidir. Çoklu krizlerle boğuşan ezilenlere öncülük misyonunu yerine getirmekte gecikmemeli. Bunun öncelikli yolu da totaliter Cumhur İttifakı ve basiretsiz Millet İttifakı’na karşı Halkların Demokrasi İttifakı’nı en geniş anlamıyla oluşturmalıdır. Aksi kendini kurumsallaştıramayan, yenilgiye uğrayan AKP-MHP iktidarının kendini yeniden toparlama ve devletin de zor gücünü kullanarak iktidarı cebren elde tutma fırsatı altın tepside sunulmuş olur.