İstanbul Barosu Genel Kurulu ve sonrası

İstanbul Barosu Genel Kurulu ve sonrası

Veysi Eski

16/17 Ekim 2021 tarihinde Haliç Kongre Merkezinde yaklaşık 53.000 üyesi olan dünyanın en büyük barosu olarak kabul edilen İstanbul Barosu’nun Genel Kurulu yapıldı. Genel Kurul 2020 yılında Baro’nun bölünmesinden ve içinden ikinci baro çıktıktan ve pandemi nedeniyle defalarca yapılmak istenen genel Kurulun “Soylu genelgeler” ile engellenmesinden sonra nihayet toplanabilmişti. Genel Kurulun ilk gününde yapılan konuşmalardan ve salonda bulunan avukatların tavırlarından da anlaşılacağı gibi avukatların ekseri çoğunluğu mevcut baro yönetimine hem yönetim anlayışından hem de ayyuka çıkan yolsuzluk iddialarından dolayı ciddi bir tepki içinde olduklarıydı. Ancak mevcut yönetime karşı olan muhalif avukatlar beş farklı grup olarak seçime girdikleri için mevcut Baro yönetiminde bulunan Önce İlke Avukatlar Grubu, katılımın yüzde  51’de kaldığı seçimleri katılan avukatların yüzde 32’sinin oyuna tekabül eden 8 bin 503 oy ile yeniden kazandı. Diğer Gruplar ise sırasıyla Önce İlke Yükseliş Grubu yüzde 23.4 ile 6 bin 107, Avukat Hakları Grubu yüzde 23 ile 5 bin 994, Çağdaş Avukatlar Grubu yüzde 6.4 ile bin 687, Özgürlükçü Demokrat Avukatlar yüzde 6.4 ile bin 674, Milliyetçi Avukatlar Grubu yüzde 4.26 ile bin 109 ve Bağımsız Avukatlar Grubu yüzde 3.67 ile 956 oy aldılar. Ortaya çıkan tablo avukatlık mesleğini önemseyen insan hakları ve hukukun üstünlüğü yönünden dünyaya bakan avukatlar açısından üzerinde çok düşünülmesi ve konuşulması gereken bir veri ortaya çıkarmıştır. Bu verilerin doğru analiz edilip bunun üzerinden yeni bir perspektif ile bir çıkışın düşünülmesi kaçınılmaz bir görev olarak bu kesimin önünde durmaktadır.

Ortaya çıkan bu parçalı tablo aslında Türkiye siyasetinin İstanbul Barosunda ki bir izdüşümünden fazlası değildir.1974 yılında kurulan  o dönem sosyal demokratlardan, sosyalistlere ve  Kürtlere kadar geniş bir muhalif kesimi içinde barındıran Çağdaş Avukatlar Grubu 2002 seçimlerine kadar istikrarlı olarak karşısına çıkan Muhafazakar/Milliyetçi grupları baro seçimlerinde mağlup ederek baroyu yönetmiştir.1990’lı yıllarda yükselen İslami dalga ve Kürt hareketi bu grubun içinde ciddi tartışmalara neden olmuş  özelikle 28 Şubat sürecinde Baro yönetiminde bulunan Yücel Sayman ve ekibinin aktif olarak o dönemin darbecilerine karşı tavır almasından ve yine Kürt meselesinde insan hakları ve özgürlüklerden yana tavır almasından rahatsız olan ulusalcıların bu gruptan ayrılması ile sonuçlanmıştır. Çağdaş Avukatlar Grubundan ayrılan Ulusalcı/Kemalist Avukatlar Önce İlke Çağdaş Avukatlar Grubunu kurmuş bu grup 2002 seçimlerinde islamcılar geliyor söylemi ile baro yönetimini almış ve 19 yıldır baro bu grup tarafından yönetilmektedir. Baro yönetimini kaybeden Çağdaş Avukatlar Grubu kendi içinde bir krize girmiş grup içinde ki farklı sol siyasetler grup içi etkilerini arttırmak için birbirleriyle mücadeye girmiştir. Bu tartışmaların neticesinde grubun etkin isimlerinin yer aldığı daha çok eski TKP’li “abiler ablalar” grubu terk ederek katılımcı avukatlar grubunu kurmuştur. Bu grup halen isim olarak var olsa bile son seçime girmemiş üyelerini serbest bırakmıştır. Bu grubun ayrılmasından sonra tartışmalar devam etmiş özelikle ön seçim ve liste tartışmaları neticesinde grup içinde bulunan Kürt avukatlar 2010 Genel Kurulunda Özgürlükçü Hukuk Platformu adı ile ayrı bir grup kurarak seçimlere girmiştir. Daha sonra ki yıllarda birkaç grubun bir araya gelmesi ile Özgürlükçü Demokrat Avukatlar Grubu 2014 yılında kurulmuş bazı Genel Kurullarda mevcut Çağdaş Avukatlar Grubu grubu ile ittifak yaparak bazılarında ayrı girerek bugüne gelinmiştir. Baro seçimlerini kazanan Önce İlke grubu  ise özelikle AKP’nin yükselişiyle birlikte Kemalist söylem dozunu yükseltmiş ve her girdikleri seçimden karşılarında ki parçalı muhalefetinde katkısı ile seçimleri kazanmışlardır. Önce İlke Yükseliş Grubu ise Genç Kemalist “Tuncelili” muhteşem projelerin” başkan adayı Hasan Kılıç’ın kişisel karizması ve grup içinde yaşlı avukatların etkinliğine karşı oluşan Genç Kemalistler rahatsız grubu da diyeceğimiz bir grup  olarak  ilk çıktıkları 2018 seçiminin de altında bir oy alarak hayal kırıklığı yaşadılar.

Bu seçimler de üzerinde en çok konuşulması gereken grup Avukat Hakları Grubu gibi duruyor. Daha önce iki defa seçime katılan grup sorunların politik bir perspektif ile çözülemeyeceğini  avukatın günlük yaşadığı sorunlarda baronun aktif müdahalesi ile sorunların çözüleceğini savunarak özelikle sosyal medyayı da iyi kullanarak 2018 seçimlerine göre oylarını yüzde 140 artırarak mevcut yönetime bir alternatif olarak ortaya çıkmış bulunmaktalar.

Baroyu bölen yasadan sonra barodan AKP/MHP’li avukatların ayrılıp 2 Nolu baroyu kurması ile birlikte iktidar da bulunan Önce İlke grubunun her seçimde kullandığı öcüler geliyor islamcılar geliyor söyleminin artık avukatlar açısından bir anlamının kalmadığını bu seçim sonuçları ile görmüş olduk. Avukatlar özelikle genç avukatlar kendilerinin günlük olarak yaşadıkları ekonomik sorunlarının ve mesleği yaparken karşılarına çıkan sorunların çözümünde etkin olacak bir baro istediklerini hiçbir programı olmayan bütün sorunları uzlaşma ile çözeceğini söyleyen esasen politik olmadıklarını söylerken en sağ popülist söylemleri kullanan bu gruba destek vererek gösterdiler.

Özgürlükçü Demokrat Avukatlar ile Çağdaş Avukatların bu sonuçlardan sonra nerede hata yapıyoruz sorusunu artık kendilerine sormaları gerekiyor.

Çağdaş Avukatlar Grubu 2018 seçiminde bir kasaba politakacısı gibi sürekli projeler yapacağını söyleyen Hasan Kılıç grubuna verdiği destek ile aslında kendi miadını doldurduğunu göstermişti. 2021 yılına gelindiğinde Özgürlükçü Demokrat Avukatlar ile yapılan ittifak görüşmelerinin yürütülmesinde yaşanan tıkanmadan sonra kendileri açısından en doğru aday olan Ata Yazıcıoğlu ile tekrar bir çıkış yapabilir miyiz umudu ile seçimlere girildi ancak bu seçimde Çağdaş Avukatlar Grubu en büyük hatası sürekli olarak geçmiş dönem muhteşem ÇAG günleri diyebileceğimiz genç avukatlar için bir anlamı olmayan bir propaganda  çalışması yapması oldu. Avukatların yaşadığı sorunlara dair somut çözüm önerileri olmayan klasik sol sloganların dışında işçi avukatlığa fordist hukuk bürolarına karşı baronun nasıl müdahil olacağına dair akılcı perspektif sunmayan yani kısacası yeni duruma eski çözüm dayatan bir söylemle seçime girildi.  Yine de Ata Yazıcıoğlu ile ÇAG kendi kemik oyunu almış oldu. Ata Yazıcıoğlu ve ekibinin çalışması bu anlamda kıymetliydi.

Özgürlükçü Demokrat Avukatlar açısından ise verili normatif hukuk düzenine karşı kadınların ezilenlerin, Kürtlerin ve diğer azınlıkların en net sözünü söylemek ve yeni hukuk inşa etmek iddiası ile ortaya çıkan ÖDAV, 2021 yılı baro seçimlerinde kendi rengini Baro genel kuruluna yansıtmış özelikle 2015 sonrası yaşanan bütün hukuksuzlukları kürsüden başkan adayı Sezin Uçar’ın konuşmasında ifade edilmiş  yine baronun mevcut yönetiminin militarist/tekçi anlayışını  teşhir edilmiştir. Ancak ne yazık ki ÖDAV’da tıpkı ÇAG gibi seçime girerken bir iktidarlaşma  perspektifi ile girmemiş genel avukat kitlesinin sorunlarının çözümüne dair yeni bir söz söyleyememiştir ki bu kitlenin bu gruba da teveccühü olmamıştır. ÖDAV açısından hukuk/politik söylemin kuvvetli olması Genel Kurullara bu anlamda Kürt halkının ve muhalefetin gündemini taşıması dışında yeni bir yol açması ve yeni bir yolda yürümesi elzem hale gelmiştir. Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) süreci ve  ÖDAV  ile Kürt avukatlar ve dostları baroda varlık anlamında rüştünü ispatlamıştır. Bu grup açısından ortaya çıkan potansiyel bir mücadele derneği olan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği ile güçlü bir örgütlenme ve pratik çalışma ile yürütmek imkanı çıkmış ve bu kesim bu imkanı da iyi değerlendirmiştir. Ancak bu kesim açısından sadece sözünü söylemek yeterli olmayıp yapılacak yeni çalışmalarda esnek davranarak İstanbul Barosunda ve yönetiminde  etkin yer almanın yol ve yöntemlerini tartışma zamanı gelmiştir.

143 yıllık 53 bin üyesi bulunan İstanbul Barosunu 1930 arkaik CHP zihniyeti 8 bin oy ile kazanmış bunun alternatifi olarak da sağ/popülist avukat hakları grubu ortaya çıkmıştır. İşte bu verili düzen içinde  ÇAG ve ÖDAV ile sınırlı olmayacak şekilde yeni bir çatı tartışmasının  hızlı bir şekilde başlaması gerekmektedir. Avukatların sorunlarını çözmeyi hedefleyen bu sorunların verili politik düzlemden bağımsız olmadığının bilincinde olan tüm avukatların katıldığı bu çatı tartışmasına katılacak tarafların öncelikle geçmiş dönem de yaşanan tüm tartışmalardan gerekli dersleri almış olarak esneklik ile hareket etmeleri en önemli ilke olarak benimsenmelidir. Yine ÇAG’ın ruh çağırarak ÖDAV’ın da halay çekerek baro seçimlerini kazanamayacaklarını yeni avukat kitlesi ile bu şekilde bir bağ oluşturmanın mümkün olmadığını artık bilmesi gerekiyor. Yaşanacak yeni oluşum tartışmalarında dar grupçu bakış açılarına izin verilmemeli, yöntem ve yeni çatının hukukunun belirlenmesine öncelik verilmelidir. Daha sonra mesleğin tüm sorunlarına ilişkin ayrı ayrı komisyonlar oluşturarak bu sorunların nedenlerini, nedenleri ile birlikte politik arka planını ve çözümlerini ortaya koyan projeler oluşturulması gerekir. Bir yıl sonra Genel Kurul olması bu tartışmaların sıcaklığını koruması açısından bir avantaja çevrilmeli yeni oluşacak çatı birkaç ay içinde kendini ilan edip alanda görünür olmalıdır.

Yargının tamamen siyasal iktidarın güdümüne girdiği ülkenin en büyük sorunlarının başında adaletin geldiği bir yerde kendilerine birilerinin askeri diyen Feyzioğlu/Kocasakal/Durakoğlu ekolünden artık savunma makamının kurtarılması için en geniş birliktelik sağlanmalıdır. Bu anlayış tüm ülkede hatta CHP’nin içinde dahi minimalize edilmişken halen İstanbul Barosunda iktidarda kalması demokrasiden ve İnsan haklarından yana tüm avukatlar açısından bir utanç vesikasıdır. Omurgasını Mahmut Esat Bozkurt’un oluşturduğu bu anlayış AKP ile birlikte geldi AKP ile birlikte çökmelidir. Nasıl ki AKP/MHP karşısında tüm muhalefet bir araya gelebiliyorsa bu arkaik/ırkçı/militarist anlayışa karşıda tüm avukatlar bir araya gelebilir.


Avukat-İstanbul Barosu