İktisatçı Katırcıoğlu’ndan ‘ekonomi paketi’ yorumu: Dağ fare doğurdu

İktisatçı Katırcıoğlu’ndan ‘ekonomi paketi’ yorumu: Dağ fare doğurdu

HABER MERKEZİ –  İktisatçı Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı, ekonomide yaşanan dalgalanma ve hükümetin dalgalanmanın önüne geçmek için açıkladığı “tedbirleri” değerlendirdi. Başbakan’ın açıkladığı ekonomi paketi hakkında “Çıka çıka devletin tasarruf etmesi, oradan çıkacak olan tasarruflarla da yaratılan kaynakların KOBİ’lere aktarılması gibi bir şey çıktı. Aslında acziyetin göstergesi, dağ fare doğurdu” yorumunda bulundu. Katırcıoğlu, “Dolar bozdur altın al” çağrılarına ilişkin ise “Hükümet bunları yaparak güçlü olduğu imajını vermeye çalışmakla birlikte aczini gösteren bir adım atmış oldu. ‘Dolar bozdur altın al’ lafı tamamen saçma bir laf. Biz altını dolarla aldığımız için altın alıp dolarla ikame etmek ekonomi ile ilgili hiçbir anlam ifade etmez. Bunu görmüyorlar” dedi.

ÇAĞDAŞ KAPLAN

Türk Lirası’nın dolar karşısındaki değer kaybı ve piyasalardaki dalgalanma endişeleri arttırırken, Başbakan Binali Yıldırım, dün (8 Aralık) gidişatın önüne geçmek için  Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nda (EKK) alınan ‘tedbir’ kararlarını açıkladı.

Yıldırım’ın açıkladığı paketi ve ekonomide yaşanan son durumu iktisatçı Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu Gazete Karınca’ya değerlendirdi.

‘Büyük ölçüde KOBİ’lerin sıkıntısını aşmaya dönük bir adım’

Açıklanan tedbirler arasında piyasadaki nakit ihtiyaçlarını karşılamak için 250 milyar liraya kadar kredi hacmi oluşturulduğu ve KOBİ’lere kredi gibi maddeler var. Açıklanan tedbirleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yapmak istedikleri bir anlamda devlette bazı alanlarda daha önce yapılan ve yapılması da gerekli olmayan bazı harcamaların kısıtlanması sonucu bir kaynak yaratmak.

Bu kaynağın nereden bulunacağından çok sorunun bu kaynakla ilgili olup olmadığını konuşmak lazım. Son iki yıldır KOBİ’ler giderek sıkıntıya girdiler. Bunların önemli bir çoğunluğu daha önce aldıkları dövizli kredileri ödeyemez duruma geldiler.

Dolayısıyla ciddi bir kaynak sorunu olduğu açık. Bankalar onların yarasına merhem bulacak bir durumda değiller. Çünkü bankaların da KOBİ kategorisindeki firmalara kredi konusunda belli sınırlamaları var. O sebeple de büyük ölçüde KOBİ’lerin sıkıntısını aşmaya dönük olarak kullandırılmak istenilen bir kaynak söz konusu.

Özellikle devlet bankalarının faizlerini 7,5 civarında dondurmaları ve devlet kaynaklarının bir anlamda buralarda değerlendirilmesi, böyle bir perspektifte bankalara dönük istihdam yaratmaya çalışıyorlar. Özel bankalar da ciddi bir sıkıntı yüklenecekler gibi gözüküyor. Çünkü dolar kuruyla kredi almış olan müşterilerinin olası bir krizdeki sıkıntılarını aşmak için bankacılık sistemine de bir işaret vermiş oluyorlar.

‘AKP kendi tabanını ekonomik olarak konsolide etmek istiyor’

OHAL döneminde iflas açıklamanın yasak olduğunu biliyoruz. Bu adım OHAL’in ardından yaşanacak çok sayıda iflas açıklamasının önüne geçmek için de atılmış olabilir mi?

Esas itibariyle AKP’nin ekonomi tabanı KOBİ’lere dayanıyor. Anadolu sermayesi denilen sermaye birikimi 80’li, 90’lı yıllardan gelen ve 1980’e kadar kapalı bir ekonomide birikim yapmış ve devletle iyi ilişkiler kurmuş olan aile şirketleri karşısında KOBİ’lerin konumlanması ile biçimlenen bir yapı vardı. Burada KOBİ’ler AKP’ye destek vererek dolaylı olarak iktidara gelmiş olmuşlardı. Şunu da kabul etmek lazım ki AKP döneminde KOBİ’lere yatırılabilir fonlardan ayrılan fonlar giderek arttı.

Fakat geçtiğimiz birkaç yılda bunların büyümelerinin sıkıntı içine girdiğini görüyoruz. Anladığım kadarıyla kaynak yaratıp da KOBİ’lere destek olmanın böyle bir anlamı var. Yani kendi tabanını ekonomik olarak konsolide etmek için yapılan bir şey olarak da bakılabilir.

OHAL’den sonra iflaslar olabilir mi? Tabi ki olabilir. Çünkü gerçekten dolarla borçlanmış olan kurumların Türk lirası kuruyla ciddi başı dertte.

‘Bir acziyetin itirafı, dağ fare doğurdu’

Tüm bu tedbirler uzun vadede olası krizin önüne geçebilir mi, yoksa günü kurtarmaya dönük tedbirler mi?

Aslında burada bir acziyet var. Bir haftadır bizi ‘yeni ekonomik kararlar alacaklar’ diye bekletiyorlar. İnsanlar da doğal olarak dolarla ilgili parasal bir takım bir şeyler mi açıklayacaklar diye bekliyorlardı.

Çıka çıka devletin tasarruf etmesi, oradan çıkacak olan tasarruflarla da yaratılan kaynakların KOBİ’lere aktarılması gibi bir şey çıktı.

‘Dağ fare doğurdu’ derler ya bence öyle.

Bu reform paketinin etrafında tutuklu gazetecilerin, tutuklu akademisyenlerin, tutuklu HDP milletvekillerinin serbest bırakılmalarıyla ilgili bir karar dahil edilmiş olsaydı emin olun dolar kuru daha aşağıya çekilirdi. İnsanlara bir umut aşılanmış olurdu.

Türkiye ekonomisinin sıkıntıları ekonomik mekanizmalardan doğrudan kaynaklı değil. Siyasetin tavrından kaynaklanıyor.

Şöyle düşünün: Herkes bir şekilde korku içinde. Herkesin korku içinde olduğu bir toplumda parası olan yatırım yapar mı?

‘TL’nin değer kaybı siyasi belirsizlikten kaynaklı’

Hükümet yetkilileri ekonomide yaşananların OHAL’den kaynaklanmadığını söylüyor. Ama sizin bu söylediğiniz durumun böyle olmadığına işaret ediyor. Ne söylemek istersiniz?

Trump’ın gelmesiyle alakalı olarak kurlarla ilgili bir kayıp var. Bu doğal da bir durum. Trum gelince ne oldu? Trump seçilmeden önce önerdiği ekonomi politikaları daha çok ABD’nin büyümesi üzerine odaklanan politikalardı. Dolayısıyla ABD’nin büyümesi demek o büyümenin gereği olan sermayenin yaratılmasıyla ilgili bir durum. Dolayısıyla Trump’ın gelmesiyle Amerikan Merkez Bankası’nın yavaş da olsa faizleri yükseltmesi bekleniyordu. Bunun doğal olarak sonucu da sermayenin güvenli liman olarak baktığı Amerika’ya yönelmiş olması bizim gibi ülkelere portföy yatırımı yapmaması anlamına gelecekti. Kurların baş aşağı gitmesi normaldi.

Fakat bizde olan çok daha şiddetli oldu. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinin değer kaybı ortada. Ama TL’nin değer kaybının çok daha fazla olmasının sebebi içerideki siyasi belirsizlik ortamı.

‘Doları bozdurup altın almak anlamsız’

Peki Cumhurbaşkanı’nın ‘Dolar bozdur, altın al’ çağrısıyla başlatılan kampanyası ekonomi için ilaç mı?

Şöyle saçma bir durum var. Tamam TL’ye dönmenin hiçbir mahsuru yok. İnsanların kendi paralarını kullanması daha iyi bir şeydir.  TL’ye dönülmesi TL’nin likitidesini arttıracak ve ekonomiye de olumlu olarak katkı sunacak bir mesele.

Ama ‘Dolar bozdur altın al’ lafı tamamen saçma bir laf. Biz altını dolarla aldığımız için altın alıp dolarla ikame etmek ekonomi ile ilgili hiçbir anlam ifade etmez. Bunu görmediler.

Fakat o sırada Türk halkının önemli bir kısmı da 1 milyonun üzerinde dolar topladı. Tamamen siyasi polemik üzerinden ekonomiyi yönetmeye çalışma tavrı devam ediyor. Dün sayın Başbakan konuşurken dolar yükselmeye başladı. ‘Kim aldı bu doları?’ diyenler var.

Ekonomiye bu kadar müdahil olamazsınız. Burası faşizan bir ekonomi değil ki. Uzun zamandır piyasa ekonomisi içinde yaşayan bir toplumdan bahsediyorsunuz. Dolayısıyla herkesin kararını etkileme şansınız yok.

Hükümet bunları yaparak güçlü olduğu imajını vermeye çalışmakla birlikte aczini gösteren bir adım atmış oldu. O yüzden kurlar yükseldi.

Başbakan ‘yerli arabaya yöneleceğiz, tasarrufa gideceğiz’ diyor. E bu bir kriz ifadesi değil mi esasında. Ya da durumun ciddi olduğuna dair bir işaret değil mi? Bence öyle ve insanlar bunu algılıyor.

Dolayısıyla ülkedeki risk primi çok yüksek vaziyette ve bu sadece ekonomiden değil daha ziyade siyasetten kaynaklı. Problem de burada.