Depremin ardından göz ardı edilen grupların başında gelen engellilerin sorunlarına dikkat çeken hak savunucuları, her engel grubunun farklı ihtiyaçları olduğu gözetilerek acilen ihtiyaçlarının giderilmesi için çağrı yaptı.
-
UpSendrom Girişimi’nden Burak Acerakis: Tekerlekli ve akülü sandalye ihtiyacı var
-
HDP Milletvekili Musa Piroğlu: Vahşi bir nüfus seleksiyonu uygulanıyor
-
Ankara Deprem Dayanışma Platformu’ndan Burak Sarı: Dayanışmanın gücüne inanıyorum
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 31 Aralık 2021 tarihli verilerine göre ülke genelinde 5 milyon 841 bin 180 engelli yaşıyor, ancak engellilik alanında çalışan örgütler bu rakamın doğruluğuna güvenmiyor. Türkiye’de yaklaşık 10 milyon engelli olduğu tahmin ediliyor.
Afetlere dönük planlı bir çalışma yapılmamış olması tepki çekerken, son depremlerin ardından engellilere ilişkin ise hiçbir hazırlık yapılmadığı görüldü.
Konuya dair, UpSendrom Girişimi’nden Burak Acerakis, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu ve Ankara Deprem Dayanışma Platformu Engelliler Komisyonu’ndan Burak Sarı Gazete Karınca’ya konuştu.
Down sendromlu çocuklar için hayati öneme sahip olan fizyoterapi, ergoterapi ve konuşma terapisi gibi pek çok desteğin ücretsiz ve gönüllülük esasına dayalı olarak verilmesi adına UpSendrom projesini oluşturan Burak Acerakis, depremden zarar gören bölgelerde kaç engelli bulunduğunu ve bu kişilerin nasıl öncelikli kılınacağıyla ilgili çalışmaların olmamasına dikkat çekti.
Acerakis, planlamanın çok daha önce yapılması gerektiğini ancak büyük bir koordinasyon zayıflığı olduğu için artık mümkün görünmediğini belirtti.
Hassas gruplar mutlaka konteynerlere yerleştirilmeli
Dezavantajlı gruplara dikkat çeken Acerakis, otizmlilerin, çocuk ya da yetişkin fark etmeksizin çadırsız ve açık alanda ikamet etmesinin mümkün olmadığını söyledi. Çadırda dahi otizmlileri kontrol etmenin zor olacağına değinen Acerakis, en kısa zamanda mutlaka konteynerlere yerleştirilmeleri gerektiğini vurguladı.
Down sendromlular için böyle bir kontrol sorunu olmadığını ancak bu bireylerin ise rutinlerinin değişmesinden yoğun etkilendiklerini söyleyen Acerakis, “Birdenbire bütün düzenlerinin değişmesi, gözlerinin önünde yıkılması, paramparça olması, Down sendromlu bireylerde tahayyül edemeyeceğiniz kadar derin bir yara açıyor. Çocuk ya da yetişkin fark etmiyor, yarattığı travmanın büyüklüğü aynı. Onların da en kısa zamanda en azından ev ortamına benzer bir yere nakli edilmeleri lazım. Genişçe bir çadır ya da mümkünse konteyner olması gerekiyor” dedi.
‘Deprem bölgesinde tekerlekli ve akülü sandalye ihtiyacı var’
Çok sayıda engelli bireyin akülü sandalye kullandığını ifade eden Acerakis, akülü sandalyeleri depremde hasar görmüş olanlara yenilerinin temin edilmesi gerektiğini belirtti. Diğer bir sorunun ise elektrik olduğuna değinen Acerakis, şunları söyledi:
Deprem bölgesinde elektrik sorunu olduğu için hiçbir şekilde şarj edemiyorlar ve maalesef akülü tekerlekli sandalyeler şarjı çok çabuk tükenen cihazlar. Ayrıca akülü sandalyenin yanı sıra çok sayıda tekerlekli sandalye ihtiyacı da söz konusu.
‘Kaç işitme engellinin yaşamını yitirdiğini bilmiyoruz’
Arama kurtarma çalışmalarından kendilerine bilgilerin geldiğini ancak net bir rakama ulaşamadıklarını söyleyen Acerakis, şöyle konuştu:
Mesela çok sayıda işitme engelli de vardı. Onların dışarıdan gelen sesi duyma ve ‘sesimi duyan var mı?’ diye bağırma şansları yok. Bu grubu ancak termal kameralarla ya da ellerinde mobil telefon cihazı varsa onunla bağlantı kurmayı başardıklarında bulabilmek mümkün olur. Kaç işitme engelli vatandaş bu anlamda yaşamını yitirdi bilmiyorum, son derece önemli başka bir kabus.
‘Çok sayıda yetişkin ve çocuk bezi gönderilmesi gerekiyor’
Diğer yandan bölgede birçok engelli bireyin sondaya ve beze ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Acerakis, bütün bu ihtiyaç materyallerini kurdukları ağ aracılığıyla bölgeye ulaştırdıklarını yine de hem çocuk hem de yetişkinler için çok fazla bez ihtiyacı bulunduğunu söyledi.
Sadece afetlerde değil, herhangi bir sorunda ötelenenlerin her zaman engelli bireyler olduğunu ifade eden Acerakis, sözlerine şunları ekledi:
Şu an engelli bireylerin özellikle başta çadır problemi olmak üzere yaşadıkları sıkıntılar gerçekten yürek burkucu. Önümüzdeki günlerde değişir mi? Değişirse ne kadar değişir bilemiyorum.
‘Vahşi bir nüfus seleksiyonu uygulanıyor’
HDP’li vekil Musa Piroğlu ise, dezavantajlı grupların durumuna şu sözlerle dikkat çekti:
İktidar bir çeşit toplumsal seleksiyon uyguluyor. Zayıf olanın hayatını kaybettiği, tutunamadığı bir yaşam tarzını topluma dayatıyor. Vahşi bir nüfus seleksiyonu uyguluyor. Buna da en güçsüz olanlar, yoksullardan ve işçilerden başlıyor. Bunların içinde de kadınlar ve engelliler toplum içinde zayıf halkayı oluşturuyorlar, en görünmez grup ise ne yazık ki engelliler oluyor.
Depreme dair gerekli altyapının kurulmaması ve personel eğitiminin verilmemiş olmasının binlerce ölüme neden olduğunu söyleyen Piroğlu, şöyle devam etti:
Afet durumlarında engellilere yönelik kurtarma faaliyetlerinin nasıl olacağına dair hiçbir planları, hesapları yok. Aslında böyle bir dertleri de yok. Engelliler ilk gözden çıkarılacak gruplar olarak görülüyor. Bu eksiklik yardım faaliyetinde de kendini gösterdi. Acil ihtiyaçlar sıralanırken engellilerin medikal ihtiyaçları gündeme getirilmedi. Bu durum, sağlamcı zihniyetle hareket eden iktidarın engelli politikasının ta kendisidir. Normalde toplumsal hayat içinde görmediği ve kaderine terk ettiği engellileri böyle olağanüstü durumda da yok sayarak siyaset yürütüyor.
‘Engelli bireylerin ihtiyaçları hızla ve ücretsiz karşılanmalı’
Tüm hizmetlerin sağlıklı şekilde verilecek hale getirilmesinin devletin yükümlülüğü olduğuna dikkat çeken Piroğlu, engellilerin ihtiyaçlarının da bu kapsamda gözetilmesi gerektiğini ifade etti.
Engelli bireylerin zor edindikleri medikal araç ve gereçlerin normal koşullarda devlet tarafından ücretsiz verilmesi gerektiğini belirten Piroğlu, “Elden çıkma sağlıksız ürünler değil, gerçekten insanların ihtiyacı olan kapasitede sağlıklı ortopedik ürünlerin ya da protez ihtiyaçlarının hızla karşılanması gerekiyor. Toplumsal muhalefetin de şu anda bu alanda mücadele yürütmesi gerekiyor” dedi.
‘AFAD içi boşaltılmış naylon bir örgüt’
Kriz yönetimi sürecinin tamamında problemler yaşandığını ve sağlıklı bir kurtarma çalışmasının yapılmadığına da değinen Piroğlu, AFAD kurumunun ‘naylon’ bir örgüt olduğunu ifade etti.
Sağlık çadırları, mutfak ya da seyyar hastane kurma gibi hizmetlerin hiçbirini yapamaz hale gelmiş, içi boşaltılmış bir örgüt. Bırakın engellilere yönelik eğitimi, normal deprem faaliyetine dair eğitimi bile yeterli olmayan, organize olamayan bir kuruluştan söz ediyoruz.
Hizmetlerde engelliler yok sayıldı
“Devlet enkazın altında kaldı” cümlesini doğru bulmadığını ifade eden Piroğlu, “Devlet, enkaz altında falan kalmadı. Devlet toplumu enkazın altında bıraktı. Yaşadığımız budur. Bu devlet 100 binden fazla insanı ölüme terk etti. Bunun içinde, nüfusun yaklaşık yüzde 20’sine yakını, 10 milyondan fazla insanı engellilerden oluşuyor. Bunlara yaşlıları ve diğer tedavisi mümkün olmayan hastalıkları da kattığımızda çok yüksek bir rakama ulaşıyor. Hizmetlere baktığımızda da engellilerin adı bile okunmuyor” ifadelerini kullandı.
‘Engellilerin eşit yurttaş olarak topluma katılmaları sağlanmalı’
Sağlıkçılardan edindiği bilgiyi aktaran Piroğlu, gerekli eğitimi almamış ekipler tarafından çok kötü koşullarda enkazdan çıkarılan insanlarda ciddi uzuv kayıpları yaşandığını belirtti, protez, ortez desteğinin yanı sıra psikolojik rehabilitasyon desteğinin de sağlanması gerektiğini söyledi.
Depremden çıkan insanlar barınacak yer arıyorlar, barınma yerlerinin büyük bir kısmı erişime uygun değil. Örneğin otistik bireyi olan aileler, hem ulaşımda hem de gittikleri yerlerde ciddi sorunlar yaşıyorlar. Barınma sorunlarının doğrudan devlet ve yerel yönetimler tarafından karşılanması gerekiyor. Engelli bireylerin temel ihtiyaçları karşılanmalı ve eşit yurttaşlar olarak toplumsal yaşama yeniden katılmalarını sağlayacak imkanlar devreye konulmalı.
‘Her engel grubunun farklı ihtiyaçları var’
Aynı zamanda Engelsiz Erişim Derneği temsilcilerinden olan Burak Sarı, Ankara Deprem Dayanışma Platformu bünyesindeki Engelliler Komisyonu olarak afet sonrası hangi engel gruplarının, ne tür ihtiyaçları olduğunun tespitine giriştiklerini ve topladıkları veri sonrasında somut adımlar atacaklarını vurguladı.
İhtiyaçların sadece tekerlekli sandalye gibi somut olmadığını ve her engel grubunun çeşitli ihtiyaçları olduğunu söyleyen Sarı, şunları söyledi:
Ortopedik engelli iki arkadaşımız var, onların eleştirilerini, sorunlarını onlar kadar bilemeyiz. Biz de iki körüz, onlar da bizim erişilebilirlik ihtiyacımızı bizim kadar bilemez. Örneğin körler için yardımcı teknolojiler çok önemli. Başkasına göre telefon birincil ihtiyaç olmayabilir ama görmeyenlerin işini kolaylaştırdığı için temel bir ihtiyaç oluyor. Sadece iletişim değil, yol bulmak için navigasyon kullanıyorlar. Engelliler için konut bulmak da sıkıntılı bir durum, ortopedik engelli birisi için binanın erişilebilir olması çok önemli.
‘Dayanışmanın gücüne inanıyorum’
Platform içindeki diğer komisyonlarla ortak iş yürüttüklerini, çalışmaların ivme kazanması adına kişilere ve sivil toplum kuruluşlarına çağrı yaptıklarını ifade eden Sarı, afet sonrası dayanışmanın umut verici olduğunu ifade etti. Sarı, sözlerini şöyle sürdürdü:
Sivil insanların internette yazdıklarını gördüğüm zaman biraz daha bilinçlenme olduğunu hissettim. Örneğin, çölyak hastalarına uygun gıdalar talep edildiğini ya da işitme engellilere ulaşabilmekle ilgili çağrılar yapıldığını gördük. Önceden engellilerle ilgili taleplerin bu kadar gündeme geldiğini hatırlamıyorum, işin kötüsü bazen bizim bile aklımıza gelmeyebiliyor.
Dayanışmanın, yardımlaşmadan daha önemli olduğuna vurgu yapan Sarı, “Ben dayanışma yaşatır diyorum, bunu estetik olsun diye söylemiyorum. Dayanışmada dikey bir ilişki ağı yoktur. O nedenle dayanışmanın gücüne inanıyorum. Talebim şudur; dayanışmaya dahil olan herkes, çeşitliliği gözeterek çalışırsa daha iyi ve bilinçlendirici olur” şeklinde konuştu.
‘Canlı odaklı, erişilebilir kentler inşa edilmeli’
Engelliler için yürünebilir yollar, erişilebilir binalar ve diğer destek mekanizmalarının çoğalmasını dileyen Sarı, “Bu konuda bilinçlenmenin artmasını diliyorum. Önümüzdeki süreçte tüm canlılar gözetilerek, erişilebilir kentler ve yapılar inşa edilmeli” dedi.
Ayrıca ‘Psikolojik İlkyardım ve Afette Engelliler’ başlıklı online seminer düzenlediklerini ve herkes için faydalı olacağının bilgisini veren Sarı katılımcıları sıraladı: Afet Otizm Ağı, Çağdaş Görmeyenler Spor Kulübü Derneği, Eğitimde Görme Engelliler Derneği, Engelsiz Erişim Derneği, Eşpedal Derneği, Herkes İçin Turizm Derneği, İstanbul Barosu Engelli Hakları Merkezi ve İstanbul Altı Nokta Spor Kulübü Derneği’nin ortak çalışmasına internet üzerinden erişilebiliyor.