Üç gündür ‘ne söylesem boştur’ gibi bir zaman dilimini yaşıyoruz.
Durumun vahameti her geçen dakika o kadar büyüyor ki bu boşluk duygusu daha uzun süre devam edecek gibi.
Depremin vurduğu kentlerde büyük bir yıkım ve yıkım ile birlikte büyük bir çaresizlik var.
Her görüntü, her fotoğraf karesi, sosyal medyada paylaşılan her mesajda bu gerçeklik tüm çıplaklığıyla görülüyor.
Ne söylenebilir ki; çaresiz bırakılan milyonlarca insanın feryadı yürek yakıyor.
İktidarın övündüğü duble yollardan iktidarın övündüğü betonla inşa edilen büyük kentlere ulaşılamıyor.
Erdoğan’ın ‘bizim eserimiz var’ dediği otoyollar, hastaneler, devasa binalar çöktü.
Enkazlardan imdat çığlıkları, dışarıdan kurtarın feryatları yükseliyor.
On binlerce bina yerle bir olmuş durumda ancak buralarda doğru dürüst çalışan iş makineleri dahi yok.
İnsanlar yıkıntıların önünde çaresiz şekilde, dondurucu havada yakınlarını kurtarmaya çalışıyor ve ne yazık ki feryat etmek dışında ellerinden bir şey gelmiyor. Tonlarca ağırlıktaki beton blokları elleriyle kaldıramıyorlar.
Maraş’ta, Hatay’da, Malatya’da, Antep’te, Adıyaman’da, Urfa’da, Diyarbakır’da ve ülkenin tamamında iktidarın yarattığı bu çaresizliğe öfke var, tepki var.
***
Bu iç burkan durum karşısında AKP-MHP iktidarı ne yapıyor?
Seferberlik ilan etmesi gerekirken OHAL ilan ediyor…
Gerçekleri sosyal medya üzerinden de olsa duyurmaya çalışan insanları gözaltına aldırıyor.
Erdoğan, ulusa sesleniş konuşmasında ciddi bir yıkım yaşayan ülke halkına moral vermesi gerekirken her zaman yaptığı gibi insanları tehdit etmekten geri durmuyor.
Muhalefeti hedef alıyor.
Çöken sistemi sorgulayan herkesi bildik tarzıyla azarlıyor.
OHAL ilan ettikten sonra depremin yıktığı kentlere gideceğini duyuruyor.
Erdoğan’ın yardımcısı olan AKP’li yetkililer, deprem bölgesinde kendilerine tepki gösterenlere dönüp bakmıyor, telefonlarıyla oynamayı sürdürüyor.
Erdoğan’ın atadığı valiler, çaresizce yardım isteyen ancak gelmediği için protesto eden deprem mağduru insanlara utanmadan gülebiliyor.
Enkaz altında ‘bizi kurtarın’ diyen insanların çığlıkları duyulurken, dışarıda yakınlarının feryadı dinmezken, bu atmosfer içerisinde camilerden sela okuttu bu iktidar.
Enkaz altındaki on binlerce insana yaşarken kendi selalarını dinleterek bir ilke daha imza attılar!
Daha ne söylenebilir ki…
***
İhale almak için her türlü rezilliği yapan halkın vergilerinden trilyonları vuran iktidarın özellikle 5’li çete müteahhitleri, mesele yardım olduğu zaman ortalıkta gözükmüyorlar.
E ne olacak?
5’li çete gibi iktidarın tüm olanaklarından yararlananlar da sonuçta tarihe mal olmuş, “Şalvarı şaltak Osmanlı, Eğeri kaltak Osmanlı, Ekende yok biçende yok, Yiyende ortak Osmanlı…” gerçeğinin bugünkü mirasçıları.
Bu mirasın sahibi olduğunu söyleyenlerden, farklı bir şey de beklenemez sonuçta.
Yetmiyor, her zaman güçlü devlet olmakla övünen iktidar, Maraş’ta, Hatay’da, Antep’te, Malatya’da, Adıyaman’da orduyu kendi insanları için seferber etmezken, depremin vurduğu sınırın diğer tarafına bomba yağdırmayı sürdürüyor.
‘Bir gece ansızın gelebiliriz’ diye savaş naraları atan bu iktidar, üç gecedir dondurucu soğukta enkaz altındaki insanlarına yardım götürmüyor.
Her türlü savaş aracı ve gücüyle övünen iktidar, yıkımın altında kalmış durumda.
Selalarla, kader, fıtrat diyerek işi her zaman olduğu gibi kotarıp toplumu uyutmaya çalışıyor.
Uyumayıp sorgulayanları ise çaresiz insanları için kullanmadığı devlet gücünü seferber ederek baskıyla susturmaya çalışıyor.
Bu iktidara veya devleti temsil eden tüm odaklara veya onların zihniyetine sahip tüm kesimlere şu soruları sormak gerekiyor:
Japonya’da aynı şiddetteki çoğu depremde insanların burnu dahi kanamazken, Türkiye’de neden kentler haritadan siliniyor, on binlerce insan yaşamını yitiriyor?
Türkiye’den daha fazla ve daha büyük şiddette depremlerin yaşandığı Japonya için kader olmayan fıtrat olmayan şey neden Türkiye gibi deprem kuşağında olan bir ülkede kader ve fıtrat oluyor?
İbrahim Aslan kimdir?
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Üniversite yıllarından itibaren Dicle Haber Ajansı’nda muhabir, haber şefi ve editör olarak çalıştı. DEM TV’de ve 1HaberVar Platformu’nda editörlük, KHK ile kapatılan JIYAN TV’de haber koordinatörlüğü yaptı. 2019 yılından bu yana Gazete Karınca’da yazmayı sürdürüyor.