Depremin ardından arama kurtarama çalışmaları için gönüllü olarak Maraş ve Adıyaman’a giden gönüllüler tanıklıklarını anlattı:
- Yasin Yılmaz: Organize bir şekilde bir yönlendirme olsaydı belki de canlı insan çıkarma ihtimalimiz daha çok olurdu.
- Tolgahan Yılmaz: Artık canlı çıkacak bilinci ile gidilmiyor. Kepçeler hor kullanılmaya başlandı. Cesetler parçalanmış olabilir.
- Zahid Sarıhan: Yardım TIR’ları çok fazla geliyor ama koordineli bir şekilde gitmedikleri için bazıları malzemeleri ya yolun kenarına bırakıyor ya da olduğu yerde dağıtıyor.
6 Şubat’ta meydana gelen on binlerce insanın yaşamını yitirdiği deprem nedeniyle hala binlerce kişi enkaz altında. Deprem bölgesine hem yurt içi hem de yurt dışından çok sayıda gönüllü ekip gitti. İsviçre’den deprem bölgesine giden Yasin Yılmaz ve Tolgahan Yılmaz tanıklıklarını Gazete Karınca’ya anlattı.
‘Savaş ortamı gibiydi’
İsviçre’den 8 kişi AFAD’a gönüllü yardıma geldiklerini söyleyen Yasin Yılmaz, “Maraş’a görevlendirildik. Ben sıhhiye olarak da görev yaptım. 3 gün kaldım. Savaş ortamı gibiydi. Maraş duman altındaydı. Dün akşama doğru 3 yaşında bir çocuk çıkartıldı, yanımızdaki enkazdan. Bizim o kadar şansımız olmadı sadece cenaze çıkardık biz” dedi.
AFAD’a eleştiri
Deprem bölgelerindeki organizasyon sıkıntısına değinen Yasin Yılmaz, “Araç istendiğinde geliyordu; ama bazen 10 dakikada, bazen de 1 saat sürüyordu. Göreve çıkacağımız zaman 2-3 saat bekletildiğimiz de oldu” diye konuştu.
Yılmaz, şunları da anlattı:
Bence AFAD’ın oradaki il müdürlüğünde ya da koordinasyon merkezinde bir sıkıntı mevcut. Mesela bizi enkaz çalışmalarından aniden çektiler ve bir binanın asansör boşluğunda bir kişinin canlı olarak tespit edildiğini bildirdiler. Adrese gittik cam kapıyı kırdık ve girdik, asansörün kapısını söktük. Sonra bir telefon geldi. Gelen bilgi yanlışmış, adres yanlışmış ve zaten o kişi başka bir yerdeymiş. Yarım saat önce de çıkarılmış. Durduk yere gidip bir yerde çalışma yaptık. O sırada başka bir faydamız olabilirdi. Başka bir örnek de yine bir enkazda termalden ısı işaretleri var dediler. Kazımaya başladık. Koku da vardı. Cenaze diye düşündük. Ama bir dayı geldi ve dedi ki ‘Biz burayı 3 gündür kazıyoruz’. Orayı önceden zaten defalarca kazımışlar. Kazdıkları yeri tekrardan kazıyormuşuz. Orada bulunan bir dayı bize başka bir yeri işaret etti. Gittik ve bir cenaze bulduk. Öleli birkaç saat olmuştu. Belki bizi bu şekilde yanlış yönlendirmeseydiler kurtulacaktı. Hiçbir yerde doğru bilgi veremiyorlar. Burası kazıldı, buraya bakıldı diye. Organize bir şekilde orada bir yönlendirme olsaydı belki de canlı insan bulma ihtimalimiz daha çok olurdu.
Salgın hastalık tehlikesi
Dördüncü günlerinde deprem bölgesinden çıktıklarını söyleyen Yasin Yılmaz, şunları da ekledi:
Artık canlı çıkacak bilinci ile gidilmiyor. Kepçeler hor kullanılmaya başladı. Cesetler parçalanmış olabilir. Temas anında sağlık riski oluşturacaktır. Dün gelen ekipler koruyucu kıyafetlerle gelmişti. Giden ekipler artık öyle gitmeli yoksa hastalık riski var. Bizim İsviçre’den gelecek olan başka bir ekip vardı. Onlara da haber verdik ve yönlendirilmeye çalıştık. Çünkü yeterli ekipmanları yok. Hatta Hatay da mı başka bir yerde mi emin değiliz ama bir yerde salgın hastalık başladığını duyduk.
‘Orada bulunduğumuz süreçte çok fazla zaman kaybı yaşadık’
Tolgahan Yılmaz ise bölgedeki tanıklığını şöyle anlattı:
İlk gittiğimiz inşaatta 4 veya 5 gün hiç kimse uğramamıştı. Bize rica ettiler ‘Yardım edebilir misiniz ?’ diye. Biz kazıdığımızda oradan 3 ceset çıkarabildik ve hava karardığı için bütün herkes geri çekilmek zorunda kaldı. Biz de iptal etmek zorunda kaldık. Oradan belki de birilerini kurtarabilirdik. Ama aydınlatma yoktu ve devam edemedik. Işık, mazot, eleman birçok sıkıntı var. Çok fazla zaman kaybı yaşadık orada bulunduğumuz süreçte. Aslında birçok kurtarılabilecek insan bu vakit kaybından dolayı kurtulamadı.
‘Birçok yapıya hala dokunulmamış’
Zahid Sarıhan, depremi duyar duymaz ağabeyi ile birlikte Adıyaman’a gittiklerini ifade ederek, “Dört gün boyunca oradaydım” dedi ve şunları anlattı:
Ağabeyimle beraber koordineli bir ekipten yardım malzemelerini alıyoruz ve köylerdeki teyit ettiğimiz ihtiyaç sahiplerine bırakıyoruz. Ortalık çok karışık, birçok yapıya hala dokunulmadığını gördüm. Arama kurtarma ekipleri gerçekten canını dişine takarak çalışıyor ama daha fazla ekibe ihtiyaç olduğunu gözlemledim. Adıyaman’ın diğer bölgelere göre daha az hasarlı. Hatay’ı, Maraş’ı hayal dahi edemiyorum.
‘Organizasyon sıkıntısından, aksaklıklar yaşanıyor’
Organizasyon sıkıntılarından dolayı çeşitli aksaklıklar yaşandığını ifade eden Sarıhan, şöyle devam etti:
Yardım TIR’ları çok fazla geliyordu ama koordineli bir şekilde gitmedikleri için bazı TIR’lar malzemeleri ya yolun kenarına bırakıyor ya da olduğu yerde dağıtıyor. Bu da ciddi bir sorun doğuruyor. Birçok yardım israf oluyor. STK’lar, kurumlar görev dağılımları yapsaydı daha faydalı olunurdu. Halk çok üzgün. Acısını atmış değil. Perişan haldeler.
Sarıhan, bölgede tam bir karmaşa olduğunu vurgulayarak şunları ekledi:
Bizim gibi gönüllü insanlar var ve ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Sahada çalışanlar var, ekipmanlar var. Hatta birçok çocuğun yaşlının kurtarıldığına şahit olduk ama hiç dokunulmamış birçok bina da var. Bazı deprem uzmanlarının söylediği rakamlar da muhtemelen gerçekleşecek. 200 bin ölüm bekleniyor. Bende öyle bir rakama ulaşacağını düşünüyorum.
Biberon, mama, iç çamaşırı ihtiyacı
Bölgedeki, temel ihtiyaçlarla ilgili olarak Sarıhan son olarak, “Şu an bölgede yaşlı bezine, bebekler için biberona, mamaya ve çocuk bezine, kadın-erkek iç çamaşırlarına ve bakliyata çok fazla ihtiyaç var” dedi.