“Türkiye’nin geleceği çelikten yoğruluyor;
belki biz olmayacağız ama bu çelik aldığı
suyu unutmayacak.”
(İbrahim Kaypakkaya)
Mayıs ayı ile birlikte iktidarın resmi ve gayri resmi güçlerinin bir acele içerisinde olduğunu gösteren birçok olaya tanık olduk.
Şeker bayramı biter bitmez, çocuklarını aradıklarını söyleyen ancak artık her yönüyle İçişleri Bakanlığı’nın maaşlı elamanı olduklarının dünya alemin bildiği aileler, provokasyon için HDP Genel Merkezi’nin önüne getirildi.
Polis olup olmadıkları belli olmayan yüzlerce sivil de bu ailelere eşlik etti.
HDP Kadın Meclisi Sözcüsü ve Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, bir polis amiri tarafından düşmanca bir tavırla, “Seni çivilerim” diye tehdit edildi.
Yetmedi; HDP yöneticileri, çalışanları polis şiddetine uğradı, gözlerine yakın mesafeden biber gazı sıkıldı, gözaltına alındılar.
***
Hayatı mücadele ile geçen, barış ve demokrasi umutları yeşertmek için yaşadığı coğrafyaya dönen Aysel Doğan’ın cenazesine yönelik saldırı, Mayısta üzerinde durulması gereken bir başka önemli olay oldu.
Mezarlıkların bombalanmasına, cenazelerin kaldırım altlarına gömülmesine, ölülerin ırkçı hezeyanlarla mezarlarından çıkarılmasına, ibadet yerlerinin bombalanmasına özellikle son yıllarda hepimiz tanığız.
Aysel Doğan’ın cenazesine yönelik muamele, cenazeye katılanlara saldırı iktidar güçlerin, Mayıs’taki aceleciliğine ve halkı provoke etmelerine yönelik önemli bir olay olarak hafızalarımızda yerini aldı.
***
Kürtçe’ye yönelik bu ay içerisinde yapılanlar da dikkat çekiciydi.
Dünyaca tanınan ve bir dönem AKP iktidarı yöneticilerin de beğenerek bahsettiği Aynur Doğan’ın konserinin AKP’li belediye tarafından yasaklanması normal bir durum değil.
Metin-Kemal Kahraman’ın, Störka Karwan müzik gruplarının konserlerinin engellenmesi, Amed Şehir Tiyatrosu’nun Don Kixot oyunun engellenmesi, Mayısın ortasına kadar yaşanan gelişmeler oldu.
12 Mayıs’ta İstanbul Okmeydanı’nda eve basılan Mezopotamya Kültür Merkezi sanatçılarından Dengbêj Xalide gözaltına alındı. Bununla yetinmeyen polis, Dengbêj Xalide’yi darp etti ve bağlamasını kırdı.
***
Her türlü baskı ve saldırıya rağmen büyük konferans ve kongre sürecinde olan HDP’ye yönelik bir başka saldırı da Mayıs’ın 17’sinde Diyarbakır’da gerçekleştirildi.
Türkiye’nin 6 bölgesinde sorunsuz bir şekilde bölge konferanslarına gerçekleştiren HDP’nin Diyarbakır’da 17 Mayıs’ta gerçekleştireceği Bölge Konferansı için hiçbir partiye yönelik olarak yapılmayan bir uygulama yapıldı.
Konferans yapılacağı salonun önüne çevik kuvvet ekipleri ve yüzlerce sivil polis ile arama noktası kuran Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, konferans delegelerini ince aramadan geçirmek istedi.
Bu duruma itiraz eden HDP’lilere polis sert şekilde saldırdı, HDP milletvekilleri yaralandı, konferans delegeleri gözaltına alındı.
Polisin bu uygulamasını protesto eden HDP’liler, saldırılara rağmen bölge konferanslarını salonun karşısındaki tarlada gerçekleştirdi.
***
Yukarıda sıraladığım olaylar, 2022 Mayısı içerisinde üzerinde durulması gereken olaylar olarak görülmelidir.
Öyle gözüküyor ki, toplumu provoke etmek için iktidar güçleri yeni bir dönem içerisine girmişlerdir.
Federe Kürt Bölgesi’nde PKK’ye yönelik yürütülen operasyonlardan görüldüğü kadarıyla istenilen sonucun alınamaması, ekonominin her geçen gün batık noktaya gitmesi, Ukrayna-Rusya savaşından NATO ile restleşmeye kadar birçok durum iktidarı bir çıkmaza sürüklüyor.
Herşeyi savaş, güvenlik, polis-asker baskısıyla engelleyeceğini düşünen iktidarın kaybetme korkusu her geçen gün büyüyor.
Kaybetmemek için de Kürt sorunu başta olmak üzere birçok meselede toplumun hassas noktalarıyla oynama telaşı olduğu görülüyor.
İktidar ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin ve İçişleri Bakanı Soylu’nun birçok kesime yönelik tehdit ve hakaret dolu açıklamaları da AKP-MHP iktidarının içerisinde bulunduğu durumu gözler önüne seriyor.
***
Bu Mayısta mücadele edenlere yönelik provokatif çalışmalar gerçekleştiren, saldıran iktidar güçlerine şunu hatırlatarak yazımı sonlandırayım.
31 Mayıs 1971 tarihinde Türkiye devrimci hareketinin öncülerinden Sinan Cemgil ve arkadaşları Nurhaklarda katledildi.
6 Mayıs 1972 tarihinde Türkiye devrimci hareketinin öncülerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan, Ankara’da idam edildi.
18 Mayıs 1973 tarihinde Türkiye devrimci hareketinin önderlerinden İbrahim Kaypakkaya işkencede katledildi.
18 Mayıs 1977 tarihinde kendisini Kürt mücadelesine adamış bir Türk olan devrimci Haki Karer katledildi.
12 Eylül askeri faşist darbesi döneminde en büyük zulmün uygulandığı Diyarbakır Cezaevi’nde 18 Mayıs 1982 tarihinde bu zulmü protesto etmek için tarihe ‘Dörtler’ olarak geçen Kürt devrimcileri Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner bedenlerini ateşe verdi.
Mayısta iktidarını korumak için aceleciliğe kapılanlar, yukarıdaki tarihleri hatırlamalı ve o tarihlerden bugüne kesintisiz olarak akıp gelen mirasa bir daha bakmalıdır.
Belki acele etmelerinden ve yapmak istediklerinden bir sonuç alamayacaklarını idrak edebilirler!